2024 Ekonomik Krizi: Türkiye'nin Kıyamet Senaryosu mu?
Türkiye, 2024 yılında ekonomik bir krizin pençesinde ve bu kriz, önceki krizlerden üç temel noktada farklılık gösteriyor. Bu farklılıklar, krizi daha derin ve yıkıcı hale getiriyor ve halkı eskiye göre daha çok sıkıştırıyor.
İlk fark, Türkiye'nin tarım toplumundan şehirleşmiş bir topluma dönüşmesi. Eskiden köyler, şehirleri besliyordu. Savaşlar, krizler ne olursa olsun, köylerden şehirlere bedava veya ucuz gıda akışı vardı: bulgur, peynir, tereyağı, zeytinyağı, fındık, kayısı, ceviz... Halkın gıdaya erişimi kolaydı ve parasal sıkıntılar çok hissedilmiyordu. Bugün ise durum tamamen farklı. Köyden şehre gidenler, marketten alışveriş yapıp geri dönüyor. Tarım sektörü bitik durumda, gıda fiyatları uçtu, zeytinyağı 400 TL'yi, et 900 TL'yi aştı. Türkiye, yurtdışından borç alarak ve ithal malları tüketerek şehirli bir toplum haline geldi. Aslında parası da yok, malı da... Bu durum ekonomi alanında "sürdürülebilir değil" olarak tanımlanır.
İkinci fark, sosyal bağların çözülmesi ve aile yapısının bozulması. 90'lı yıllara kadar akrabalık ve komşuluk dayanışması daha güçlüydü ve bu da hayatı bir nebze de olsa yaşanılabilir kılıyordu. Bugün ise milyonlarca bekar, parçalanmış aileler, savrulan memurlar, işçiler, okumaya çalışan gençler, kirada oradan oraya taşınanlar... Herkes savrulmuş durumda. Artık herkes daha özgür ama aynı zamanda daha yalnız ve yardımsız.
Üçüncü fark, devletin para kazanma yeteneğinin ve araçlarının kaybolması. Eskiden devlet, fabrikaları, çiftlikleri, tekel ürünleri gibi gelir kaynakları vardı. Bugün ise devletin bu gelir kaynakları yok oldu. Devlet, sadece vergi almaya çalışıyor. Eskiden üreten ve halkını besleyen bir roldeyken, şimdi tüketen ve halkın sırtına yük olan bir parazit gibi davranıyor.
Bu üç konudaki geri dönüşümsüz değişiklikler, Türkiye'yi karanlık bir geleceğe sürüklüyor. Köye toprağa geri dönmek, sosyal bağları yeniden kurmak ve devleti üretici hale getirmek çok zor görünüyor. Yarın üst kuşak vefat ettiğinde, işsiz milyonlarca insan gıda ve kirasını kazanamayacak. Sokaklar, milyonlarca evsizin kaos içinde savrulduğu bir "Mad Max" filmine dönüşebilir. İşsizlik ve gelirsızlık nedeniyle alt nesiller, üst neslin emekli maaşlarını bile ödeyemeyecek.
Bu krizden çıkış için doğru düzgün bir devlet planlama teşkilatı kurulmalı ve devletin merkezine yerleştirilmelidir. Tarımsız, üretimsiz, işsiz ve plansız bir toplumun ileriye dönük şansı yok. Bu gidişatla 5 sene içinde "Mad Max Fury Road" senaryosu gerçek olabilir.
Türkiye, 2024 yılında ekonomik bir krizin pençesinde ve bu kriz, önceki krizlerden üç temel noktada farklılık gösteriyor. Bu farklılıklar, krizi daha derin ve yıkıcı hale getiriyor ve halkı eskiye göre daha çok sıkıştırıyor.
İlk fark, Türkiye'nin tarım toplumundan şehirleşmiş bir topluma dönüşmesi. Eskiden köyler, şehirleri besliyordu. Savaşlar, krizler ne olursa olsun, köylerden şehirlere bedava veya ucuz gıda akışı vardı: bulgur, peynir, tereyağı, zeytinyağı, fındık, kayısı, ceviz... Halkın gıdaya erişimi kolaydı ve parasal sıkıntılar çok hissedilmiyordu. Bugün ise durum tamamen farklı. Köyden şehre gidenler, marketten alışveriş yapıp geri dönüyor. Tarım sektörü bitik durumda, gıda fiyatları uçtu, zeytinyağı 400 TL'yi, et 900 TL'yi aştı. Türkiye, yurtdışından borç alarak ve ithal malları tüketerek şehirli bir toplum haline geldi. Aslında parası da yok, malı da... Bu durum ekonomi alanında "sürdürülebilir değil" olarak tanımlanır.
İkinci fark, sosyal bağların çözülmesi ve aile yapısının bozulması. 90'lı yıllara kadar akrabalık ve komşuluk dayanışması daha güçlüydü ve bu da hayatı bir nebze de olsa yaşanılabilir kılıyordu. Bugün ise milyonlarca bekar, parçalanmış aileler, savrulan memurlar, işçiler, okumaya çalışan gençler, kirada oradan oraya taşınanlar... Herkes savrulmuş durumda. Artık herkes daha özgür ama aynı zamanda daha yalnız ve yardımsız.
Üçüncü fark, devletin para kazanma yeteneğinin ve araçlarının kaybolması. Eskiden devlet, fabrikaları, çiftlikleri, tekel ürünleri gibi gelir kaynakları vardı. Bugün ise devletin bu gelir kaynakları yok oldu. Devlet, sadece vergi almaya çalışıyor. Eskiden üreten ve halkını besleyen bir roldeyken, şimdi tüketen ve halkın sırtına yük olan bir parazit gibi davranıyor.
Bu üç konudaki geri dönüşümsüz değişiklikler, Türkiye'yi karanlık bir geleceğe sürüklüyor. Köye toprağa geri dönmek, sosyal bağları yeniden kurmak ve devleti üretici hale getirmek çok zor görünüyor. Yarın üst kuşak vefat ettiğinde, işsiz milyonlarca insan gıda ve kirasını kazanamayacak. Sokaklar, milyonlarca evsizin kaos içinde savrulduğu bir "Mad Max" filmine dönüşebilir. İşsizlik ve gelirsızlık nedeniyle alt nesiller, üst neslin emekli maaşlarını bile ödeyemeyecek.
Bu krizden çıkış için doğru düzgün bir devlet planlama teşkilatı kurulmalı ve devletin merkezine yerleştirilmelidir. Tarımsız, üretimsiz, işsiz ve plansız bir toplumun ileriye dönük şansı yok. Bu gidişatla 5 sene içinde "Mad Max Fury Road" senaryosu gerçek olabilir.