Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

2003 İstanbul saldırıları

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde, Türkiye'nin İstanbul şehrindeki dört noktada, her bir günde ikişer patlayıcı yüklü kamyonetin infilak ettirilmesiyle dört intihar saldırısı gerçekleştirildi. 15 Kasım günü yerel saatle 9.30 (UTC+02.00) civarında Şişli'deki Bet İsrael Sinagogu, 9.34 civarında ise Beyoğlu'ndaki Neve Şalom Sinagogu'nun önünde birer kamyonet infilak etti. Patlamalar sonucunda saldırganlar dâhil 26 kişi öldü, 300'den fazla kişi yaralandı. Olaydan beş gün sonra, 20 Kasım günü, yine patlayıcı yüklü kamyonetlerle 10.55 civarında Beyoğlu'ndaki Birleşik Krallık'ın İstanbul Başkonsolosluğu binasına, 11.00 civarında ise Beşiktaş'taki HSBC Genel Merkezi binasına birer saldırı düzenlendi. İkinci saldırılarda 31 kişi ölürken 450'nin üzerinde kişi yaralandı. Toplamda ise 4 saldırgan dâhil 57 kişi öldü, 750'den fazla kişi saldırılardan yaralı olarak kurtuldu. Başlatılan soruşturmalar sonucunda saldırıları el-Kaide'nin Türkiye yapılanmasının gerçekleştirdiği tespit edildi. Saldırılarla ilgili olarak Şubat 2004'te 69 sanıkla başlanan ve süreç boyunca yapılan eklemelerle 76 sanığa ulaşan dava Nisan 2007'de, 7'si müebbet olmak üzere 48 sanığın çeşitli kademelerde hapis cezalarına çarptırılmasıyla sonuçlandı. Yargıtay'ın davada alınan kararları bazı sanıklar yönünden bozması sebebiyle yeniden yapılan yargılama sonrasında ise 16 sanık hakkında çeşitli kademelerde hapis cezalarına hükmedildi. Saldırılarla ilişkisi olduğu tespit edilen iki ayrı davada ise bir sanık müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Saldırıların öncesinde ya da sonrasında Irak'a kaçan örgütün Türkiye yapılanmasının bazı üst düzey yöneticileri ile mensuplarının bir kısmı burada ölürken bir kısmı ülkedeki güvenlik güçlerince tutuklandı veya Türkiye'ye iade edildi. Arka plan Saldırıyı gerçekleştiren ekibin başında, el-Kaide'nin Türkiye yapılanmasının lideri Habib Aktaş bulunurken Gürcan Baç ile Harun İlhan saldırıyı planlayan isimlerdi. Aktaş ile Baki Yiğit, 11 Eylül saldırıları öncesinde Afganistan'a giderek burada el-Kaide ile temas kurmuş, 11 Eylül saldırıları sonrasında ise ülkeyi terk ederek Pakistan'a ulaşmıştı. Adnan Ersöz'ün ifadelerine göre Aktaş, İncirlik Hava Üssü ya da bir İsrail gemisine saldırı düzenlemeyi düşünüyordu. Aktaş ile olan görüşmesi sonrasında kendisinin bu fikirden vazgeçip Türkiye'ye döndüğünü ve sonrasında bağlantılarının koptuğunu belirten Ersöz, 2003 yılında Ebu Hafs adlı bir kişiyle görüştüğünü ve Aktaş'ın düşündüğü saldırılar için gereken para talebinin karşılandığını öğrendiğini ifade etti. Ebu Hafs'tan, CIA tarafından yakalanan üst düzey el-Kaide yöneticisi Halid Şeyh Muhammed'in bu para meselesinden haberi olduğunu, konuşursa Türkiye'dekilerin tehlike içinde bulunacaklarını öğrendiğini söyleyen Ersöz, bunun üzerine Türkiye'ye dönerek Aktaş'ı uyardığını söyledi. Bu görüşmeye göre Alaaddin adlı bir Suriyeli, Aktaş'a $150.000 vermişti. Yakalanmasının ardından yapılan sorgulamasında Suriyeli Lui Sakka; Ebu Musab ez-Zerkavi ile görüşerek bu ödeneği temin ettiğini, bu paranın $110.000'a denk gelen kısmını euro olarak 2002 sonunda, kendisinin görevlendirdiği Suudi bir kişi tarafından Suriye'den İstanbul'a getirilerek Aktaş'a verildiğini ifade etti. Guantanamo Kampı'nda tutuklu bulunan Halid Şeyh Muhammed'in, Mart 2007'de başlayan Savaşçı Statüsünün Gözden Geçirilmesi Mahkemesi duruşmalarına ait olan ve Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan tutanaklarındaki ifadelerine göre ise saldırıların finansal desteği kendisi tarafından karşılanmıştı. Mesut Çabuk, aynı lisede eğitim gördüğü Azad Ekinci ile ilk olarak Pakistan'da, sonrasında ise Afganistan'daki el-Kaide kamplarında eğitim almasının ardından Bingöl'de yaşamaya devam etti. Bingöl'de yaşayan Gökhan Elaltuntaş, 2002 yılında Azad Ekinci ile bir İnternet kafe açarak burayı işletmeye başlamıştı. Çabuk da bu İnternet kafede de zaman geçirmekte, eşinin ifadesine göre Azad ve Metin Ekinci ile "sık sık buluşmakta"ydı. Ekinci aynı yıl, temizlik malzemeleri üreten bir şirkete de ortak oldu. 1 Mayıs 2003'te gerçekleşen Bingöl depreminin ardından İstanbul'a yerleşen Elaltuntaş, Habib Aktaş ile birlikte Gaziosmanpaşa'da bir cep telefonu dükkânı açarak burayı işletmeye başladı. Bu dükkân, örgüt mensuplarının kullandıkları telefonları daha kolay gizleyebilmeleri ve değiştirebilmeleri amacıyla açılmıştı. Daha önceleri Afganistan'daki el-Kaide kamplarında eğitim alan Feridun Uğurlu, İstanbul'da yaşamakta ve Beyazıt'taki bir tekstil firmasında çalışmaktaydı. Aynı firmada çalışanlar arasında Habib Aktaş da vardı. Ekim 2003'te her ikisi de bu işten ayrıldı. İlyas Kuncak ise, saldırıdan önceki yaklaşık bir yıl boyunca, Uğurlu ile Bağcılar'da bulunan bir apartmanın farklı dairelerinde yaşamaktaydı. Eşinin ifadelerine göre 7 Ekim'de Mesut Çabuk, "bir arkadaşından ödünç aldığı bir otomobille", eşi ve çocuklarını da yanına alarak İstanbul'a doğru yola çıktı. Bingöl çıkışında Azad Ekinci, Ankara'da ise Gökhan Elaltuntaş'ın bindiği araç, Çabuk'un Üsküdar'daki bir akrabasının evine vardı. Eşi, Çabuk'un "eve ara ara uğradığı"nı ve "iş aradıklarını söyledikleri"ni ifade etti. Saldırılardan 5 gün önce ise kendisine Dubai'ye gittiğini söyleyerek evden ayrıldığını belirtti. Burhan Kuş, Habib Aktaş'ın kendisine ve Fevzi Yitiz'e intihar saldırısı düzenlemeleri teklifinde bulunsa da her ikisinin de bu teklifi reddettiklerini ifade etti. Hazırlıklar "Afgan mücahitlerin yanında yer almak için" 1994'te Afganistan'a gittiğini ifade eden Fevzi Yitiz, buradaki bir el-Kaide kampında savaş teknikleri, bomba yapımı ve ağır silah kullanımı eğitimleri aldığını, Aktaş ile Ekinci ile burada tanıştığını belirtti. Yitiz, ikilinin talebi üzerine patlayıcı yapma hazırlıklarına başladığını ifade etti. İkitelli Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Metal İş Sanayi Sitesi'nde yer alan bir deterjan imalathanesi, Yitiz'e ait sahte bir kimlikle kiralandı ve patlayıcı üretimi için Gökkuşağı adlı paravan bir şirket kuruldu. Site çalışanlarının ifadelerine göre Yitiz, kendisini "Kemal Yıldız" olarak tanıtmıştı. Yitiz, patlayıcıları bizzat kendisi hazırladığını ve bunları deterjan paketleri içerisine yerleştirerek kamyonetlere yüklediklerini belirtti. Burhan Kuş'un ifadelerine göre patlayıcıların imalatında kullanılan asidi Baç temin ederken bunların İkitelli'ye nakliyesini Kuş gerçekleştirdi. Kuş daha sonra, imalatta kullanılan gübreyi de kiraladığı bir kamyonla Mersin'den getirdi. Kuş'un ifadesine göre patlayıcıların imalatını ise Gürcan Baç gerçekleştirmişti. Patlayıcıların içeriğinde amonyum nitrat ve nitroselüloz bulunmaktaydı. 5 kilogramlık tenekelere doldurulan patlayıcılardan her bir kamyonete onar adet yerleştirildi ve bunlar, 3 sıra halinde 50'şer kilogramlık amonyum nitrat çuvallarının içine yerleştirildi. Ateşleme düzeneği ise el yapımı fünyelerle oluşturuldu. Patlayıcılar, deterjan paketleriyle kamufle edildi. [[Dosya:American Embassy in Istanbul.jpg|küçükresim|Saldırganların hedef olarak düşündükleri ancak sonradan vazgeçtikleri Amerika Birleşik Devletleri'nin İstanbul Başkonsolosluğu binası (2006)]] Patlayıcıların imalatı yaklaşık bir buçuk ayda tamamlandı. Mahkemedeki ifadelerinde Ersöz, kamyonetlerin Aktaş tarafından hazırlandığını, Yitiz ile Baç'ın da Aktaş'a yardımcı olduğunu söyledi. Kamyonetlerin yüklenmeleri 4 ve 5 Kasım günlerinde gerçekleştirildi. Yolda olabilecek emniyet kontrollerine karşı bir önlem olarak İpekler Yağ ve Sabun Ticaret adlı şirket adına sevk irsaliyeleri düzenlendi. Araçlar, saldırı gününe kadar Osman Eken'in evinde saklandı. Patlayıcıların üretilmesi sonrasında artan malzemeler ise Osman Eken'in kiraladığı bir depo ile Mehmet Kuş'un Zeytinburnu'ndaki evinin bodrumuna konuldu. Saldırılarda kullanılacak kamyonetlerin tamamı, Azad Ekinci'nin temin ettiği nakit parayla gerçekleştirildi. Azad Ekinci'nin, kardeşi Metin Ekinci üzerine; Feridun Uğurlu'nun ise babası Metin Uğurlu'nun üzerine kayıtlı olacak şekilde satın aldığı kamyonetler, ilk günün saldırılarında kullanıldı. Diğer iki kamyonet ise, kendisine Yüksel Çelebi adıyla sahte bir kimlik düzenleyen Gürcan Baç ile Cahit Öztürk adına düzenlediği belgelerle Feridun Uğurlu tarafından satın alındı. 15 Kasım'daki saldırılarda, sırasıyla 34 UHK 68 plakalı kırmızı renkli ve 34 ZR 099 plakalı beyaz renkli Isuzu marka; HSBC Genel Merkezi binasına yapılan saldırının 34 UVD 06 plakalı, Birleşik Krallık Başkonsolosluğuna yapılan saldırının ise 34 VCV 25 plakalı 1995 model beyaz renkli kapalı kasa Hino marka kamyonetler kullanıldı. Burhan Kuş, ifadesine göre Uğurlu'ya araba kullanmayı bizzat kendisi öğretti saldırılar esnasında bir sorun olmaması amacıyla satın alınan kamyonetlerin bakımını yaptırdı. Elaltuntaş'a da sürüş dersleri verilmişti. Patlayıcıların hazırlanmasının ardından Habib Aktaş'ın talimatıyla yeni bir pasaport ve Suriye vizesi alan Kuş, Habib ve Sadettin Akdaş ile Mersin'de buluşmasının ardından ikiliyle birlikte Hatay üzerinden Halep'e geçti. Kaldıkları otele gelen Lui Sakka, bu üçlüyü, halihazırda Suriye'de bulunan Abdülkadir Karakuş ve Muhammed Tokaş'ın kaldığı eve götürdü. Bu buluşmanın ardından sonra Kilis üzerinden İstanbul'a döndüler, ancak sonrasında Kuş tekrar Halep'e gitti. Örgütün ilk planına göre ilk saldırı, 7 Kasım'da Alanya'da gelecek bir İsrail gemisine gerçekleştirilecekti. Ertesi gün, İstanbul'daki Bet İsrael Sinagogu ile Neve Şalom Sinagogu'na eş zamanlı birer saldırı, bir hafta sonrasında ise yine İstanbul'daki HSBC Genel Müdürlüğü binasına saldırı düzenlenmesi planlanmıştı. Kamyonetlerden biri, Baç ve Uğurlu tarafından Alanya'ya götürüldü. İddianameye göre "beklenen geminin gelmemesi", İlhan'ın ifadesine göre "uygunsuz hava şartları" sebebiyle bu plan iptal edildi ve kamyonet İstanbul'a döndü. Sonrasında Amerika Birleşik Devletleri'nin İstanbul Başkonsolosluğu binası da hedef olarak düşünülmüş, ancak yeni taşındığı ve yeri müsait olmadığı için burada bir eylem yapmaktan vazgeçilmiş ve Birleşik Krallık'ın İstanbul Başkonsolosluğu binası yeni hedef olarak belirlenmişti. İlhan ayrıca, eylemleri turizmin yoğun olduğu yaz aylarında yapmayı planlasalar da patlayıcıları hazırlayamadıklarından dolayı daha geç gerçekleştirdiklerini, amaçlarının sinagogların yıkılması olduğunu ve istedikleri sonuçları alamadıklarını söyledi. İlk saldırılar ve sonrası [[Dosya:Neve Şalom, Istanbul.jpg|küçükresim|sol|Saldırıların gerçekleştirildiği yerlerden biri olan Neve Şalom Sinagogu]] Saldırılar, Yahudilerce kutsal sayılan ve şabat olarak adlandırılan cumartesi gününe denk gelen 15 Kasım 2003'te gerçekleşti. Bet İsrael Sinagogu'na giden Çabuk ile Neve Şalom Sinagogu'na giden Elaltuntaş'ın kullandığı kamyonetler, Bağcılar'dan yola çıktı. Şişli'deki Bet İsrael Sinagogu'nun bulunduğu Nakiye Elgün Sokağı'nda keşif amacıyla bulunan Yusuf Polat, kendi ifadelerine göre saldırı sabahı sinagogun ana girişinin bulunduğu sokağın müsait olmaması üzerine Çabuk'a telefon açarak sinagogun arka kapısını kullanması yönünde talimat verdi ve saldırıdan 10 dakika kadar önce bölgeden ayrıldı. Ardından bölgeye gelen Çabuk'un kullandığı kamyonetin yerel saatle 09.30 (UTC+02.00) civarında infilak etmesiyle ilk saldırı gerçekleşti. Patlamayla birlikte sinagogda, sokakta ve çevredeki binalarda yer alan kişiler arasında ölü ve yaralılar olurken bölgede maddi hasar oluştu. Harun İlhan ise Neve Şalom Sinagogu'ndaki patlamadan bir hafta önce sinagog ve çevresinde dört gün keşif yaptığını, Elaluntaş ile saldırıdan 20 gün önce yüz yüze, saldırı günü ise üç kez telefonla görüştüğünü söyledi. Beyoğlu'ndaki sinagogun bulunduğu Büyük Hendek Caddesi'nde yaptığı gözlemlerin ardından, Elaltuntaş'ın hedefe ulaşıp kamyoneti infilak ettirmesi öncesinde bölgeden ayrıldı. Bu patlama, ilkinden yaklaşık dört dakika sonra, 09.34 civarında gerçekleşmişti. Patlama sırasında sinagogdaki üç ayrı salonda dua okunmakta, aynı zamanda bir bar mitzvah töreni gerçekleştirilmekteydi. Sinagog dışında bulunan insanlar arasında ölü ve yaralılar olurken daha önce uğradığı saldırılar sonrasında sinagogun duvarları güçlendirilmiş olduğundan yapı içerisinde görece daha az hasar meydana geldi. Patlamanın olduğu yerde yaklaşık üç metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur oluştu. Saldırıların ardından her iki bölgeye de İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı, Sağlık Daire Başkanlığı, Yol Bakım Müdürlüğü, Mezarlıklar Müdürlüğü, İGDAŞ ve İSKİ ekipleri gönderildi. Patlama sebebiyle oluşan enkazın altında kalanlar arama-kurtarma ekiplerince çıkarıldı ve çevredeki farklı sağlık kuruluşlarına gönderildi. İsrail'den gelen arama-kurtarma ve kimlik tanımlaması konularında uzman yedi kişilik ZAKA ekibi de patlamalar sonrasındaki çalışmalarda yer aldı. İkinci saldırılar ve sonrası [[Dosya:Consulate-General of the United Kingdom in Istanbul.jpg|küçükresim|Saldırıların düzenlendiği yerlerden biri olan Beyoğlu'ndaki Birleşik Krallık'ın İstanbul Başkonsolosluğu]] İlk saldırı 10.55 (UTC+02.00) civarında, Beşiktaş'ın Levent Mahallesi'ndeki Büyükdere Caddesi üzerinde yer alan HSBC Genel Müdürlüğü binasının önünde, İlyas Kuncak'ın kullandığı patlayıcı yüklü kamyonetin patlamasıyla gerçekleşti. Bina içinde ve çevresinde bulunan kişilerden ölen ve yaralananlar olurken patlama sonrasında binanın yer üstünde bulunan ilk altı katı kullanılamaz hâle geldi ve yapının ön kısmında hasar oluştu. Binanın içerisinde, patlama olduğu sırada hareket hâlinde bulunan asansör de düştü. Yaklaşık beş dakika sonra, 11.00 civarında Beyoğlu'ndaki Meşrutiyet Caddesi üzerinde bulunan Birleşik Krallık'ın İstanbul Başkonsolosluğu binasına doğru hareket eden Feridun Uğurlu'nun kullandığı patlayıcı yüklü kamyonetin infilak etmesiyle ikinci saldırı gerçekleştirildi. Patlama sonrasında ölü ve yaralılar olurken başkonsolosluk binasının ön bahçe duvarı yoldan geçen araçların üzerine yıkıldı ve bahçesinde yangın çıktı. Çevredeki binalar ile taşıtlarda da hasar meydana geldi. Burhan Kuş'un ifadelerine göre Başkonsolosluk binasına düzenlenen saldırı esnasında Gürcan Baç, binanın yakınlarında bulunmaktaydı. HSBC Genel Müdürlüğü binasına gerçekleştirilen saldırı sonrasında olay yerine gelen polis, güvenlik şeridi çekerek delil toplama çalışmalarına başladı. Bölgedeki elektrik ve doğalgaz hatları kesilirken metro seferleri durduruldu. Bina içindeki yaralılar ve diğer personel arka kapıdan tahliye edildi. Bölgeye sevk edilen itfaiye, sivil savunma, il sağlık müdürlüğü, polis ve başkonsolosluk görevlileri arama-kurtarma çalışmaları gerçekleştirdi. Polis ise başkonsolosluk çevresine güvenlik şeridi çekti. Gün içerisinde Levent'teki patlamaların olduğu bölgeye gelen İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Muammer Güler ve İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da incelemelerde bulundu. Öte yandan saldırılardan sonraki birkaç saat içerisinde Galleria'ya yapılan bomba ihbarı sonrasında Galleria, Akmerkez ve Carousel tedbir amacıyla boşaltılsa da ihbar asılsız çıktı. Ölü ve yaralılar 15 Kasım'daki saldırıların gerçekleştiği gün İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, saat 15.00 itibarıyla ölü sayısının 20, yaralı sayısının ise 257 olduğunu açıkladı. Birkaç saat sonra Sağlık Bakanı Recep Akdağ da ölen kişi sayısının 20 olduğunu ve patlamadan sonra 302 kişinin çeşitli hastanelere başvurduğunu söyledi. Aynı günün ilerleyen saatlerinde aynı ölü sayısını veren Abdülkadir Aksu, tespit edilen yaralı sayısının 277 olduğunu açıkladı. Akşam saatlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamayla ölü sayısının 23'e yükseldiği söylense de, bir süre sonra yapılan ikinci bir açıklamayla bu sayı 20 olarak düzeltildi. Ertesi gün İstanbul İl Sağlık Müdürü Erman Tuncer, ölü sayısını 23 olarak tespit ettiklerini ve 4'ünün durumu ağır olmak üzere 71 yaralının hastanedeki tedavisine devam edildiğini bildirdi. 