Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

2001 Türkiye ekonomik krizi

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
2001 Türkiye ekonomik krizi (diğer adıyla Kara Çarşamba), Türkiye'de gerçekleşmiş bir ekonomik kriz. Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışma sonucu oluşan anayasa kitapçığı krizi, aynı gün içinde tüm ülkeyi etkisi altına alan ekonomik bir krize dönüşmüştür. Türkiye'nin Şubat 2001 ekonomik krizi; beklenmedik ölçüde ekonomik daralmayla sonuçlanmasının ötesinde, ülkenin orta vadedeki perspektifini değiştiren yeni koşulları da beraberinde getirmiştir. 2001 krizi ile birlikte; Türkiye öngörülemeyen, dar boğaza kadar giden, bir finansal krizin eşiğine geldi. 2000'li yılların başlarında Türkiye, hiper enflasyon sorunlarıyla baş edemiyordu. Uluslararası bir kuruluş olan IMF ile stand-by görüşmeleri aracılığıyla Türkiye yaklaşık 16 milyar dolarlık bir kredi desteği aldı. Krizle mücadele kapsamında Türkiye yabancı sermayeye yatırım yapılmasını ve 2002 Avrupa Birliği ile müzakereleri hızlandırma çabasına girdi. Türkiye'nin yabancı sermaye yatırımını yapabileceği en iyi yer; coğrafi yakınlık ve 1995'te aday ülke konumuna girmiş olması sebebiyle Avrupa Birliği'ydi. Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilirse yabancı sermayeye yatırım yapmayı düşündü. Avrupa Birliği, Türkiye için bu dönemlerde gümrük birliği açısından önemliydi. 2001 yılında Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yapılan görüşme ile piyasadaki sorunun daha derinlere gidecek bir ekonomik kriz yaşandı. Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sırasında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nda başlattığı denetime Başbakan Bülent Ecevit'in tepki göstermesi üzerine tartışma yaşandı. Bunun üzerine Sezer, Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlattı. Ecevit de bu duruma tepki göstererek toplantıyı terk etti. Ecevit'in toplantı çıkışında bekleyen gazetecilere, "Bu bir devlet krizidir" yönündeki açıklamalarının ardından piyasalarda sert satışlar yaşandı. Kriz öncesi ekonomik durum Türkiye, 1990'lı yıllarda çok yüksek enflasyonla boğuşmuş bir ülkeydi. 1990'lı yılların krizlere zemin hazırlayan özelliği; kamu açıklarının Merkez Bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi ve batık bankaların sorumluluklarının devlete yüklenmesinin yanında, bu dönemdeki siyasi karar alıcıların ülkenin mali durumunu düzeltecek reform ve iyileştirmeleri yapmamasıydı. Bu dönemde yaşanan Körfez Savaşı, 1994 krizi ve 1999 Marmara depremleri zaten temelde kırık olan ülke ekonomisini iyice sarsmış ve 2001 krizinin şiddetini katbekat arttırmıştır. 1994 Türkiye ekonomik krizi Türkiye, 1990'lı yıllardaki en derin krizini 1994 yılında yaşamıştır. 1994 öncesinde kamu kesimi faiz dışı harcamaları; kamu gelirlerinden daha fazla açık vermiş, başka bir deyişle kamu kesimi kazandığından daha fazlasını harcamıştır. Ardından yapılan kısmi ama yeterli olmayan iyileşmeler neticesinde Türkiye krizden çıkabilmiştir. 1998 Asya ekonomik krizleri 1998 yılında Asya ekonomilerinde meydana gelen ekonomik kriz, IMF'nin önlemleriyle bir küresel krize dönüşmemiş olsa da yine de dünya ekonomisinde söz sahibi olan Çin, Japonya ve Rusya'yı derinden etkiledi. Türkiye de bu krizden nasibini aldı ve ülkeyi Uzak Doğu sermayeli şirketler birer birer terk etmeye başladı. Aynı yılın sonlarına doğru Rusya'daki ekonomik bunalımın yerel bir krize dönüşmesiyle Türkiye; en önemli ihracat ve turizm partnerlerinden birini kaybetti. Bavul ticareti azaldı ve ülkenin cari gelirlerinde gözle görülür bir düşme meydana geldi. 1999 Marmara depremleri Türkiye ekonomisi her ne kadar 1999 yılına Avrupa Birliği tarafından verilen resmi adaylık statüsünün ılık rüzgarlarına girmiş olsa da aynı yılın ortalarında meydana gelen iki depremle yıkılmanın eşiğine geldi. Depremlerin ülkenin sanayisinin can damarı olan Marmara Bölgesi'nde meydana gelmesi sonucunda Türkiye; yetişmiş elemanın yanı sıra depremde kaybedilen konut, ticaret ve altyapı gibi yan maliyetlerle beraber 13 milyar dolarlık bir kayba uğradı. 2000 Türkiye finansal krizi 2000 yılı Türkiye için hem bir ekonomik canlanma hem de bir çöküş yılıdır. Türkiye 1999 yılının sonunda ekonomik açıdan son derece karamsar bir görünüm içerisindeydi. Ekonomi %6.1 oranında küçülmüştü. Enflasyon %70'e ulaşmış, bütçe açıkları büyümüş, Hazine faizlerinin yıllık ortalama bileşik oranı %106'ya ulaşmıştı. 1999 deprem şokundan sonra Türkiye'nin dış ilişkilerinde gözlemlenen olumlu gelişmeler, ekonomi yönetimi konusunda yeni bir sürecin başlatılması için uygun bir ortam oluşturdu. Bu koşullar altında Türkiye, 1999 yılında IMF'nin stand-by desteği ile üç yıllık bir programı uygulamaya koyduğunu açıkladı. Enflasyonu Düşürme Programı olarak adlandırılan bu program, döviz kurunu nominal çapa olarak kullanan para ve kur politikasının yanı sıra çok sayıda yapısal düzenleme içeriyordu. Program, meyvelerini 2000 yılında vermeye başladı. Ülkeye sermaye girişleri çoğaldı ancak enflasyonda düşüş beklendiği kadar hızlı olmadı. Reel kur değerlenme eğilimine girdi. İthalatın hızla artması sonucunda dış açık kaygı verici boyutlarda büyümeye başladı. Bu gelişmeler aktiflerinin önemli bir bölümü Hazine kağıtlarından oluşan bankaların likidite talebini arttırınca Kasım 2000 sonunda likidite sıkışıklığı had safhaya ulaştı. Likidite krizi olarak da adlandırılan bu durum sonunda, Ekim'de %39 olan gecelik faiz Kasım ayında %95'e, Aralık ayında ise %183'e kadar çıktı. Şubat 2001 krizi Ekonomik beklentilerin olumsuzlaştığı bir ortamda, Hazine'nin yüklü bir borç itfası öncesinde 19 Şubat 2001'de beklenmedik siyasi gerginlikler yaşandı. Kriz, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışmayla patlak verdi. 21 Şubat 2001 tarihli toplantıda Sezer'in Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlatması olayından hemen sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda % 18,1 oranında düşüş yaşandı gecelik faizler % 7500’e kadar yükseldi. Daha sonra "dalgalı kur" sistemine geçilmesi yönünde karar alındı. Başbakan'ın "devlet yönetiminde kriz var" açıklamasıyla birlikte mali piyasalarda panikle başlayan süreç, yerli parayı savunmak için gecelik faizlerin astronomik oranlara yükselmesine rağmen, yerleşiklerin yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası'nın 5 milyar dolarlık döviz satışıyla sonuçlandı. Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması, ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaştı. Banka sistemindeki büyük çöküşü önlemek için TL'nin yabancı para birimleri karşısındaki değeri dalgalanmaya bırakıldı. Bir gün önce 670 bin TL olan dolar 1 milyon TL'yi aştı. Bunun sonucunda yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca 21 Şubat'ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz %6200'e kadar çıktı. Yapılan bu örtülü devalüasyon ile, TL’nin değeri %40 civarında düştü. Devletin borcu da 29 katrilyon TL arttı. Yapılan detaylı inceleme sonucunda reel ekonomide arz ve talep yönlü daralma meydana geldiği için krizden çıkışın Türkiye'nin eski krizlerinin aksine birkaç haftada olmayacağı görüşü yaygınlık kazandı. Kriz esnasında batan bankalar 2001 Türkiye Ekonomik Krizi esnasında 24 banka batmıştır: Türk Ticaret Bankası Bank Ekspres İnterbank Esbank Yaşarbank Egebank Sümerbank Yurtbank Bank Kapital Etibank Demirbank Ulusal Bank İktisat Bankası Tarişbank TuranBank Bayındırbank Kentbank EGS Bank Sitebank Toprakbank Pamukbank Türkiye İmar Bankası Adabank Türkiye Emlak Bankası Krizin çözümü için atılan adımlar Mayıs 2001'de Kemal Derviş'in açıkladığı "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"; IMF ile imzalanmış stand-by düzenlemesi ve Dünya Bankası kredileriyle desteklendi, üretimdeki düşüşün denetim altına alınmasında etkili oldu. IMF programında öngörülen yasal değişikliklerin çoğunun yapılması krizden çıkış çabalarına güven sağlamada yardımcı oldu. Yine bu yasal düzenlemelerden biri olan Merkez Bankası'na para istikrarını sağlamak ve araç bağımsızlığının sağlanması, ülkede makroekonomi politikalarının tasarlanması yöntemine daha büyük bir zenginlik kazandırdı. Ekonomi yönetiminin Kemal Derviş'e bırakılmasının ardından daha önce siyasi maliyetler yüzünden atılamayan pek çok adım peşi sıra atılmaya başlandı. TBMM'den "Derviş Kanunu" diye adlandırılan, ekonomi ile ilgili kanunlar geçirildi. Bu kanunların çoğu özelleştirmenin teşviki ve rekabetin arttırılması ile ilgiliydi. IMF, Dünya Bankası ve Derviş planı neticesinde kamuoyunda orta vadede ekonomik istikrarın yakalanabileceği inancı oluştu. Güçlü Ekonomiye Geçiş adı verilen programın da etkisiyle; 2001 yılının ilk altı ayında ihracat %13 arttı, turizm gelirlerinde gözle görülür bir iyileşme meydana geldi, dış ticaret açığında ve cari açıkta azalmalar oldu. Kaynakça Ekonomik krizi Kategori:Türkiye'de ekonomik krizler Kategori:Bülent Ecevit
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri