Başlık: The Tortured Poets Department
İçerik:
Bu kez hızlıca bir analiz yapacağım. Gerçekten, artık anthologyi incelemek istiyorum. Black Dog için bir bar adı duymuştum, Matty'e hayli sert giyindiği şarkılardan biri. Eğer albümde dinlediğiniz şarkılar sizi depresif ve hüzünlü yapıyorsa, o zaman Joe gelir aklınıza; öfkeli, dengesiz, seks alt metinli ise o zaman Matty gelir akla. "6 haftalık temiz havadan sonra dumanı özlüyorum" sözleri, acayip Clean şarkısını hatırlatıyor insana. Joe ve Matty arasındaki 6 haftalık süreyle de ilginç bir oyun oynanmış gibi. En etkileyici kısım tabii ki "eski alışkanlıklar ç ı ğ l ı k l a r l a biter" bölümü. "Kuyruğun bacaklarının arasında kaçıyorsun" dediği "ImGonnaGetYouBack", bende biraz Gold Rush/Blank Space etkisi yarattı. Bu bölümün ritmi yüksek şarkılarından. En çarpıcı sözü ise nakarattaki "Eşin mi olayım, bisikletini mi mahvedeyim daha karar veremedim" cümlesi. Şarkıda öcünü alacakmış gibi bir hava yaratılıyor fakat sonunda "Seni tekrar elde edeceğim" anlamına dönüşüyor. The Albatross, Willow ya da Ivy etkisi taşıyor biraz, ama daha ürkütücü bir versiyonu. Albümde sevilen ve gözbebekleri olan şarkılardan biri. İnsanların Taylor hakkında sevgililerini nasıl uyarmaya çalıştıklarını anlatıyor; "Onunla çıkma sakın, başın yanar, sonun olur" tarzı şeyleri eleştiriyor biraz. "Seni uyardıkları o şeytan aslında seni koruyan bir melek olabilir mi?" diye soruyor. İftiralara, sahte haberlere, dedikodulara gönderme yaparak Albatros'u iki şekilde kullanıyor; biri büyük kuş anlamında, diğeri ise hedefe ulaşmayı engelleyen bir sorun anlamında. Chloe ya da Sam ya da Sophia ya da Marcus, en Evermore kokan şarkılardan biri. Yeni albümdeki en huzurlu ve hüzünlü şarkılardan biri. Albümde henüz keşfedilmemiş pırlantalardan biri bence. Bu isimler, eski sevgilinin (Matty) yeni sevgililerini (kadın ya da erkek) temsil ediyor olabilir ve bu sevgililer, insanlardan olabileceği gibi, farklı bir uyuşturucu türünden de olabilirler. "Şu an beni, sana okulda zorba gibi davranabilecek bir adamla görüyorsun" diyerek Travis'e gönderme yapılıyor. Ama en çok kırılan şeyi Taylor anlatıyor, "Seni eski halinle severdim dediğinde, o soğuk kalbimi kırmak istersin." "How Did It End", albümdeki en ürpertici ve Taylor'un sesinde acıyı en derinden hissedebileceğiniz şarkı. Joe için yazılmış elbette. Taylor bile ilişkinin nasıl bittiğini anlamıyor. "My beloved ghost and me, sitting in a tree, d-y-i-n-g" kısmı adeta bıçak gibi kesiyor insanı. Joe'yi hayranlarına yem etmeyen Taylor, sessizce acı çekiyor köşede. "So High School", Travis için yazılmış bir şarkı gibi duruyor. Albümde nadir bulunan hareketli şarkılardan. Travis'le mutlu olsa da, yoğun duygular henüz onun yazacak şarkılarını etkileyici yapmaya yetmiyor gibi. "I Hate It Here", The Lakes/Hoax havasında gibi. "Bu gerçeklikten sıkıldığım için sık sık Evermore/Folklore ormanlarına kaçıyorum" diyor. Bu şarkıyı çok seviyorum, Folklore sevenler de beğenebilir diye düşünüyorum. "Thank You Aimee", büyük bir Kim Kardashian havası taşıyor. "Hayatımı alt üst ettin ama belki bu hükümdarlığı kurabilme şansını verdiğin için de teşekkürler. Yıllar sonra, çocuklarımızın benim şarkılarımı söyleyecek olması güzel bir düşünce, ama sadece sen ve ben o şarkıların anlamlarını gerçekten bileceğiz." Bu şarkıda "Annem gibi sakin bir kadına bile 'geberesice kadın' dedirttin kendin için" gibi oldukça ağır bir ifade var. "I Look In People's Windows", albümdeki en kısa şarkı, sadece 2 dakika. İnsanların evlerine bakarak, belki de yemek masasında seni bir kez daha görebilmek istiyor gibi. Bence Instagram'daki stalkermış gibi bir gönderme içeriyor. "The Prophecy", albümde akılda