1 Mayıs 2007'yi Agresif Bir Dille Yeniden Yazmak:
Kahraman devletimizin Taksim'in namusunu koruduğu gün olarak hatırladığımız o andır. Darbe çağrısında bulunanlar, askeri fetişistler ve "asker göreve" diye tutturanlar görüldüğüne göre bir gerçeği açıklığa kavuşturmanın zamanı gelmiştir. Evet, hırsızın suçu yok değil mi? "Ama onlar çatışmaya gelmişti, yasa dışı örgüt falan filan" diyenlere anlat bana, dün sabah "yasal vapur"dan iner inmez cop yiyen, gazı koklayan arkadaşlarına bakıp sonra konuş. Onların cevabı seni daha iyi anlatacaktır. Haberin var mı, en yasadışı, en doğaya aykırı örgütlere tapıyorsun.
Duygusal anlar dün Taksim'de yaşandı. "Bu işçi sınıfı var ya, dünyanın en asil adamları. 16 yaşındaki bir çocuğun yaşını büyütenler astı da hiçbirimiz kıpırdayamadık, greve gittik koruduk ama kurşunlar havada uçuşurken hepsi kaçtı" dedi babam. Hepsi gerçek. Ama keşke babam da Taksim'de olsaydı, o anı görebilseydi. Bir teyze: "Ne yapıyorsunuz, burası çıkmaz sokak!" diyerek yaklaşık 50 kişiyi "faili meçhul" olmaktan kurtardı polisten.
Olaylar sırasında baygınlık geçiren bir arkadaşımızı ambulans gelene kadar fidanlığın işçileri sahiplendi, başında beklediler. Bir grup devrimci, panzerler ve toplarla geliyor vahşiler, kaçarken sığındıkları kafede garsonlar tarafından içeri alındı, dışarıda tutulan polislerle birlikte. Kim bilir başkaları neler şahit oldu o gün. 1 Mayıs 2007, devrimciler arasında ideoloji, gelenek farkı kalmamıştı. Anarşist, komünist, herkes omuz omuza. Bayrak, flama, pankart yoktu, ama hedef belliydi. Alana çıkmak bayraktı.
Acıyorum o valiye, ne kadar komik gözüküyor burjuva basınında. Grubun toplanmasından vazgeçmeyenlere karşı pes etmiş, kendini bilmemne-tv'de kahraman ilan etmiş. Gazeteci işçilerin suçu yok, suçları montajı emredenlerde. Televizyon ekranlarında neredeyse hiçbir adam gibi kare girmemişti.
Biz hayatı Türkcell'le değil, emekçinin haklı kavgasıyla bağlıyoruz. Gücümüz baronların kirli paralarından değil, siyasal ve tarihsel doğrularımızdan geliyor. Taksim bizimdir Ferman Güler'in olsun. Babalarımız, annelerimiz dövüşmüyor olabilir belki ama bize öğrettikleri kavga omuzlarımızda büyümeye devam ediyor.
Kahraman devletimizin Taksim'in namusunu koruduğu gün olarak hatırladığımız o andır. Darbe çağrısında bulunanlar, askeri fetişistler ve "asker göreve" diye tutturanlar görüldüğüne göre bir gerçeği açıklığa kavuşturmanın zamanı gelmiştir. Evet, hırsızın suçu yok değil mi? "Ama onlar çatışmaya gelmişti, yasa dışı örgüt falan filan" diyenlere anlat bana, dün sabah "yasal vapur"dan iner inmez cop yiyen, gazı koklayan arkadaşlarına bakıp sonra konuş. Onların cevabı seni daha iyi anlatacaktır. Haberin var mı, en yasadışı, en doğaya aykırı örgütlere tapıyorsun.
Duygusal anlar dün Taksim'de yaşandı. "Bu işçi sınıfı var ya, dünyanın en asil adamları. 16 yaşındaki bir çocuğun yaşını büyütenler astı da hiçbirimiz kıpırdayamadık, greve gittik koruduk ama kurşunlar havada uçuşurken hepsi kaçtı" dedi babam. Hepsi gerçek. Ama keşke babam da Taksim'de olsaydı, o anı görebilseydi. Bir teyze: "Ne yapıyorsunuz, burası çıkmaz sokak!" diyerek yaklaşık 50 kişiyi "faili meçhul" olmaktan kurtardı polisten.
Olaylar sırasında baygınlık geçiren bir arkadaşımızı ambulans gelene kadar fidanlığın işçileri sahiplendi, başında beklediler. Bir grup devrimci, panzerler ve toplarla geliyor vahşiler, kaçarken sığındıkları kafede garsonlar tarafından içeri alındı, dışarıda tutulan polislerle birlikte. Kim bilir başkaları neler şahit oldu o gün. 1 Mayıs 2007, devrimciler arasında ideoloji, gelenek farkı kalmamıştı. Anarşist, komünist, herkes omuz omuza. Bayrak, flama, pankart yoktu, ama hedef belliydi. Alana çıkmak bayraktı.
Acıyorum o valiye, ne kadar komik gözüküyor burjuva basınında. Grubun toplanmasından vazgeçmeyenlere karşı pes etmiş, kendini bilmemne-tv'de kahraman ilan etmiş. Gazeteci işçilerin suçu yok, suçları montajı emredenlerde. Televizyon ekranlarında neredeyse hiçbir adam gibi kare girmemişti.
Biz hayatı Türkcell'le değil, emekçinin haklı kavgasıyla bağlıyoruz. Gücümüz baronların kirli paralarından değil, siyasal ve tarihsel doğrularımızdan geliyor. Taksim bizimdir Ferman Güler'in olsun. Babalarımız, annelerimiz dövüşmüyor olabilir belki ama bize öğrettikleri kavga omuzlarımızda büyümeye devam ediyor.