Büyükbabam öldükten sonra babaanneme amcamın tanıdığı olduğu için bir ay sonra bağlanmıştı. İstanbul'da bu işler böyle. Hak mı helal mi diye sordum ama bırak kursağından haram geçmesini, kendi insanlık onuru ile bunu sığdıran insanlarla uğraşamam. Yıllarca uğraştım.
Küçük "büyükşehir"lerde işler daha hızlı ilerliyor. Hem gerçek büyük şehirlerdeki kalabalık yok, hem personel yeterli. Örneğin dün gördüğüm olayı anlatayım: Teyzenin biri özel bankaya emekli maaş taşıma işlemi yapmış. Maaş dışında bir alacağı varmış SGK'dan. Eskiden maaş aldığı kamu bankasına yatırılmış ama oradaki hesap kapalı. İki banka arası gezmekten bıkmış, SGK'ya nasıl gideceğim diye söyleniyordu. Kulak misafiri oldum, gitmeye gerek yok, arayın dedim çünkü gerek emeklilik zamanı, askerlik borçlanması mevzuunda gerek bu tarz emekli maaş konularında sorunları telefonda çözen çok kişi gördüm. Aradılar hallettiler, maaş bankasına yatacak. İl özelinde konuşuyorum, belli ki personeller kaliteli, ilgili ve insanlar. Keşke her yerde böyle personeller olsa.
Bu tarz sorunları izleyince sadece sorun olarak görüp "vah vah" diyip geçiyoruz. Ama bu kişiler bütün vakitlerini bu soruna ayırıp uğraşıyorlar, kendilerinin başka şansları olmayabiliyor, hayati önem taşıyabiliyor. İlgili meseleye azıcık empatiyle yaklaşsak, azıcık ahlaklı olsak torpille de gerek kalmaz.
Son olarak insanın içi torpille rüşvetle bozulalı çok olmuştur. Çoğu kişi isyan ettiği muamelede bir ayrıcalık yolu gördü mü hemen kullanıp eski günleri unutur. Sözüm meclisten dışarı. Orhan Kemal kitapları bu hikayelerle dolu. Unutmayın ki herkes kendi vicdanına karşı sorumludur, rahat uyumak gibisi yoktur. Hep söylerim, yastığımız vicdanımızdır.
Ve tabii ki sığınmacılara anında bağlanan çocuk yardımı, kreş yardımı, gıda yardımı karşısında öz yurdun öz evlatlarının yaşadığı sefaleti gördükçe yutkunamıyorum. İnsan insan diyenleri de Türkiye Cumhuriyeti devlet kurumlarına muhtaç olduğu gün tekrar görelim.
Küçük "büyükşehir"lerde işler daha hızlı ilerliyor. Hem gerçek büyük şehirlerdeki kalabalık yok, hem personel yeterli. Örneğin dün gördüğüm olayı anlatayım: Teyzenin biri özel bankaya emekli maaş taşıma işlemi yapmış. Maaş dışında bir alacağı varmış SGK'dan. Eskiden maaş aldığı kamu bankasına yatırılmış ama oradaki hesap kapalı. İki banka arası gezmekten bıkmış, SGK'ya nasıl gideceğim diye söyleniyordu. Kulak misafiri oldum, gitmeye gerek yok, arayın dedim çünkü gerek emeklilik zamanı, askerlik borçlanması mevzuunda gerek bu tarz emekli maaş konularında sorunları telefonda çözen çok kişi gördüm. Aradılar hallettiler, maaş bankasına yatacak. İl özelinde konuşuyorum, belli ki personeller kaliteli, ilgili ve insanlar. Keşke her yerde böyle personeller olsa.
Bu tarz sorunları izleyince sadece sorun olarak görüp "vah vah" diyip geçiyoruz. Ama bu kişiler bütün vakitlerini bu soruna ayırıp uğraşıyorlar, kendilerinin başka şansları olmayabiliyor, hayati önem taşıyabiliyor. İlgili meseleye azıcık empatiyle yaklaşsak, azıcık ahlaklı olsak torpille de gerek kalmaz.
Son olarak insanın içi torpille rüşvetle bozulalı çok olmuştur. Çoğu kişi isyan ettiği muamelede bir ayrıcalık yolu gördü mü hemen kullanıp eski günleri unutur. Sözüm meclisten dışarı. Orhan Kemal kitapları bu hikayelerle dolu. Unutmayın ki herkes kendi vicdanına karşı sorumludur, rahat uyumak gibisi yoktur. Hep söylerim, yastığımız vicdanımızdır.
Ve tabii ki sığınmacılara anında bağlanan çocuk yardımı, kreş yardımı, gıda yardımı karşısında öz yurdun öz evlatlarının yaşadığı sefaleti gördükçe yutkunamıyorum. İnsan insan diyenleri de Türkiye Cumhuriyeti devlet kurumlarına muhtaç olduğu gün tekrar görelim.