17 Kasım günü olay yerinde bir kadın cesedinin bulunmasıyla 24'e yükselen ölü sayısı aynı gün, tedavi gördüğü hastanede ölen kişiyle birlikte 25 oldu. 19 Kasım'da Muammer Güler, saldırganlar dahil 25 kişinin öldüğünü ve yaklaşık 300 kişinin ise yaralandığını açıkladı. Yaklaşık 3 aydır hastanede tedavi gören bir yaralının 9 Şubat 2004'te ölmesiyle birlikte ölü sayısı 26'ya yükseldi. Bet İsrael Sinagogu'ndaki patlama sırasında sinagogda bulunan Türkiye Hahambaşısı İsak Haleva elinden yaralanırken Türk Musevi Cemaati Başkanı Bensiyon Pinto olaydan yara almadan kurtulmuştu. Valilikten alınan özel izinle Türk bayrağına sarılan saldırılarda ölen 6 Musevi'nin cenazesi, Ortaköy Musevi Mezarlığı'nda düzenlenen tören sonrasında, 1986'da Neve Şalom Sinagogu'na düzenlenen saldırıda ölen 23 kişinin cenazesinin yer aldığı anıt mezarın ön bölümüne defnedildi. 20 Kasım'daki saldırıların gerçekleştiği gün İstanbul Valiliği Asayiş Harekât Merkezi tarafından yapılan açıklamada, HSBC Genel Müdürlüğü binasına yapılan saldırıda 11, Birleşik Krallık Başkonsolosluğuna yapılan saldırıda ise 16 kişi olmak üzere patlamalar sonucunda saldırganlar dâhil 27 kişinin öldüğü ve 450'den fazla kişinin yaralandığı belirtildi. 24 Kasım'da İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre saldırılarda yaralananlardan 432'sinin tedavilerinin tamamlanarak taburcu edildiği, 30 yaralının tedavisinin sürdüğü ve bunlardan 6'sının yoğun bakımda olduğu bildirildi. Kasım 2003, 14 Aralık 2003 ve 13 Ocak 2004 tarihlerinde, hastanede tedavi altında bulunan dört kişinin ölmesiyle ikinci saldırılarda ölen kişi sayısı 31'e ulaştı. İlk patlamada ölenler arasında Kerem Yılmazer, ikinci patlamada ölenler arasında ise Birleşik Krallık'ın Türkiye Başkonsolosu Roger Short bulunmaktaydı. Hasar Muammer Güler, 19 Kasım'daki açıklamasında, 15 Kasım'daki saldırılar sonrasında Beyoğlu'ndaki 58 bina üzerinde yapılan incelemede 9 ağır hasarlı, 3 orta hasarlı, 8 az hasarlı bina olduğunu ve 38 milyar TL zarar meydana geldiğini; Şişli'de ise incelenen 52 binanın 7'sinde orta, 12'sinde az hasar olduğunu ve 33 milyar TL'lik zarar meydana geldiğini belirtti. Ayrıca Beyoğlu'nda 15, Şişli'de ise 18 taşıtın kullanılamayacak duruma geldiğini ifade etti. 20 Kasım'daki saldırılar sonrasında Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Beyoğlu'ndaki patlamada 38 binanın, Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ise ilk belirlemelere göre Beşiktaş'ta 75 binanın hasar gördüğünü belirtti. Soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar Dava başlangıcına kadar olan dönem Adli Tıp Kurumu Başkanı Keramettin Kurt, saldırıların gerçekleştiği gün bölgede yapılan incelemede, parçalanmış cesetler arasında "Orta Doğulu özellikleri taşıyan" iki kişinin üzerinde kablo düzeneği bulunduğunu ve patlamaların birer intihar saldırısı olabileceğini söyledi. Aynı gün Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürlüğünü telefonla arayan bir kişi, saldırıları İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi adına üstlendiğini söyleyerek saldırının gerekçesini "Müslümanlara yapılan baskıyı önlemek" olarak sundu. Londra merkezli el-Kuds el-Arabinin 16 Kasım tarihli sayısında gazeteye, el-Kaide'ye bağlı Ebu Hafsa el-Mısri Tugayları'ndan saldırıyı üstlendiklerine dair bir e-posta ulaştığı belirtildi. 20 Kasım'daki saldırılar sonrasında ise, 12.40 civarı Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürlüğünü arayan bir şahıs, saldırıları el-Kaide ile İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi'nin birlikte gerçekleştirdiğini söyleyerek eylemleri üstlendi. Yakın saatlerde Doğan Haber Ajansı'nı arayan birisinin ise saldırının MDG adlı örgüt tarafından gerçekleştirildiği bilgisini verdiği belirtildi. Ebu Hafsa el-Mısri Tugayları, el-Mücahidun adlı web sitesinde yayımladığı bir bildiriyle 20 Kasım'daki saldırıları da üstlendi. 18 Kasım'da, Bet İsrael Sinagogu'ndaki saldırıyı gerçekleştiren kişinin olay yerinde pasaportu bulunan Mesut Çabuk, Neve Şalom Sinagogu'ndaki saldırı gerçekleştiren kişinin ise Gökhan Elaltuntaş olduğu bilgisi basında yer aldı. İlk saldırıda kullanılan kamyonetin ruhsatının Metin Ekinci, ikinci saldırıdaki kamyonetin ruhsatının ise Ahmet Uğurlu adına kayıtlı olduğu belirlendi. Bingöl'de bulunan Metin Ekinci, 1 Mayıs günü gerçekleşen deprem sonrasında evine hırsız girdiğini ve kimliğinin çalındığını öne sürdü. Saldırıyı düzenleyenlere arabayı temin eden kişilerin Metin Ekinci'nin kardeşi Azad Ekinci ile Ahmet Uğurlu'nun oğlu Feridun Uğurlu olduğu, her ikisinin de 28 Ekim günü Dubai'ye gittiği bilgisi basına yansıdı. Muammer Güler'in 19 Kasım'daki açıklamasında, saldırıların bomba yüklü kamyonetler tarafından gerçekleştirilen bir intihar saldırısı olduğunun kesinlik kazandığı ifade edildi. Yapılan DNA testi sonucunda ise, 15 Kasım'daki saldırıyı gerçekleştirenlerin Mesut Çabuk ile Gökhan Elaltuntaş olduğunun doğrulandığını söyledi. Güler ayrıca, "saldırıların hedefi, şekli ve saldırıyı gerçekleştiren kişilerin bağlantıları göz önüne alındığında" el-Kaide'nin dünya genelindeki diğer saldırılarıyla paralellik gösterdiğini belirtti. Emniyet birimleri tarafından, saldırılarla ilgili oldukları gerekçesiyle gözaltına alınan 8 kişiden altısı 19 Kasım'da tutuklanırken ikisi serbest bırakıldı. Süleyman Uğurlu, İsmail Duru, Mehmet Helvacı, Metin Ekinci ve Osman Eken "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye feran iştirak"; İsmet Alçık ise "yasadışı örgüte yardım ve yataklık" iddiasıyla tutuklanıp Bayrampaşa Cezaevi'ne gönderilmişti. Daha önceleri, 15 Kasım'daki saldırılardan 15 gün önce Dubai'ye gittiği iddia edilen Feridun Uğurlu'nun, yapılan DNA testleri sonucunda, 20 Kasım'da Birleşik Krallık Başkonsolosluğuna gerçekleştirilen saldırıyı gerçekleştirilen isim olduğu belirlendi. HSBC Genel Müdürlüğü binasına yapılan saldırıyı gerçekleştiren isim ise en başta kesin olarak tespit edilemedi ve basında, bu saldırganın Habib Aktaş olduğu öne sürüldü. Yapılan DNA testiyle birlikte Kasım sonunda, Levent'teki saldırıyı düzenleyen kişinin İlyas Kuncak olduğu belirlendi. Kamyonetlerin motor ve şasi numaralarından HSBC Genel Müdürlüğü binasına yapılan saldırıda kullanılan kamyonetin Yüksel Çelebi, Birleşik Krallık Başkonsolosluğuna yapılan saldırıda kullanılan kamyonetin ise Cahit Öztürk adına tescilli olduğu tespit edildi. Her iki saldırıyı gerçekleştiren isimlerin de el-Kaide'nin Türkiye yapılanmasına mensup olduğu belirlendi. Saldırılarla alakalı olarak açılan davanın iddianamesinde; ilk kamyoneti satan Murat Aydaş'ın, araç tescil dosyasında Yüksel Çelebi adına düzenlenmiş nüfus cüzdanındaki fotoğraftan Feridun Uğurlu'yu teşhis ettiği, aracı satın almaya geldiğinde yanında olan kişinin de İlyas Kuncak'a benzediğini söylediği bilgisi yer aldı. Daha sonraları ise Yüksel Çelebi adlı birisinin kayıp kimliğini ele geçiren Gürcan Baç'ın, kendi fotoğrafını bu kimliğe yapıştırdığı ve iki kamyoneti de Feridun Uğurlu ile birlikte satın aldığı belirlendi. Diğer kamyonetin trafik işlemlerini yapan Aydın Temizel'in de, işlemler için vekalet aldığını söylediği Cahit Öztürk ile emniyette yüzleştirildiği; ancak Öztürk'ü teşhis etmediği kaydedildi. İddianameye göre Öztürk ise nüfus cüzdanı ve sürücü belgesini telefon hattı alması için Uğurlu'ya verdiğini ve Uğurlu'nun Öztürk adına aldığı pasaportta da kendi fotoğrafının bulunduğu ifade etmişti. 