kalıcı güzel şarkılardan biri. Nakaratı çok acıklı. "Lütfen, dizlerimin üzerindeyim, kaderi değiştir, paraya değil, sadece beni isteyen biri olmasını istiyorum, bir kere de ben olayım, kiminle konuşmam gerekiyor, eğer yeniden düzenleyebilecek biri varsa, kaderi?" diye yakarışta bulunuyor. Heykeller bile sabrı taşır diyor. Albümün "tortured" kısmını en güçlü yaşatan şarkılardan, hayalkırıklığı en derininde. Yas, kayıp ve pazarlık kısmındayız. "Cassandra", Kim Kardashian ve ailesine bir diğer diss atıyor gibi. "Mad Woman" ezgilerini hatırlatıyor. Cassandra, Truva Savaşı'nda kehanetlerine inanılmayan bir kahindi. "Cadıyı yakdığınızda avazınız çıktığı kadar bağırdınız, ama haklı olduğum ortaya çıkınca kimseden çıt çıkmadı." İftiraların Rep döneminde atılan iftiraları anımsattığını vurguluyor ve "Tüm aile, gerçekleri biliyordunuz ama paralar daha tatlı geldi" diyor. "Peter", Cardigan'daki "Peter loses Wendy" sözlerine bir gönderme içeriyor. Peter Pan, büyümeyen bir çocuktur ve "Hani büyüyecektin ve sonra beni bulacaktın ama sözünü tutmadın, bir adam olamadın." diye sitem ediyor. "I Bet You Think About Me" havası taşıyor birazcık gibi. "The Bolter", bağlanma sorunları olan, ilişki ciddileşince hemen kaçan kızların şarkısı. Git, ayıyı evcilleştirmeye çalış, sonra canın yanınca kaç. Getaway Car'ın akustik hali gibi. "Robin", Innocent ya da Never Grow Up gibi çocukluğa, masumiyete dair bir şarkı gibi. "Bigger than the Whole Sky" gibi. Tam olarak anlamlandıramadım, belki kaybolan masumiyet olabilir, belki ölen bir küçük olabilir, hatta kediyle ilgili bile olabilir. "The Manuscript", işte burada sevgili okur. Bu büyük Tortured Poets Department benim şiir günlüğümdü. Asla eski sevgilileri gömmek için değil, acılarımı, yaralarımı, kayıplarımı döküp, şarkılarımı yarattığım yerdi. Artık bunlar benim hikayelerim değil, sizin hikayeleriniz.
İçerik:
Bu kez hızlıca bir analiz yapacağım. Gerçekten, artık anthologyi incelemek istiyorum. Black Dog için bir bar adı duymuştum, Matty'e hayli sert giyindiği şarkılardan biri. Eğer albümde dinlediğiniz şarkılar sizi depresif ve hüzünlü yapıyorsa, o zaman Joe gelir aklınıza; öfkeli, dengesiz, seks alt metinli ise o zaman Matty gelir akla. "6 haftalık temiz havadan sonra dumanı özlüyorum" sözleri, acayip Clean şarkısını hatırlatıyor insana. Joe ve Matty arasındaki 6 haftalık süreyle de ilginç bir oyun oynanmış gibi. En etkileyici kısım tabii ki "eski alışkanlıklar ç ı ğ l ı k l a r l a biter" bölümü. "Kuyruğun bacaklarının arasında kaçıyorsun" dediği "ImGonnaGetYouBack", bende biraz Gold Rush/Blank Space etkisi yarattı. Bu bölümün ritmi yüksek şarkılarından. En çarpıcı sözü ise nakarattaki "Eşin mi olayım, bisikletini mi mahvedeyim daha karar veremedim" cümlesi. Şarkıda öcünü alacakmış gibi bir hava yaratılıyor fakat sonunda "Seni tekrar elde edeceğim" anlamına dönüşüyor. The Albatross, Willow ya da Ivy etkisi taşıyor biraz, ama daha ürkütücü bir versiyonu. Albümde sevilen ve gözbebekleri olan şarkılardan biri. İnsanların Taylor hakkında sevgililerini nasıl uyarmaya çalıştıklarını anlatıyor; "Onunla çıkma sakın, başın yanar, sonun olur" tarzı şeyleri eleştiriyor biraz. "Seni uyardıkları o şeytan aslında seni koruyan bir melek olabilir mi?" diye soruyor. İftiralara, sahte haberlere, dedikodulara gönderme yaparak Albatros'u iki şekilde kullanıyor; biri büyük kuş anlamında, diğeri ise hedefe ulaşmayı engelleyen bir sorun anlamında. Chloe ya da Sam ya da Sophia ya da Marcus, en Evermore kokan şarkılardan biri. Yeni albümdeki en huzurlu ve hüzünlü şarkılardan biri. Albümde henüz keşfedilmemiş pırlantalardan biri bence. Bu isimler, eski sevgilinin (Matty) yeni sevgililerini (kadın ya da erkek) temsil ediyor olabilir ve bu sevgililer, insanlardan olabileceği gibi, farklı bir uyuşturucu türünden de olabilirler. "Şu an beni, sana okulda zorba gibi davranabilecek bir adamla görüyorsun" diyerek Travis'e gönderme yapılıyor. Ama en çok kırılan şeyi Taylor anlatıyor, "Seni eski halinle severdim dediğinde, o soğuk kalbimi kırmak istersin." "How Did It End", albümdeki en ürpertici ve Taylor'un sesinde acıyı en derinden hissedebileceğiniz şarkı. Joe için yazılmış elbette. Taylor bile ilişkinin nasıl bittiğini anlamıyor. "My beloved ghost and me, sitting in a tree, d-y-i-n-g" kısmı adeta bıçak gibi kesiyor insanı. Joe'yi hayranlarına yem etmeyen Taylor, sessizce acı çekiyor köşede. "So High School", Travis için yazılmış bir şarkı gibi duruyor. Albümde nadir bulunan hareketli şarkılardan. Travis'le mutlu olsa da, yoğun duygular henüz onun yazacak şarkılarını etkileyici yapmaya yetmiyor gibi. "I Hate It Here", The Lakes/Hoax havasında gibi. "Bu gerçeklikten sıkıldığım için sık sık Evermore/Folklore ormanlarına kaçıyorum" diyor. Bu şarkıyı çok seviyorum, Folklore sevenler de beğenebilir diye düşünüyorum. "Thank You Aimee", büyük bir Kim Kardashian havası taşıyor. "Hayatımı alt üst ettin ama belki bu hükümdarlığı kurabilme şansını verdiğin için de teşekkürler. Yıllar sonra, çocuklarımızın benim şarkılarımı söyleyecek olması güzel bir düşünce, ama sadece sen ve ben o şarkıların anlamlarını gerçekten bileceğiz." Bu şarkıda "Annem gibi sakin bir kadına bile 'geberesice kadın' dedirttin kendin için" gibi oldukça ağır bir ifade var. "I Look In People's Windows", albümdeki en kısa şarkı, sadece 2 dakika. İnsanların evlerine bakarak, belki de yemek masasında seni bir kez daha görebilmek istiyor gibi. Bence Instagram'daki stalkermış gibi bir gönderme içeriyor. "The Prophecy", albümde akılda kalıcı güzel şarkılardan biri. Nakaratı çok acıklı. "Lütfen, dizlerimin üzerindeyim, kaderi değiştir, paraya değil, sadece beni isteyen biri olmasını istiyorum, bir kere de ben olayım, kiminle konuşmam gerekiyor, eğer yeniden düzenleyebilecek biri varsa, kaderi?" diye yakarışta bulunuyor. Heykeller bile sabrı taşır diyor. Albümün "tortured" kısmını en güçlü yaşatan şarkılardan, hayalkırıklığı en derininde. Yas, kayıp ve pazarlık kısmındayız. "Cassandra", Kim Kardashian ve ailesine bir diğer diss atıyor gibi. "Mad Woman" ezgilerini hatırlatıyor. Cassandra, Truva Savaşı'nda kehanetlerine inanılmayan bir kahindi. "Cadıyı yakdığınızda avazınız çıktığı kadar bağırdınız, ama haklı olduğum ortaya çıkınca kimseden çıt çıkmadı." İftiraların Rep döneminde atılan iftiraları anımsattığını vurguluyor ve "Tüm aile, gerçekleri biliyordunuz ama paralar daha tatlı geldi" diyor. "Peter", Cardigan'daki "Peter loses Wendy" sözlerine bir gönderme içeriyor. Peter Pan, büyümeyen bir çocuktur ve "Hani büyüyecektin ve sonra beni bulacaktın ama sözünü tutmadın, bir adam olamadın." diye sitem ediyor. "I Bet You Think About Me" havası taşıyor birazcık gibi. "The Bolter", bağlanma sorunları olan, ilişki ciddileşince hemen kaçan kızların şarkısı. Git, ayıyı evcilleştirmeye çalış, sonra canın yanınca kaç. Getaway Car'ın akustik hali gibi. "Robin", Innocent ya da Never Grow Up gibi çocukluğa, masumiyete dair bir şarkı gibi. "Bigger than the Whole Sky" gibi. Tam olarak anlamlandıramadım, belki kaybolan masumiyet olabilir, belki ölen bir küçük olabilir, hatta kediyle ilgili bile olabilir. "The Manuscript", işte burada sevgili okur. Bu büyük Tortured Poets Department benim şiir günlüğümdü. Asla eski sevgilileri gömmek için değil, acılarımı, yaralarımı, kayıplarımı döküp, şarkılarımı yarattığım yerdi. Artık bunlar benim hikayelerim değil, sizin hikayeleriniz.