3 Mayıs, Türkçülük hareketinin tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Daha önce duygu ve düşüncelerle sınırlı kalan, edebi ve akademik alandaki etkisi pek belirgin olmayan Türkçülük, 1944 yılında ani bir şekilde canlanmıştır. Ali Suaviler, Süleyman Paşalar, Mehmet Eminler, Ziya Gökalplar, Rıza Nurlar gibi isimler sadece duygu, düşünce ve edebi anlamda Türkçülük yapmaktaydılar. Ancak hareketçi değillerdi. Çırağan Baskını, Türkçü Ali Suav'in siyasi bir eylemiydi ve Türkçülükle doğrudan ilgili değildi. Rıza Nur, sıhhiye vekili olduğu dönemde gayri Türkleri işten çıkarıp yerlerine Türkleri yerleştirmesiyle fiili olarak Türkçülük yapmaktaydı ancak bu da bir hareket değildi. Türkçülükteki ilk hareket, 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Ankara'daki binlerce genç Türk tarafından gerçekleştirildi. Bu nedenle, Türkçülük tarihinde onlara özel bir yer ayrılmalıdır. Bundan sonra, 3 Mayıs Türkçülerin günü olarak kabul edilmelidir. O gün, büyük acılarla dolu olan mücadelemiz başlamıştır. Bu sebeple, ne bayram ne de matem olarak nitelendirilemez. O gün, bize büyük bir imtihanın verildiği, cesur ile korkakların meydan okumasının gerçekleştiği, iyiyi kötüden ayırt etme fırsatının sunulduğu bir dönemeçtir. Türkçülük, 3 Mayıs'ta uyanarak gafletten kurtulmuş, maskelerin ardındaki gerçeği görmüş, düşmanları tanımış ve hainleri ayırt etmiştir. Bu zorlu süreçten sağlam bir sonuca varmak, yaşanan sıkıntıların boşa gitmediğini göstermektedir. Dolayısıyla, biz 3 Mayıs'ı Türkçülerin günü olarak adlandırıyoruz. Türkçülük, düşmanıyla karşı karşıya geldiğinde 3 Mayıs hareketiyle onun gerçek yüzünü acı bir şekilde tanımıştır. Bu milli hareketin zaferinden korkan Türkçülük düşmanları, Türkçüleri hapse atarak Ortaçağ vahşetlerini andıran yöntemlerle sindirmeye çalışmışlar ve aleyhlerinde çeşitli propagandalar yapmışlardır. Tarih, buna müsamaha göstermeyecek ve Türkçülerin günü olan 3 Mayıs'ta hak ettikleri sonuçla karşılaşacaklardır. Türkçüler, her yerde toplu veya bireysel olarak 3 Mayıs'ı anmalıdırlar. Bu önemli günü yaşatmalı ve Kür Şad'ın anısını yüceltmelidirler. (Hüseyin Nihal Atsız, Kür Şad, 1946, Sayı: 2)