24 Kasım'da İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesine sevk edilen 16 kişiden 9'u "yasadışı örgüte üyelik, yardım ve yataklık" suçlamasıyla tutuklanırken kalanı serbest bırakıldı. Balıkesir, İstanbul ve Mardin illerindeki yedi farklı noktada yapılan operasyonlarda yakalanan 18 zanlıdan Yusuf Dural, Cemile Aktaş ve Mediha Yıldırım, 26 Kasım günü "yasadışı örgüte üyelik, yardım ve yataklık" iddiasıyla tutuklanırken kalan 15 zanlı ise serbest bırakıldı. 27 Kasım'da Devlet Güvenlik Mahkemesine çıkarılan 9 kişiden Ziya Çelik, İbrahim Yerli, Bülent Yıldız ve Ahmet Aslanoğlu da aynı gerekçeyle tutuklandı, kalan zanlılar ise serbest bırakıldı. 30 Kasım'da Jandarma Genel Komutanlığı, saldırılarla bağlantısı olduğu öne sürülerek Suriye'de yakalanan 22 kişinin Türkiye'ye iade edildiğini açıkladı. Bu kişilerin 20'si 2 Aralık'ta serbest bırakılırken Hilmi Tuğluoğlu ile eşi Leyla Tuğluoğlu, sorgulanmaları için 1 Aralık'ta Ankara'ya getirildi. Hilmi Tuğluoğlu, "yasadışı örgüte yardım ve yataklık etme" suçlamasıyla 4 Aralık'ta tutuklanırken eşi serbest bırakıldı. 30 Kasım'da İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Halil Yılmaz, Bet İsrael Sinagogu'na yapılan saldırıda istihbarat ve gözcülük yaptıktan sonra eylem talimatı veren kişinin Yusuf Polat olduğunu ve kendisinin önceki gün "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs ve yasadışı örgüt yöneticiliği" suçlamasıyla tutuklandığını açıkladı. Polat, Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı nezaretinde yapılan olay yeri tatbikatı kapsamında Bet İsrael Sinagogu'na düzenlenen saldırının gerçekleştirildiği yere getirilen Polat, saldırıdan 10 dakika kadar önce bölgeden ayrıldığını ve Neve Şalom Sinagogu'na düzenlenen saldırıdan haberi olmadığını söyledi. Polat'ın 25 Kasım günü, sahte bir pasaportla İran'a geçmek isterken Gürbulak Sınır Kapısı'nda yakalandığı belirtildi. Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yapılan sorgulamanın ardından Polat, "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçlamasıyla tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi'ne gönderildi. Polat ile birlikte gözaltına alınan beş kişi ise serbest bırakıldı. Sorgulaması esnasında Polat, örgütün lideri Habib Aktaş ile Azad Ekinci'nin, el-Kaide'nin ikinci adamı Eymen ez-Zevahiri ile birebir görüştüğünü ifade etti. Gözaltına alınan 10 kişiden Murat İdrak, Bülent Tozoğlu ve Ahmet Özaydın "yasa dışı örgüte üye olmak", Harun Gecü "yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek" suçundan 2 Aralık'ta; Devlet Güvenlik Mahkemesine sevk edilen 3 kişiden Mustafa Atlıhan "yasadışı örgüte üye olmak" suçundan 5 Aralık'ta; gözaltına alınan 7 kişiden Tarkan Kalaycı, Hakan Çalışkan ve Burhan Perk "yasadışı örgüt üyesi olmak ile yardım ve yataklık etmek" suçundan 7 Aralık'ta tutuklandı. Saldırılar esnasında İran'da olan Fevzi Yitiz, 10 Aralık'ta Hakkâri'den Türkiye'ye giriş yaparken emniyet birimleri tarafından yakalandı. Yapılan soruşturma kapsamında Yitiz, 14 Aralık'ta tatbikat amacıyla patlayıcıların imal edildiği imalathaneye götürülmesinin ardından tutuklandı. Gözaltına alınan 2 kişiden Nurettin Gündüz 11 Aralık'ta; gözaltına alınan 5 kişiden Ramazan Tahta "yasadışı örgüte üye olmak" suçundan 12 Aralık'ta; Muhammedül Emin Bastın "yasadışı örgüt üyesi olmak" suçundan 15 Aralık'ta; Adnan Ersöz ise "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs" suçundan 18 Aralık'ta tutuklandı. Osman Eken'in itirafları doğrultusunda 21 Aralık'ta, Mehmet Kuş'un Zeytinburnu'ndaki evine baskın düzenlendi. Evin bodrumunda, saldırılardaki patlayıcıların imalatında kullanılan birtakım malzemeler ele geçirildi. Kuş, "yasadışı örgüt üyelerine yardım ve yataklık yapmak" suçundan ertesi gün tutuklandı. Kuş'un ifadeleri doğrultusunda genişletilen soruşturma kapsamında 22 Aralık'ta düzenlenen operasyonlarda İstanbul'da 11, Konya'da ise 8 kişi gözaltına alındı. Konya'da yakalananlar arasında yapılanmanın üst düzey isimlerinden olan Harun İlhan da bulunmaktaydı. Örgütle bağlantılı olduğu öne sürülen 4 kişiyle birlikte İstanbul'a getirilen İlhan, karakoldaki sorgusunun ardından 26 Aralık'ta olay yeri tatbikatı için Neve Şalom Sinagogu'na götürüldü. Aynı gün "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçlamasıyla İlhan, "yasadışı örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla Seyit Ertul, "yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek" suçlamasıyla ise Memiş Arlı, Servet Özcan, Ali Yaman, Hüseyin Suat Öz, Halil Ökçe, Şükrü Hakan Yiğit ve Abdülmenaf Dağaç tutuklandı. Şükrü Hakan Yiğit'in evinde çeşitli ateşli silahlar ile mühimmat ele geçirildi. 26 Aralık 2003'te; soruşturma kapsamında Kanarya, Dudullu ve Zeytinburnu'ndaki hücre evlerine düzenlenen operasyonlarda, patlayıcı yapımında kullanılan, 500kg kadar amonyum nitrat, amonyum sülfat ve RDX ele geçirildiği açıklandı. Muammer Güler ile Celalettin Cerrah'ın aynı gün gerçekleştirilen basın açıklamasında örgütün "çökertildiği" ve bu aşamadan sonra "yeni bir eylem gerçekleştirmesi[nin] de mümkün [olmadığı]" belirtildi. O güne kadar gözaltına alınan 159 kişiden 35'nin tutuklandığı, 10 kişinin ise o gün Devlet Güvenlik Mahkemesine sevk edildiği ifade edildi. 30 Aralık'ta teslim olan Ahmet Demir "yasadışı örgüte üye olmak" suçundan 2 Ocak 2004'te; Seçkin Mandacı, Ümit Bayrak ve Evren Hıdıroğlu ise Gebze'de düzenlenen bir operasyonda yakalanarak 8 Ocak'ta tutuklandı. 29 Ocak'ta, emniyet birimlerinin İstanbul'da düzenlediği bir operasyonla Baki Yiğit ile beraberindeki 2 kişi yakalanarak gözaltına alındı. Sorgulanmasında saldırılarla bir ilgisinin olmadığını öne süren Yiğit, 2 Şubat'ta tutuklandı. İddianamenin tamamlanması sonrasındaki dönem Gözaltına alınan ve 27 Mart 2004'te İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne sevk edilen 8 kişiden Ömer Öztürk, örgüte üye olduğu iddiasıyla tutuklandı. Saldırılarla ilişkisi olduğu gerekçesiyle aranan Engin Vural, 7 Nisan 2004'te polise teslim oldu. 6 Nisan'da gözaltına alınan 4 kişi, sevk edildikleri Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 19 Nisan'da serbest bırakıldı. El-Kaide ile bağlantılı olduğu tespit edilen Hamid Obisi, Antalya'da gerçekleştirilen bir operasyonla yakalandı ve 10 Ağustos günü tutuklandı. Aynı örgüt mensubu Suriyeli Lui Sakka da 10 Ağustos 2005'te, Diyarbakır Havalimanı'ndan gerçekleştirilen bir operasyonla yakalandı. İstanbul'a getirilen zanlı, 11 Ağustos'ta tutuklandı. Saldırganlar Mesut Çabuk: 1974 yılında Bingöl'de doğdu. 