2. çeyrekte oynadığımız 8 dakikalık bir oyunla Bulgaristan'ı yendiğimiz maç. Sonuç da güzel oldu, oyun da gayet yerindeydi. Maçı erken koparmamız iyi oldu. Böylece Hidayet, Ersan, Kerem ve Ender'i dinlendirdiğimiz gibi hücum ve savunmada çeşitli varyasyonları da deneme şansı bulduk. Tek arıza yine Semih'ti. Bir dakikada 3 faul yapabilme kapasitesinde olan bu cengaverimiz sayesinde maalesef Oğuz'u dinlendiremedik. Bulgaristan ise bambaşka bir takımmış. Topu eline alan allah allah nidalarıyla karşı potaya koşuyor. İki pas yapmıyorlar. Rowland denen çakma Bulgar arkadaşın eline bakma durumları var. Başlarında isterse Phil Jackson olsun farketmez. Bitmiş bir jenerasyonla buraya gelmeleri bile başarı aslına bakılırsa. Yarın Litvanya'da kendilerini dağıtır. Çok belli oldu bu maçta. Şimdi önümüzde son bir maç kaldı. Yarın iki ayrı kulvarda iki ayrı cehennem deplasman yaşayacağız. Basketbol tarafı biraz daha rahat olacak tabii. Sonuçta kazanılmış bir üst tur bileti var. Futbolla kombine olması en büyük umudumdur açıkçası. Marcin Gortat - Hidayet Türkoğlu karşılaşması da keyifli olacak. Hadi hayırlısı.