Bugün Murat Ağırel'in Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazısından dikkat çekici bir kısım paylaşmak istiyorum:
"Mesela geçen gün, sosyal medyada Bodrum'da faaliyet gösteren lüks bir restoranın hesap fişi paylaşıldı. Bu fişte, 20 kişilik bir grup için ödenen toplam tutar şaşırtıcıydı: 1.115.000 TL! Evet, doğru duydunuz, bir milyon on bir bin Türk Lirası. Bu fişte, 20 set menü 120.000 TL, 16 alkolsüz içecek ise 3.200 TL'ye satılmıştı. Elbette bu fiyatlar, Bodrum Yalıkavak'taki lüks bir restoranda satılan şişe içkinin 85.000 TL, kadeh içkinin ise 4.000 TL olabileceğine dair bir ipucu veriyor.
Şimdi, bu yazıda ele alacağım konu, bu yüksek fiyatların ötesinde, vergi kaçakçılığı ve adaletsizliği konusunda. Bahsedilen restoran, Fransız firma Bagatelle tarafından işletiliyor. Bu lüks restoran, Sedat Peker'in ifşalarında da adı geçen ve Mehmet Ağar ile oğlu Tolga Ağar'ın yönetiminin de yer aldığı bir yer. Daha sonra bu isimler yönetimden ayrıldı ve şimdi ise Koray Atalık, Razım Panahov ile Rafet Metin tarafından yönetiliyor.
Peki, bu lüks restoranlar, yatlara verilen milyarlarca liralık hizmetler karşısında ne kadar vergi veriyor? İşte tam da burada bir tuhaflık var! Bu restoranın gelirleri, giderlerini karşılamıyor ve dolayısıyla vergi ödemiyor. Evet, doğru duydunuz, 15 Nisan 2024 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'ne göre, bu restoran "rakam ile 0, yazı ile SIFIR" vergi vermiş.
Bu durum, adeta bir ayna tutuyor ve bize Türkiye'deki gelir adaletsizliğini, vergi kaçakçılığını ve yolsuzluğunu gösteriyor. Yüksek fiyatlar ve lüks hizmetler sunan bu restoranlar, vergilerini ödemeyerek topyekûn bir vergi adaletsizliğine katkıda bulunuyor. Bu durum, adeta zenginlerin daha da zenginleşmesine, gelir uçurumunun daha da derinleşmesine yol açıyor."
Murat Ağırel'in köşe yazısı, lüks restoranların vergi kaçırması ve gelir adaletsizliği konusuna dikkat çekerek, bu durumun toplumsal adalet ve eşitlik anlayışımıza nasıl zarar verdiğini ortaya koyuyor. Bu tür uygulamalar, toplumdaki zengin ile fakir arasındaki uçurumu derinleştiriyor ve ekonomik eşitsizliği artırıyor.
"Mesela geçen gün, sosyal medyada Bodrum'da faaliyet gösteren lüks bir restoranın hesap fişi paylaşıldı. Bu fişte, 20 kişilik bir grup için ödenen toplam tutar şaşırtıcıydı: 1.115.000 TL! Evet, doğru duydunuz, bir milyon on bir bin Türk Lirası. Bu fişte, 20 set menü 120.000 TL, 16 alkolsüz içecek ise 3.200 TL'ye satılmıştı. Elbette bu fiyatlar, Bodrum Yalıkavak'taki lüks bir restoranda satılan şişe içkinin 85.000 TL, kadeh içkinin ise 4.000 TL olabileceğine dair bir ipucu veriyor.
Şimdi, bu yazıda ele alacağım konu, bu yüksek fiyatların ötesinde, vergi kaçakçılığı ve adaletsizliği konusunda. Bahsedilen restoran, Fransız firma Bagatelle tarafından işletiliyor. Bu lüks restoran, Sedat Peker'in ifşalarında da adı geçen ve Mehmet Ağar ile oğlu Tolga Ağar'ın yönetiminin de yer aldığı bir yer. Daha sonra bu isimler yönetimden ayrıldı ve şimdi ise Koray Atalık, Razım Panahov ile Rafet Metin tarafından yönetiliyor.
Peki, bu lüks restoranlar, yatlara verilen milyarlarca liralık hizmetler karşısında ne kadar vergi veriyor? İşte tam da burada bir tuhaflık var! Bu restoranın gelirleri, giderlerini karşılamıyor ve dolayısıyla vergi ödemiyor. Evet, doğru duydunuz, 15 Nisan 2024 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'ne göre, bu restoran "rakam ile 0, yazı ile SIFIR" vergi vermiş.
Bu durum, adeta bir ayna tutuyor ve bize Türkiye'deki gelir adaletsizliğini, vergi kaçakçılığını ve yolsuzluğunu gösteriyor. Yüksek fiyatlar ve lüks hizmetler sunan bu restoranlar, vergilerini ödemeyerek topyekûn bir vergi adaletsizliğine katkıda bulunuyor. Bu durum, adeta zenginlerin daha da zenginleşmesine, gelir uçurumunun daha da derinleşmesine yol açıyor."
Murat Ağırel'in köşe yazısı, lüks restoranların vergi kaçırması ve gelir adaletsizliği konusuna dikkat çekerek, bu durumun toplumsal adalet ve eşitlik anlayışımıza nasıl zarar verdiğini ortaya koyuyor. Bu tür uygulamalar, toplumdaki zengin ile fakir arasındaki uçurumu derinleştiriyor ve ekonomik eşitsizliği artırıyor.