2,5 yaşındayken annesi ölen Çabuk, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde çalışan babasının tekrar evlenmesi sonrasında, halasının yanında büyüdü. Endüstri meslek lisesinden mezun oldu. Evli olan Çabuk'un bu evlilikten birer kızı ile oğlu vardı. Hırsızlıktan sabıkası bulunan saldırgan, saldırıyı gerçekleştirdiği dönemde işsizdi. Örgüt faaliyetlerinde kullandığı kod adı "Mahmut"tu. Gökhan Elaltuntaş: 1981'de Bingöl'de doğan Elaltuntaş, beş kardeş arasında ikinci büyüktü. Bingöl Lisesi'nden mezun olmasının ardından saldırıdan önceki yıl Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesini kazanarak buradaki eğitimine başladı. Azad Ekinci ile birlikte 2002'de, Bingöl'de bir İnternet kafe açarak burayı işletmeye başladılar. 1 Mayıs 2003'teki Bingöl depremi sonrasında şehirden ayrılarak İstanbul'a gelmesinin ardından Habib Aktaş ile birlikte Gaziosmanpaşa'da bir cep telefonu dükkânı açarak burayı işletmeye başladı. Örgüt faaliyetlerinde kullandığı kod adı "Yaşar"dı. Feridun Uğurlu: 1976'da Eskişehir'de doğan Uğurlu, Kartal'daki Semiha Şakir Lisesi'nden mezun olmasının ardından bir vakıf aracılığıyla Pakistan'a gitti, sonrasında ise Afganistan'a geçerek buradaki el-Kaide kamplarında eğitim aldı. Annesi Elif Uğurlu, oğlunun orada 3 ay kaldıktan sonra hastalandığı için geri döndüğünü söyledi. Evli olan Uğurlu'nun bu evlilikten bir oğlu vardı. Örgüt faaliyetlerinde kullandığı kod adı "Yasir"di. İlyas Kuncak: 1956'da Ankara'da doğan İlyas Kuncak; oğlunun yaptığı açıklamalara göre 25 yıl boyunca tekstil işçiliği yapmış, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olmuş, tekstil dükkânı açsa da "yürütememiş", saldırılardan yaklaşık beş ay önce Çağlayan'daki bir konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başlamış ve bir süre sonra buradan ayrılmıştı. Basında yer alan bilgilerin aksine baharatçı dükkânında çalışmamış, eniştesi Abdülkadir Karakuş'un sahip olduğu Bağcılar'daki dükkân Abdülkadir Karakuş tarafından üzerine yapılmıştı. Örgüt faaliyetlerinde kullandığı kod adı "Mustafa"ydı. Yargı süreci 25 Şubat 2004'te, Devlet Güvenlik Mahkemesi İstanbul Başsavcılığı tarafından 50'si tutuklu 69 sanık hakkında dört saldırıyı da kapsayan bir dava açılırken yakalanamadıkları gerekçesiyle 9 sanığın dosyası ayrıldı. Hazırlanan iddianamede 5 sanık için ömür boyu ağırlaştırılmış hapis, 64 sanık için ise en ağırı 22,5 yıl olmak üzere çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları istendi. İstanbul 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşması 31 Mayıs'ta başladı ve duruşma, beş güne yayılan ve sonuncusu 5 Haziran'da yapılan beş oturum hâlinde gerçekleştirildi. 29 Haziran-2 Temmuz tarihleri arasındaki dört oturumda gerçekleşen ikinci duruşma sırasında, yapılan anayasa ve yasa değişikliği sebebiyle duruşmalar İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi sıfatıyla yapılmaya başlandı. 27 Haziran'daki duruşma duruşmada esas hakkındaki görüşlerini açıklayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz; dört sanık için ağırlaştırılmış müebbet hapis, iki sanık için 15 ile 22,5 yıl arasında ağır hapis, 18 sanık için 4,5 ile 7,5 yıl arasında ağır hapis, 15 sanık için 7,5 yıldan on beşer yıla kadar ağır hapis, 1 sanık için 1 ile 3 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmalarını, kalan sanıkların ise beraatını istedi. 24 Ocak 2006'daki duruşmada, savcı değişikliği yapılıp Öz'ün yerine atanan Süleyman Ersöz'ün esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması amacıyla erteleme kararı çıktı. 14 Kasım'daki duruşmada savcı Süleyman Ersöz, davaya sonradan eklenen sanıklardan bir için ağırlaştırılmış müebbet ve 9 ile 26,5 yıl arasında hapis, diğeri için ise 15 ile 35,5 yıl arasında hapis cezası talep etti. Yapılan eklemelerle birlikte 76 sanığa ulaşan ve 16 Şubat 2007'deki duruşmayla sonlanan davanın gerekçeli kararı Nisan 2007'de açıklandı. 5 sanık ağırlaştırılmış müebbet, 2 sanık müebbet, birer sanık 18 ile 12 yıl 6 ay, 31 sanık 6 yıl 3 ay, 10 sanık 3 yıl 9 ay hapis cezasınıa çarptırılırken 26 sanık ise beraat etti. Haziran 2009'da Yargıtay 9. Ceza Dairesi, davada alınan kararların bazılarını sanıklar yönünden onaylarken bazılarını sanıklar yönünden bozdu. 26 sanıkla tekrar başlanan dava, Nisan 2013'te sonuçlandı. Mahkeme sonunda bir sanık 20 yıl 6 ay, bir sanık 9 yıl 6 ay, 11 sanık 6 yıl 3 ay, bir sanık 2 yıl 11 ay, bir sanık 6 ay, bir sanık 5 ay hapis cezasına çarptırılırken üç sanığın beraatına ve üç sanık hakkındaki davanın ise ayrılmasına hükmedildi. Ana davanın yanı sıra, saldırılarla ilişkili olduğu öne sürülen üç sanığın yer aldığı ve Ankara 1 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görüne bir dava, 20 Temmuz 2004'teki duruşmada tüm sanıkların beratıyla sonuçlandı. Başka bir sanığın Aralık 2013'te, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanan davası ise Nisan 2015'te, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tamamlandı ve sanığın müebbet hapse mahkûm etmesiyle sonuçlandı. Saldırılarla bağlantı firarilerin akıbetleri Habib Aktaş saldırılardan bir gün önce, Gürcan Baç ise bir gün sonra, sahte pasaport kullanarak Hatay'daki Cilvegözü Sınır Kapısı'ndan Suriye'ye giriş yaptı. Saldırılar öncesinde Suriye'de bulunan ve Lui Sakka'nın kendisini götürdüğü evde kalan Kuş, birkaç gün sonra Habib Aktaş'ın da bu eve geldiğini belirtti. Kuş, burada 5-6 ay kadar kaldıklarını, yerlerinin belli olmaması için ailelerini aramadıklarını, haftada bir veya iki kez gezmek için dışarı çıktıklarını ifade etti. Aralık 2003'te Azad Ekinci ile Abdulkadir Karakuş, Aktaş tarafından Suriye'ye, Sakka'nın yanına gönderildi. Sakka ise kendi ifadelerine göre bu ikiliyi Irak'a götürerek Ebu Musab ez-Zerkavi'ye teslim etti. Habib Aktaş, Eylül 2004'te Irak'ta, Amerikan kuvvetlerinin Felluce'de gerçekleştirdiği bir hava saldırısında öldürüldü. Saadettin Aktaş, Habib Aktaş'ın Muhammet Toktaş ile birlikte kaldığı eve düzenlenen saldırıda kardeşinin ağır yaralandığını ve hastanede öldüğünü belirtmişti. Ekinci ise 14 Aralık 2004'te, Irak'ın el-Halidiye şehrindeki bir polis karakoluna düzenlediği intihar saldırısında öldü. Şubat 2005'te, Irak'taki bir kimlik kontrolü sırasında yakalanan Burhan Kuş ve Sadettin Aktaş, koalisyon güçlerinin kontrolündeki Ebu Gureyb Cezaevi'ne konuldu. Her iki kişi için Mayıs 2005'te, Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından Irak makamlarına iade talebinde bulunuldu. Aktaş, 2007 yılında nakledildiği Baduş Cezaevi'ne 6 Mart 2007'de el-Kaide mensupları tarafından düzenlenen saldırı sonucu çıkan çatışma esnasında cezaevinden firar etti. Aktaş'ın Türkiye'deki ağabeyi de kardeşinin kendisini telefonla arayarak cezaevinden kaçtığı, Irak'ta karpuz sattığı ve evlenme hazırlıkları yaptığı bilgilerini kendilerine ilettiğini ifade etti. Ekim 2012'de Kuş, Türkiye'ye iade edildi. Türkiye'deki yargılaması esnasındaki ifadelerine göre sırasıyla Bellusi, Ebu Gureyb, es-Suse, Bağdat, Graybin ve Rasafa adlı cezaevlerinde kalmasının ardından son 8 aydır polis karakollarında tutulduğunu; Amerikan, İsrail, Suriye, Irak ve Türk istihbarat çalışanları tarafından sorgulandığını ve işkence gördüğünü ifade etti. Kuş ayrıca, Sadettin Aktaş'ın 2009'da Musul'da öldürüldüğünü söyledi. Harun İlhan, Şubat 2005'teki mahkemesinde, Gürcan Baç'ın Felluce'de öldüğünü ifade etti. Temmuz 2005 tarihli bir Milliyet haberine göre, Gürcan