80'ler ve 90'ları efsane yapan şeyler
Bu neslin deneyimlemediği, 90'lar sonrasında doğmuş olanlar için sadece geçmişe özlem olarak algılanabilir. Ancak, şu anda yaşanan geçmiş ile günümüz arasındaki farkların tarihte hiç olmadığı kadar belirgin oluşu, aslında seri üretimin artmasıyla ilgilidir. Şartlara hızla uyum sağlayan zihinler, duygusal dünyalarıyla zorluklar yaşayarak bazen eskiye özlem duysa da bazen de yeniye minnettarlık gösterme eğilimindedir. Bir nevi neo-konformist olmuşlardır. Örneğin, cep telefonlarının olmadığı zamanlarda randevulaşmanın nasıl yapıldığının hemen unutulduğu bile söylenebilir. Geçmişte kaset, CD koleksiyonu yapan insanlar, şimdi internetten indirdikleri binlerce şarkı ve albümle duyusal bir tatminsizlik arasında gidip gelmektedirler. Hem geçmişe özlem duymak, hem de mevcuttan memnun olmak arasında sıkışıp kalan insanlar, internet ve akıllı teknolojiler sayesinde dünyanın her köşesinden haberdar olabilmekten, bilgiye kolayca ulaşmaktan, teknolojinin sunduğu avantajlardan faydalanmaktan ve insanoğlunun içindeki doyumsuzluk hissiyatından dolayı stres yaşamaktadır.
Kısacası, hem 80'leri hem de 90'ları yaşamış ve şu anki milenyum çağında bulunan insanların, bu dönemlere duydukları özlemi bir cümle ile özetlersek: "Vay be, eskiden böyle bir şey yoktu, şunu yapardık." Kendimizi neredeyse belgesel izler gibi hissediyoruz, zorlu coğrafyalardan atlatarak hayatta kalmış bir maceracı gibi. Ya da Anadolu "Donkişot"ları gibi, İstanbul'u fethetmiş bir kahraman gibi görüyoruz kendimizi. Aslında neydik, ne olduk? Gerçekte aradığımız şey nedir? Hırsızlığın, şerefsizliğin, adaletsizliğin ve maddiyatın daha az belirgin olduğu daha saf bir toplum oluşumu da etkilidir. Renklerin hepsi karardı ve birinciliği beyaz aldı. Karşılaştırıldığında gerçekten insanlık ve iyilik daha yaygındı. "Anadolu çocuğu" tabiri, görece temizlik ve masumiyetten gelirken şimdi "Anadolu çomarı" terimi bilgisizlik, ahlaksızlık, bencillik ve kötülük anlamında kullanılmaktadır.
Bu neslin deneyimlemediği, 90'lar sonrasında doğmuş olanlar için sadece geçmişe özlem olarak algılanabilir. Ancak, şu anda yaşanan geçmiş ile günümüz arasındaki farkların tarihte hiç olmadığı kadar belirgin oluşu, aslında seri üretimin artmasıyla ilgilidir. Şartlara hızla uyum sağlayan zihinler, duygusal dünyalarıyla zorluklar yaşayarak bazen eskiye özlem duysa da bazen de yeniye minnettarlık gösterme eğilimindedir. Bir nevi neo-konformist olmuşlardır. Örneğin, cep telefonlarının olmadığı zamanlarda randevulaşmanın nasıl yapıldığının hemen unutulduğu bile söylenebilir. Geçmişte kaset, CD koleksiyonu yapan insanlar, şimdi internetten indirdikleri binlerce şarkı ve albümle duyusal bir tatminsizlik arasında gidip gelmektedirler. Hem geçmişe özlem duymak, hem de mevcuttan memnun olmak arasında sıkışıp kalan insanlar, internet ve akıllı teknolojiler sayesinde dünyanın her köşesinden haberdar olabilmekten, bilgiye kolayca ulaşmaktan, teknolojinin sunduğu avantajlardan faydalanmaktan ve insanoğlunun içindeki doyumsuzluk hissiyatından dolayı stres yaşamaktadır.
Kısacası, hem 80'leri hem de 90'ları yaşamış ve şu anki milenyum çağında bulunan insanların, bu dönemlere duydukları özlemi bir cümle ile özetlersek: "Vay be, eskiden böyle bir şey yoktu, şunu yapardık." Kendimizi neredeyse belgesel izler gibi hissediyoruz, zorlu coğrafyalardan atlatarak hayatta kalmış bir maceracı gibi. Ya da Anadolu "Donkişot"ları gibi, İstanbul'u fethetmiş bir kahraman gibi görüyoruz kendimizi. Aslında neydik, ne olduk? Gerçekte aradığımız şey nedir? Hırsızlığın, şerefsizliğin, adaletsizliğin ve maddiyatın daha az belirgin olduğu daha saf bir toplum oluşumu da etkilidir. Renklerin hepsi karardı ve birinciliği beyaz aldı. Karşılaştırıldığında gerçekten insanlık ve iyilik daha yaygındı. "Anadolu çocuğu" tabiri, görece temizlik ve masumiyetten gelirken şimdi "Anadolu çomarı" terimi bilgisizlik, ahlaksızlık, bencillik ve kötülük anlamında kullanılmaktadır.