Türkiye'nin cinnet ve dehşet dolu tarihine bir sayfa daha ekleniyor. Siirt'ten gelen haberler, 17 yaşındaki bir kızın yerel radyoda DJ'lik yapan erkek arkadaşını ziyaret etmesiyle başlayan ve namus anlayışının karanlık yüzünü bir kez daha ortaya çıkaran bir olay yaşandığını anlatıyor.
Haberin detayları, akraba sürüsünün radyoya baskın düzenlemesiyle devam ediyor. Kız, balkondan atlayarak kendini altıncı kattan aşağıya bırakıyor ve siirt devlet hastanesine götürülmek üzere ambulansa alınıyor. Namuslarını lekeleyecek bir durumla karşı karşıya kalan kalabalık, kızın hastaneye giderken can çekişmesini beklemeden onu beş kez bıçaklıyor.
Bu olay, namus cinayetlerinin ve geleneksel değerlerin karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Muhtemelen, bu olayın failleri tutuklanmayacak ve yasalar onların yanında olacak. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "siz insanlarınızın hayatını hiçe sayıyorsunuz" sözleriyle Türkiye'ye ceza vermesine yol açabilir.
Ancak, töre kalabalığının kendi içindeki daha az şiddetten yana olan kesimi, bu olayın üzerinde kendi gurur duydukları zihniyetin eliyle oynanan bir oyun olduğunu düşünebilir. Bu durum, temsil ettikleri zihniyetin vaktinde yediği boku görmemeye ve "ben demiştim, Kürtler işte" diyerek ırkçı bir duruş sergilemeye yol açabilir.
Bu olayın failleri adalet karşısında hesap vermeli ve bu tür namus anlayışının ortadan kaldırılması için toplum olarak bilinçlenmeliyiz. Bu kızın hikayesi, bir daha tekrarlanmaması için uyarıcı bir işaret olmalı.
Haberin detayları, akraba sürüsünün radyoya baskın düzenlemesiyle devam ediyor. Kız, balkondan atlayarak kendini altıncı kattan aşağıya bırakıyor ve siirt devlet hastanesine götürülmek üzere ambulansa alınıyor. Namuslarını lekeleyecek bir durumla karşı karşıya kalan kalabalık, kızın hastaneye giderken can çekişmesini beklemeden onu beş kez bıçaklıyor.
Bu olay, namus cinayetlerinin ve geleneksel değerlerin karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Muhtemelen, bu olayın failleri tutuklanmayacak ve yasalar onların yanında olacak. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "siz insanlarınızın hayatını hiçe sayıyorsunuz" sözleriyle Türkiye'ye ceza vermesine yol açabilir.
Ancak, töre kalabalığının kendi içindeki daha az şiddetten yana olan kesimi, bu olayın üzerinde kendi gurur duydukları zihniyetin eliyle oynanan bir oyun olduğunu düşünebilir. Bu durum, temsil ettikleri zihniyetin vaktinde yediği boku görmemeye ve "ben demiştim, Kürtler işte" diyerek ırkçı bir duruş sergilemeye yol açabilir.
Bu olayın failleri adalet karşısında hesap vermeli ve bu tür namus anlayışının ortadan kaldırılması için toplum olarak bilinçlenmeliyiz. Bu kızın hikayesi, bir daha tekrarlanmaması için uyarıcı bir işaret olmalı.