Baç'ın "3-4 ay önce" Bağdat'taki bir Amerikan kontrol noktasına, bomba yüklü bir araçla intihar saldırısı gerçekleştirerek öldüğü "ortaya çıktı". Habere göre el-Kaide üyeleri, Baç'ın ailesini telefonla arayarak ölüm haberini bildirmişti. Başka bir haberde Baç'ın, Şubat 2005'te Felluce'de girdiği çatışmada öldüğü belirtilmekteydi. Ekim 2012'deki ifadesinde Burhan Kuş, Baç'ın 2004'te Felluce'deki bir hava saldırısında Habib Aktaş ile birlikte öldüğünü belirtmişti. Temmuz 2005'te, koalisyon güçleri tarafından Bağdat'ta yakalanan Abdulkadir Karakuş ve Muhammet Tokaç'ın Irak'taki Ebu Gureyb Cezaevi'nde tutuklu olduğu açıklandı. Burhan Kuş ve Sadettin Aktaş'ın Ekim 2005'te basına yansıyan 27 Temmuz-7 Ağustos 2005 tarihleri arasına ait Ebu Gureyb Cezaevi'ndeki sorgulama tutanaklarına göre Tokaç, bir tank saldırısında öldürülmüştü. Ekim 2012'de Burhan Kuş, Suriye'de kaldığı eve 2008'de düzenlenen hava saldırısı sonucunda Karakuş'un öldürüldüğünü ifade etti. Tazminat ödemeleri Türk Musevi Cemaati 28 Ekim 2013'te, saldırılar sonrasında devlet tarafından aldıkları ödenekler ve sinagogların tadilatları için harcanan masrafları konu alan bir açıklama yaptı. Açıklamaya göre hasar gören sinagoglar için Beyoğlu Musevi Hahamhanesi Vakfına 28 Ocak 2004'te 66.766,50 ve 14.189, 16 Mayıs 2011'de 620.725; Neve Şalom Sinagogu Vakfına 28 Ocak 2004'te 1.491,60 ve 40.906,80 ödeme yapıldı. Neve Şalom Sinagogu'nun tamiratı ve güçlendirilmesi için 175.661,70 masraf yapılırken İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Yönetim Kurulunun 25 Haziran 2008'deki toplantısında yapılan görevlendirme kararı ile hazırlanan teknik rapor doğrultusunda sinagogun güçlendirilmesinin mümkün olmadığı, yapının kültür varlığı yönünden de bir değer ifade etmediği hususu dikkate alınarak yıkılması ve yeniden inşa edilmesinin statik yönden zorunlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığından Bet İsrael Sinagogu'nun ek binası yıkılarak tekrar yapıldı. Ancak bu süreçte sinagogun "korunması gerekli kültür varlığı" olarak tescil edilmiş olması sebebiyle ek binanın tekrar inşası için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulundan izin alınması gereği doğdu. Alınan izinler sonrasında ek bina tekrar inşa edildi ve masrafların ödenmesi için İstanbul Valiliğine başvuruldu. İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı tarafından sinagogun ek binasında 764.835 zarar doğduğu bundan daha önce ödenen tazminatın düşülmesi sonucunda 620.725 ödenmesine karar verildi ve bu ödeme 16 Mayıs 2011'de gerçekleşti. Tepkiler İlk saldırıların ardından Almanya - Dışişleri Bakanı Joschka Fischer tarafından yapılan yazılı açıklamayla saldırılar kınandı. Şansölye Gerhard Schröder ise Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan'a başsağlığı mesajı gönderdi. Amerika Birleşik Devletleri - Başkan George W. Bush, Recep Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayarak taziyelerini iletirken yayımlanan yazılı açıklamasında saldırıları "olabilecek en güçlü ifadelerle" kınadığını belirtti. Dışişleri Bakanı Colin Powell, Türk mevkidaşı Abdullah Gül'ü telefonla arayarak başsağlığı diledi. Avrupa Birliği - Ortak Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana yaptığı yazılı açıklamayla saldırıları kınadı. Avrupa Komisyonu Başkanı Romano Prodi ise saldırıların ardından Milano'daki bir sinagogu ziyaret etti ve Yahudi toplumuna tüm Avrupa Birliği ülkeleri adına başsağlığı diledi. Avrupa Konseyi - Genel Sekreter Walter Schwimmer yaptığı yazılı açıklamada saldırıyı kınadı ve "hiçbir gerekçe bu tür bir barbarlığa mazeret olamaz." ifadelerini kullandı. İnsan Hakları Komiseri Álvaro Gil-Robles de yayımladığı yazılı mesajla saldırıları kınadığını belirtti. Belçika - Saldırılar sebebiyle "derin bir şok" yaşadığını ifade eden Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Louis Michel, "nitelendirilmesi mümkün olmayan bu alçakça saldırıları" kınadığını belirtti. Birleşik Krallık - Dışişleri Bakanı Jack Straw, Abdullah Gül'ü telefonla arayarak taziyelerini iletti. Birleşmiş Milletler - Genel Sekreter Kofi Annan saldırılardan dolayı derin üzüntü duyduğunu belirtirken "bu iğrenç saldırının sorumlularının adalete teslim edilmesi için gereken bütün önlemler alınacak" dedi. Bulgaristan - Bulgaristan Dışişleri Bakanı Solomon Pasi, Gül'ü arayarak başsağlığı diledi. Fas - Kral VI. Muhammed, Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e gönderdiği başsağlığı mesajında saldırıları kınadığını belirtti. Çin - Başbakan Wen Jiabao, Erdoğan'a başsağlığı ve geçmiş olsun mesajı gönderirken Çin'in Ankara Büyükelçiliğinden yapılan yazılı açıklamada saldırılar dolayısıyla Çin hükûmetinin "büyük şaşkınlık" yaşadığı ifade edilerek saldırı kınandı. Filipinler - Devlet Başkanlığı Sözcüsü Ricardo Saludo, saldırı dolayısıyla Türkiye'ye üzüntülerini ilettiklerini belirtti. Filistin Ulusal Yönetimi - Filistin Ulusal Yönetimi tarafından yayımlanan açıklamada, "Filistin halkı, hükûmeti ve Filistin lideri Yaser Arafat; Türkiye, Musevi cemaati ve kurbanların ailelerinin acılarını paylaşıyor" denilirken Başbakan Ahmed Kurey'in de "barbarca ve haince" olarak nitelendirdiği saldırıyı Türkiye'deki Filistin büyükelçisi aracılığıyla kınadığı belirtildi. Fransa - Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Sezer'e gönderdiği mesajla "Fransa'nın Türkiye'nin acısını paylaştığını" ifade ederek taziyelerini iletti. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hervé Ladsous, "iğrenç" olarak nitelendirdiği saldırıları kınadıklarını belirtti. Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsilcileri Konseyi, saldırıları kınadığı ve ölenlerin yakınları ile Türkiye hükûmetine başsağlığı dilediği bir mesaj yayımladı. Güney Afrika Cumhuriyeti - Ankara Büyükelçiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada saldırılardan duyulan üzüntü ifade edilirken silahsız ve masum sivillere karşı herhangi bir siyasi amaca yönelik şiddet kullanımının kınandığı belirtildi. İran - Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hamid Rıza Asefi yaptığı açıklamayla saldırıları kınadı. Ankara Büyükelçisi Firuz Devletabadi, saldırıların el-Kaide'ye faydası olamayacağını öne sürerek, saldırıların Türkiye'nin Kuzey Irak'taki gelişmelere müdahale gücünü kırmayı, Araplar ve İran'la olan bağlarını koparmayı amaçlayan Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'in gerçekleştirmiş olabileceğini, saldırıların hedefinin Yahudiler değil Müslümanlar olduğunu söyledi. İspanya - Başbakan José María Aznar, Erdoğan'a gönderdiği telgrafla İspanya hükûmetinin saldırıları kınadığını bildirdi. Dışişleri Bakanı Ana Palacio ise Abdullah Gül'ü arayarak başsağlığı diledi. İsrail - Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi, saldırıların ardından Ankara'dan İstanbul'a geldi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Türk yetkililere yardım talebinde bulunduklarını açıklarken Dışişleri Bakanı Silvan Şalom saldırılar sonrasında uluslararası topluluğa "şer güçleriyle mücadele" çağrısı yaparken uluslararası topluluğun "saldırıları kınamakla yetinmeyip terörizme karşı güçlü bir şekilde harekete geçileceğini umduğunu" belirtti. İtalya - Başbakan Silvio Berlusconi saldırıyı kınadı ve İtalya Yahudi Cemaatleri Birliği Başkanı Amos Luzzatto ile yaptığı telefon görüşmesinde Yahudi cemaatiyle dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Kanada - Dışişleri Bakanı Bill Graham, saldırılarda ölenlerin yakınlarına