13 Yaşında Bir Yaz: Sınırsız Sorumsuzluk ve Championship Manager'ın Büyüsü
Ağustos ayının sıcak günlerinden biriydi, 2001 yılı. 13 yaşında bir çocuktum ve hayat bana güzel görünüyordu. O yaz, hayatımda farkında olmadan bir dönüm noktasına tanık oldum; Championship Manager 01/02 oyununun piyasaya sürülmesi. Bu oyun, gençliğimin en değerli yıllarını çalan, beni saatlerce ekran başında tutan bir bağımlılık haline geldi ve evet, hiç pişman değilim!
O günleri hatırlıyorum da, şehrin en iyi liselerinden biri olan İzmir Atatürk Lisesi'ni kazanmıştım. Ailem sevince boğulmuş, ben de adeta dünyaların kralıymışım gibi hissediyordum. Sorumluluklardan uzak, gelecek kaygısı olmayan bir çocuktum ve hayat bana tüm güzelliğiyle kucak açmıştı.
Televizyonda Powertürk TV açık, kız kardeşimle şarkıları mırıldanıyor ve sıradaki şarkıyı tahmin etme yarışı yapıyorduk. Annemin getirdiği meyvelerin tadı da bir başka oluyordu. BIM'den alınan 50 kuruşa Le Cola ve GoFGoF ise o yazın vazgeçilmezlerimiz arasındaydı.
O günleri düşündüğümde, hayatın bana ne kadar güzel olduğunu bir kez daha anlıyorum. Evet, yaşlandık, sorumluluklar arttı ve gelecek kaygılarıyla boğuşuyoruz. Ama o 13 yaşındaki çocuğun hissettiği özgürlük ve sorumsuzluk yok artık. O yüzden diyorum ki, hayat bana güzel!
Ağustos ayının sıcak günlerinden biriydi, 2001 yılı. 13 yaşında bir çocuktum ve hayat bana güzel görünüyordu. O yaz, hayatımda farkında olmadan bir dönüm noktasına tanık oldum; Championship Manager 01/02 oyununun piyasaya sürülmesi. Bu oyun, gençliğimin en değerli yıllarını çalan, beni saatlerce ekran başında tutan bir bağımlılık haline geldi ve evet, hiç pişman değilim!
O günleri hatırlıyorum da, şehrin en iyi liselerinden biri olan İzmir Atatürk Lisesi'ni kazanmıştım. Ailem sevince boğulmuş, ben de adeta dünyaların kralıymışım gibi hissediyordum. Sorumluluklardan uzak, gelecek kaygısı olmayan bir çocuktum ve hayat bana tüm güzelliğiyle kucak açmıştı.
Televizyonda Powertürk TV açık, kız kardeşimle şarkıları mırıldanıyor ve sıradaki şarkıyı tahmin etme yarışı yapıyorduk. Annemin getirdiği meyvelerin tadı da bir başka oluyordu. BIM'den alınan 50 kuruşa Le Cola ve GoFGoF ise o yazın vazgeçilmezlerimiz arasındaydı.
O günleri düşündüğümde, hayatın bana ne kadar güzel olduğunu bir kez daha anlıyorum. Evet, yaşlandık, sorumluluklar arttı ve gelecek kaygılarıyla boğuşuyoruz. Ama o 13 yaşındaki çocuğun hissettiği özgürlük ve sorumsuzluk yok artık. O yüzden diyorum ki, hayat bana güzel!