Çamlıca Camii, namaz kılmak için yapılmış bir ibadethane olmaktan ziyade, İstanbul'un silüetine her açıdan damga vurmak ve "İstanbul benim" demek amacıyla inşa edilmiş önemli bir yapıdır. Dolayısıyla, caminin içindeki cemaatin değil, dış cephesinin gösterişine ve etkileyiciliğine odaklanmak gerekmektedir.
Kentlerin gelişiminde sermaye ve güç, temel iki unsurdur ve genellikle kentsel mega projelerde odaklanırlar. Bu tür projeler, yücelik ve görkem kavramlarıyla ilişkilendirilirler ve estetik, ekonomik, egoist, ahlaki, politik, bilimsel, toplumsal ve teknolojik açılardan ele alınırlar. Çamlıca Camii örneğinde olduğu gibi, projenin yer seçimi ve hedeflediği söylem, egosal bir yüceliği amaçlamaktadır. Bu cami, İstanbul silüetinin her noktasından görülebilmesiyle bu egosal amaç doğrultusunda inşa edilmiştir.
Bu tür mega projeler genellikle popülist söylemlerle ve kamu yararını yeniden tanımlayarak oluşturulurken, riskler ve gerçek ihtiyaçlar göz ardı edilir. Asıl amaç, siyasi gücün betondan bir sembolünü yaratmak ve kentlilere her gün açıkça egemenlik mesajı vermektedir. Bu nedenle, caminin içinde cemaatin olup olmaması değil, dış cephesinin ve simgesel değerinin önemi vurgulanır.
O yüzden, bu tür kentsel mega projelerde kabuğun, içten daha fazla değer taşıdığı düşünülmektedir. Kamu yararının politik yorumunda ise kullanım ve ihtiyaç gibi faktörler arka planda kalmaktadır. Bu yapı sadece bir güç gösterisi olarak değerlendirilmeli, içindeki namaz kılacak cemaatin önemi ya da yokluğu siyasi açıdan düşünülmemelidir. Bu yazı, kentsel mega projelere ve İstanbul'da benzer projelerin eleştirel bir bakış açısıyla incelenmesini amaçlamaktadır.
Kentlerin gelişiminde sermaye ve güç, temel iki unsurdur ve genellikle kentsel mega projelerde odaklanırlar. Bu tür projeler, yücelik ve görkem kavramlarıyla ilişkilendirilirler ve estetik, ekonomik, egoist, ahlaki, politik, bilimsel, toplumsal ve teknolojik açılardan ele alınırlar. Çamlıca Camii örneğinde olduğu gibi, projenin yer seçimi ve hedeflediği söylem, egosal bir yüceliği amaçlamaktadır. Bu cami, İstanbul silüetinin her noktasından görülebilmesiyle bu egosal amaç doğrultusunda inşa edilmiştir.
Bu tür mega projeler genellikle popülist söylemlerle ve kamu yararını yeniden tanımlayarak oluşturulurken, riskler ve gerçek ihtiyaçlar göz ardı edilir. Asıl amaç, siyasi gücün betondan bir sembolünü yaratmak ve kentlilere her gün açıkça egemenlik mesajı vermektedir. Bu nedenle, caminin içinde cemaatin olup olmaması değil, dış cephesinin ve simgesel değerinin önemi vurgulanır.
O yüzden, bu tür kentsel mega projelerde kabuğun, içten daha fazla değer taşıdığı düşünülmektedir. Kamu yararının politik yorumunda ise kullanım ve ihtiyaç gibi faktörler arka planda kalmaktadır. Bu yapı sadece bir güç gösterisi olarak değerlendirilmeli, içindeki namaz kılacak cemaatin önemi ya da yokluğu siyasi açıdan düşünülmemelidir. Bu yazı, kentsel mega projelere ve İstanbul'da benzer projelerin eleştirel bir bakış açısıyla incelenmesini amaçlamaktadır.