12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir ülke olarak ne kadar geride olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Seçimler, adeta bir tiyatrodan farksızdı ve sonuç ne yazık ki beklenen gibi oldu. Yüzde 49.9 oy oranıyla AK Parti yeniden iktidara geldi.
Bu seçim sonuçları, Türk demokrasisinin ne kadar zayıfo olduğunu göstermekte ve siyasi partilerin seçmenleri ne kadar kolay manipüle edebildiğini ortaya koymaktadır. AK Parti, popülist politikalar ve samimi olmayan vaatlerle seçmenleri etkilemeyi başarmış ve bir kez daha iktidara gelmiştir.
Oysa ki, bu seçimlerin adil ve şeffaf bir ortamda gerçekleşmesi gerekmekteydi. Muhalefet partileri, eşit koşullarda yarışma şansı bulabilmeli ve seçmenler gerçekten özgürce tercihlerini yapabilmelidir. Ne yazık ki, medya hakimiyeti ve güç dengesizliği nedeniyle bu gerçekleşmemiştir.
AK Parti hükümeti, son yıllarda otoriter bir tutum sergilemekte ve muhalefeti bastırmaktadır. Bu seçim dönemi de adeta bir gösteriye dönüştürüldü ve halk, gerçek anlamıyla bilgilendirilmeden oy kullanmaya yönlendirildi. Medya organları, hükümetin propagandası için kullanıldı ve seçmenler doğru bilgilerden mahrum bırakıldı.
Bu durum, Türk demokrasisinin ilerlemesi açısından büyük bir engeldir. Siyasi partilerin eşit koşullarda yarışması ve seçmenlerin gerçek anlamıyla tercihlerini yapabilmesi, demokrasinin temel gerekliliklerinden biridir. Oysa ki, şu anki sistem, güçlendikten güçlendikçe muhalefeti bastırmakta ve tek sesliliğe doğru ilerlemektedir.
Yüzde 49.9 gibi bir oy oranı, AK Parti'ye açık bir destek olarak yorumlanabilir. Ancak, bu durum, diğer seçmenlerin de aynı oranda memnuniyet duyduğunu göstermemektedir. Aslında, birçok seçmen, farklı görüşlere sahip olmasına rağmen, alternatif bir parti görmediği için mecburen AK Parti'ye oy vermiştir.
Bu seçim sonuçları, Türk demokrasisinin ne kadar kırılgan olduğunu ve güçlendirilmesi gerektiğinin açık bir göstergesidir. Siyasi partiler, eşit koşullarda yarışabilmeli, medya özgürlüğü sağlanmalı ve seçmenler gerçek anlamıyla bilgilendirilmelidir. Aksi takdirde, demokrasi adına atılan adımlar, yalnızca gösteriye dönüşecek ve halk, gerçek temsilcilerin yansımasını görelemeyecektir.
Sonuç olarak, 12 Haziran milletvekili genel seçimleri, Türk demokrasisinin ne kadar ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu sorunların üstesinden gelinmeden, adil ve şeffaf seçimler gerçekleştirmeden, gerçek bir demokrasi ortamından bahsedilemez. Seçmenler, bilinçli olmalı ve güç dengesizliğini fark etmeli, seslerini duyurmak için birlik olmalıdır. Aksi takdirde, tek seslilik ve otoriterlik devam edecek ve demokrasiden söz etmek zorlaşacaktır.
Bu seçim sonuçları, Türk demokrasisinin ne kadar zayıfo olduğunu göstermekte ve siyasi partilerin seçmenleri ne kadar kolay manipüle edebildiğini ortaya koymaktadır. AK Parti, popülist politikalar ve samimi olmayan vaatlerle seçmenleri etkilemeyi başarmış ve bir kez daha iktidara gelmiştir.
Oysa ki, bu seçimlerin adil ve şeffaf bir ortamda gerçekleşmesi gerekmekteydi. Muhalefet partileri, eşit koşullarda yarışma şansı bulabilmeli ve seçmenler gerçekten özgürce tercihlerini yapabilmelidir. Ne yazık ki, medya hakimiyeti ve güç dengesizliği nedeniyle bu gerçekleşmemiştir.
AK Parti hükümeti, son yıllarda otoriter bir tutum sergilemekte ve muhalefeti bastırmaktadır. Bu seçim dönemi de adeta bir gösteriye dönüştürüldü ve halk, gerçek anlamıyla bilgilendirilmeden oy kullanmaya yönlendirildi. Medya organları, hükümetin propagandası için kullanıldı ve seçmenler doğru bilgilerden mahrum bırakıldı.
Bu durum, Türk demokrasisinin ilerlemesi açısından büyük bir engeldir. Siyasi partilerin eşit koşullarda yarışması ve seçmenlerin gerçek anlamıyla tercihlerini yapabilmesi, demokrasinin temel gerekliliklerinden biridir. Oysa ki, şu anki sistem, güçlendikten güçlendikçe muhalefeti bastırmakta ve tek sesliliğe doğru ilerlemektedir.
Yüzde 49.9 gibi bir oy oranı, AK Parti'ye açık bir destek olarak yorumlanabilir. Ancak, bu durum, diğer seçmenlerin de aynı oranda memnuniyet duyduğunu göstermemektedir. Aslında, birçok seçmen, farklı görüşlere sahip olmasına rağmen, alternatif bir parti görmediği için mecburen AK Parti'ye oy vermiştir.
Bu seçim sonuçları, Türk demokrasisinin ne kadar kırılgan olduğunu ve güçlendirilmesi gerektiğinin açık bir göstergesidir. Siyasi partiler, eşit koşullarda yarışabilmeli, medya özgürlüğü sağlanmalı ve seçmenler gerçek anlamıyla bilgilendirilmelidir. Aksi takdirde, demokrasi adına atılan adımlar, yalnızca gösteriye dönüşecek ve halk, gerçek temsilcilerin yansımasını görelemeyecektir.
Sonuç olarak, 12 Haziran milletvekili genel seçimleri, Türk demokrasisinin ne kadar ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu sorunların üstesinden gelinmeden, adil ve şeffaf seçimler gerçekleştirmeden, gerçek bir demokrasi ortamından bahsedilemez. Seçmenler, bilinçli olmalı ve güç dengesizliğini fark etmeli, seslerini duyurmak için birlik olmalıdır. Aksi takdirde, tek seslilik ve otoriterlik devam edecek ve demokrasiden söz etmek zorlaşacaktır.