başsağlığı dilediği bir mesaj yayımladı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş saldırıları kınadı ve terörün kimseyi başarıya ulaştırmadığını söyledi. Lübnan - Devlet Başkanı Emil Lahud, Sezer'e gönderdiği mesajla saldırıları kınadı. Başbakan Refik el-Hariri ise Erdoğan'a gönderdiği mesajda "saldırıların devletler, halklar ve dinler arasına nifak sokma amacını taşıdığını, bununla mücadele etmek amacıyla herkesin olağanüstü önlemler alması gerektiğini" ifade etti. Malezya - Başbakan Abdullah Ahmad Badawi saldırıları kınadığı açıklamasında bu tür saldırıları "İslam değerlerinin ihlali" olarak tanımladı ve "Müslümanların, başka dinlerin ibadet yerlerine zarar vermemesi" gerektiğini ifade etti. NATO - Genel Sekreter George Robertson, "bu iğrenç saldırıların kabul edilemez kin ve hoşgörüsüzlük eylemleri" olduğunu ve "masum insanlara yönelik bu barbar saldırıları şiddetle kınadığını" belirtti. Pakistan - Devlet Başkanı Pervez Müşerref, Sezer'e gönderdiği mesajda Türk halkına olan desteğini ifade etti. Başbakan Zaferullah Han Cemali de Erdoğan'a gönderdiği başsağlığı mesajında saldırıları kınadıklarını bildirdi. Romanya - Dışişleri Bakanı Mircea Geoană, Gül'ü arayarak başsağlığı diledi. Rusya - Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aleksandr Yakovenko yaptığı açıklamayla saldırıları kınadı ve ölenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Türkiye - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yaptığı yazılı açıklamada saldırıları kınadı ve ölenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan saldırıları "Türkiye'nin istikrarına ve barışına yönelik" olarak tanımlarken "hangi taraftan olursa olsun ve hangi düşünce, eylem grubu olursa olsun kesinlikle lanetliyorum" sözleriyle saldırıyı kınadığını ifade etti. Erdoğan ayrıca Türkiye Hahambaşı İsak Haleva'ya gerçekleştirdiği taziye ziyaretinde "Müslüman, Yahudi veya başkası, hepsi benim vatandaşım. Sadece Müslümanların değil, hepsinin başbakanıyım. Türkiye tarihinde hahambaşını ziyaret eden ilk başbakanım" sözlerini kullandı. Türkiye Hahambaşılığı tarafından yapılan yazılı açıklamada saldırıların "sadece kutsal mekânlarda yüce Tanrı'ya ibadet etmekte olan Yahudilere karşı değil, tüm vatandaşlara ve devlete yönelik işlenmiş terörist bir saldırı" olduğunu bildirdi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek saldırıları "vahşet" ve "insanlık dışı" sözleriyle tanımlarken Türkiye'nin terörizme karşı uluslararası alanda defalarca mücadele çağrısı bulunmasına rağmen bu çağrılara "gerekli, samimi ve zamanında" bir cevap alamadığını söyledi ve "Birçok ülke Türkiye'de can döken canilere destek olmuştur, lojistik destek sağlamış, himaye etmiştir. Şimdi yaşanan bu vahşetten sonra bize taziye mesajı gönderen bazı ülkeler vicdan muhasebesi yapmak zorundadır. Aksi takdirde döktükleri gözyaşları timsah gözyaşlarıdır." ifadelerini kullandı. Vatikan - Papa II. Ioannes Paulus, Aziz Petrus Meydanı'nda yaptığı konuşmada her türlü terör eylemini kınadığını söyledi. Papa'nın yardımcılarından Kardinal Angelo Sodano tarafından yapılan açıklamada Papa'nın saldırılar sonrasında barış çağrısında bulunduğu ve Türk halkına başsağlığı dilediği bildirildi. Yunanistan - Başbakan Kostas Simitis, Recep Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayarak kurbanlar için başsağlığı diledi. Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu yaptığı yazılı açıklamada ise "barbarca, iğrenç ve kör şiddet eylemini şiddetle kınadığını" ve "kin, şiddet, terör, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve antisemitizme karşı mücadelenin sürekli olması gerektiğini" ifade etti. Ülkedeki ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi'nin lideri Kostas Karamanlis ise Erdoğan'a başsağlığı mesajı yolladı. İkinci saldırıların ardından Almanya - Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Abdullah Gül'ü telefonla arayarak başsağlığı diledi. Amerika Birleşik Devletleri - Başkan George W. Bush, resmî ziyaret için bulunduğu Londra'da Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair ile birlikte düzenlediği basın toplantısında "Terörün doğası bu işte, masum insanları nasıl öldürdüklerini görüyoruz. Özgür uluslardan nefret ediyorlar." sözlerini kullanarak "teröristlerin bu amaçlarında başarısız olacaklarını" ifade etti. Beyaz Saray Basın Sekreteri Scott McClellan yaptığı açıklamada olayları "terörizm" olarak nitelediğini belirtti. Avrupa Birliği - Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana, Türkiye ve Birleşik Krallık hükûmetleri ile saldırılarda ölenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Azerbaycan - Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Sezer'i telefonla arayarak başsağlığı mesajını iletti. Belçika - Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Louis Michel, saldırıların yalnızca Türkiye'ye değil tüm devletlere yönelik olduğunu ve "Türk halkı ve hükûmetiyle sarsılmaz bir dayanışma içinde olduğunu" ifade etti. Birleşik Krallık - Başbakan Tony Blair, George W. Bush ile birlikte düzenlediği basın toplantısında "Bizi korkutmalarına izin vermeyeceğiz. Terörizmi nerede bulursak, onu bulacağız ve onu sindireceğiz." ifadelerini kullandı ve "son saldırılarda ölenlerin çoğunun Müslüman olduğuna" dikkat çekerek "terörizmi 21. yüzyılın tehdidi" olarak nitelendirdi. Dışişleri Bakanı Jack Straw saldırıların "el-Kaide ve bağlantılarının, korkakça ve hiçbir ayrım gözetmeksizin düzenlendiği terör eylemlerinin" bütün işaretlerini taşıdığını belirtti ve hükûmet yetkililerinden oluşan 16 kişilik bir terörle mücadele ekibinin Türkiye'ye gönderileceğini söyledi. Kraliçe II. Elizabeth, Sezer'e gönderdiği mesajla ölenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Dışişleri Bakanlığı web sitesinde yapılan duyuruyla Birleşik Krallık vatandaşları, zorunlu olmadıkça İstanbul'a gitmemeleri konusunda uyarıldı. Saldırının gerçekleştiği gün İstanbul'a gelen Straw, saldırıların "medeniyete yönelik" olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler - Genel Sekreter Kofi Annan saldırıları kınadığını belirtirken saldırıları "insanlık dışı" olarak niteledi ve düzenleyenlerin "insanlığa saygıları bulunmadığını" söyledi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de "uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturan terörist eylemlerle mücadelenin gerekliliğini" vurguladığı 1516 sayılı kararıyla saldırıları kınadı ve ölenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Çekya - Çek Cumhuriyeti hükûmetinden Sezer'e, saldırıların kınandığı bir başsağlığı mesajı gönderildi. Danimarka - Dışişleri Bakanı Per Stig Møller gerçekleşen saldırıların sebebini "bazılarının Türkleri, İsrail'e destekleri ve Saddam rejiminin devrilmesine katkıları dolayısıyla cezalandırmak istemesi" olarak gösterdi. Fransa - Cumhurbaşkanı Jacques Chirac saldırıları kınadı ve başsağlığı mesajı yolladı. Hollanda - Başbakan Jan Peter Balkenende saldırıları "korkunç ve iğrenç" olarak nitelerken İstanbul'daki Hollandalı görevliler için kaygı duysa da terörizme taviz vermeme amacıyla yerlerinin değiştirilmesinin söz konusu olmadığını ifade etti. Dışişleri Bakanı Jaap de Hoop Scheffer de saldırıları kınadığına dair açıklamada bulundu. İran - İçişleri Bakanlığının Güvenlik Polisi İşleri Yardımcısı ve İran-Türkiye Yüksek Güvenlik Komitesi Başkanı Ali Asger Ahmedi, Türk mevkidaşını arayarak saldırıları kınadı ve İran'ın her türlü yardıma hazır olduğunu belirtti. İspanya - Kral I. Juan Carlos, Sezer'e gönderdiği mesajla saldırıları kınadı ve ölenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. İspanya hükûmetinden yapılan yazılı açıklamada "Türkiye ve Birleşik Krallık hükûmetlerine dayanışma çağrısı yapıldı. İsrail - Başbakan Ariel Şaron saldırıların "özgür dünyayı, terörle mücadele etmesi gerektiğini hatırlamaya zorladığını" belirterek "terörizmin Türkiye'yi yine vurması, bizi, özgür dünyanın terörle mücadele etmesi gerektiğini hatırlamak zorunda bırakıyor" dedi. Başsağlığı da dileyen Şaron, "bu artık sadece İsrail ile ilgili değil. Tüm özgür dünya için tehlike. Terörle uzlaşma olmaz." ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanı Silvan Şalom da saldırıları öğrendiğinde "şoke olduğunu" belirtirken "demokratik ülkeler, nereyi vurursa vursun, terörizme boyun eğmeyecektir" ifadelerini kullandı. İtalya - Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi ile Başbakan Silvio Berlusconi saldırıları kınadı ve başsağlığı mesajı yolladı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti - Başbakan Derviş Eroğlu saldırılardan büyük üzüntü duyduğunu belirterek geçmiş olsun mesajını iletti. Lüksemburg - Başbakan Jean-Claude Juncker yaptığı açıklamada "şoke olduğunu" belirtirken "demokratik düzeni hedef alan saldırıları büyük şiddetle kınıyorum" ifadelerini kullandı. Mısır - Sağlık Bakanı Muhammed Avad Taceddin saldırıları kınadığını bildirdi. NATO - Genel Sekreter George Robertson saldırılar sebebiyle büyük şok yaşadığını belirterek "bu son trajik olaylar dayanışmamızı artırmıştır" ifadelerini kullandı. Polonya - Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü "terörle mücadelenin sürmesi" yönünde çağrıda bulundu. Portekiz - Portekiz hükûmetinden Sezer'e, saldırıların kınandığı bir başsağlığı mesajı gönderildi. Rusya - Devlet Başkanı Vladimir Putin, uluslararası terörizme karşı mücadele verebilmek için ortak bir mekanizme oluşturulması gerektiğinden bahsetti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aleksandr Yakovenko saldırıları şiddetle kınadıklarını belirtti. Suriye - Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara, "terör saldırısı" olarak nitelediği olayları kınadı. Suudi Arabistan - Savunma Bakanı Sultan bin Abdülaziz "Türkiye'de olup bitenleri üzüntüyle karşılıyoruz. Hiçbir terör eylemi kabul edilemez" beyanında bulundu. Türkiye - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, saldırıların ardından yayımladığı başsağlığı mesajında "Devletimiz, ulusumuzla birlikte her türlü sorunun üstesinden gelecek güçtedir. Yurttaşlarımızı sağduyulu davranmaya, görevlilere yardımcı olmaya çağırıyorum." ifadelerini kullandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu saldırıyı da "lanetlediğini", saldırının "Türkiye'nin barış ve istikrarına yönelik" olduğunu ve "terörün hiçbir zaman meşru bir yöntem olmadığını ve hedefine ulaşamayacağını" söyledi. Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın yayımladığı mesajda "Türkiye, maruz kaldığı terörist eylemler nedeniyle hedeflerinden, gelecek için tasarılarından ve hayallerinden vazgeçmeyecektir. Kimse, Türkiye'nin huzurunu engelleyecek güçte değildir." sözleri yer aldı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, yaptığı basın toplantısında "Türkiye organize bir şekilde terör saldırısına muhatap olmaktadır. Türkiye kendi bildiği yolda devam edecektir. Teröre karşı bütün ülkelerle işbirliği içinde olduğumuz bir gerçektir. Dünya ülkeleri bize destek vermeye devam edecektir." ifadelerini kullandı. Ürdün - Dışişleri Bakanı Mervan el-Muaşer taziye ve kınama mesajında "terörizmin her türlüsüyle mücadele için uluslararası bir çaba gerektiğini" söyledi. Vatikan - Papa II. Ioannes Paulus "yalnızca masum insanların ölümüne yol açan terörizmin barbarca mantığını" kınadığını belirten açıklamada bulundu. Yunanistan - Başbakan Kostas Simitis "Kör şiddet, kör politikadan kaynaklanır. Kör politika, sorunları çözmediği gibi çıkmaz yaratır. Bu saldırıların sorumluları, uyguladıkları yöntemin kendilerini hiçbir yere götürmeyeceğini anlamalıdırlar" şeklinde bir açıklamada bulundu. Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu "masum insanları hedef alan bu barbarca ve kör şiddet eylemlerini" kınadığını belirtti ve başsağlığı dileğinde bulundu. Yeni Demokrasi lideri Kostas Karamanlis de Erdoğan'a başsağlığı diledi. Basın ve Medya Bakanı Hristos Protopapas saldırıyı kınama amacıyla yaptığı konuşmasında "terörizme karşı mücadelede uluslararası işbirliğinin daha da güçlenmesi gerektiğini" vurguladı. Etkileri [[Dosya:Istanbul Memorial (6388961183).jpg|küçükresim|Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Birleşik Krallık'ın İstanbul Başkonsolosluğu binasında yer alan ve buraya düzenlenen saldırıda ölen konsolosluk çalışanlarının isimlerinin yer aldığı anıtı ziyaretinden bir görünüm (23 Kasım 2011)]] Saldırılarla ilgili soruşturmayı yürüten İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusu üzerine İstanbul Nöbetçi 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde 18 Kasım günü alınan karar doğrultusunda, saldırılara ilişkin hazırlık tahkikatı ve toplanan delillerle ilgili sürdürülen çalışmaların yayınlanmamasına ilişkin yayın yasağı konuldu. İkinci saldırıların gerçekleştiği gün aynı mahkeme tarafından alınan kararla bu eylemlerle ilgili de yayın yasağı getirildi. 20 Kasım'daki saldırılar sonrasında ülkedeki bazı Amerikan tesisleri çalışanlarına izinli oldukları tebliğ edildi ve bazı kurumlarda güvenlik önlemleri arttırıldı. Aynı gün British Airways Atatürk Havalimanı dışındaki ofislerini, Citibank ise ülkedeki tüm şubelerini yalnızca bir günlüğüne kapattığını duyurdu. Saldırıların yaşandığı gün işlemleri geçici olarak durduran İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, 21 Kasım'da da işleme kapalı olma kararı aldı. 20 Kasım'da UEFA, Galatasaray ile Juventus arasında 25 Kasım'da İstanbul'da oynanması planlanan UEFA Şampiyonlar Ligi maçının, saldırılar sebebiyle 2 Aralık'a ertelendiğini duyurdu. 25 Kasım'da ise UEFA, Galatasaray'ın Juventus ile 2 Aralık'ta, Beşiktaş'ın ise Chelsea ile 9 Aralık'ta İstanbul'da oynayacağı UEFA Şampiyonlar Ligi maçlarının Türkiye dışındaki başka bir ülkede oynanması kararı aldığını açıkladı. Her iki maç da Almanya'da oynandı. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Walter Schwimmer tarafından konsey adına personele gönderilen bir mesajda, 2003 yılı sonuna kadar Türkiye'de yapılması planlanan ve hangileri olduğu açıklanmayan bazı faaliyetlerin ileri bir tarihe ertelenme kararı alındığı duyuruldu. Yazıda ayrıca personelin resmî nitelikli Türkiye ziyaretlerinde de özel izin alınması gerektiği belirtilmekteydi. Başkonsolosluk binasının içinde, saldırıda ölenlerin adlarının yazdığı bir anıt yer alır. Ayrıca bakınız Türkiye'de antisemitizm Türkiye'deki intihar saldırıları listesi Kaynakça Konuyla ilgili yayınlar Dış bağlantılar Birleşik Krallık Başkonsolosluğu saldırısından sonra Associated Press tarafından çekilen görüntüler Kategori:2003'te İstanbul Kategori:2003'te toplu cinayetler İstanbul Kategori:İstanbul'daki intihar saldırıları Kategori:Türkiye'de antisemitizm Kategori:El-Kaide'nin saldırıları Saldırı Saldırı Kategori:HSBC Kategori:Türkiye'de İslamcılık Kategori:İstanbul'da toplu cinayet Kategori:Türkiye'deki dış temsilciliklere yapılan saldırılar Kategori:Bankalara saldırılar Kategori:Bereketzade Kategori:Kamerhatun
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri