Eminim rakı masasında çok keyifli biri olabilir. Ancak benim dert ettiğim bu değil, hiç değil. Ben de birçok şey istiyorum: savaşların olmamasını, çocukların ölmemesini, herkesin mutlu olmasını. Ancak bu istekler, bir hukukçu olan bir kişinin hukuku kendi çıkarları doğrultusunda nasıl çarpıtabileceğini açıklamıyor bana. Şaşırıyor muyum? Hayır. Ben de Yıldıray Oğur olayını adım adım yaşadım. O da "özgürlükler, insan hakları" gibi kavramları sürekli bir kesime yontuyordu. Sonunda ağabeyi AKP'den milletvekili adayı oldu, şimdi AKP'nin önde gelen isimlerinden olan Genç Siviller adlı grubun içinde yazıyor falan filan. Yani "iyilikler istiyorum ama kötü adamlar beni kötü diye yaftalıyor" hikayesine çok aşinayım, ama maalesef bu dünyada hep "biz iyi adamlarız" diye geçmiyor. Şaşırmıyorum evet. Bugün TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olan bir AKP'li milletvekili, aynı zamanda anayasa hukukçusu olan birisi, Anayasa Mahkemesi kararlarını meclisin askıya alabilmesini öngören bir teklifle geliyor. Koskoca anayasa profesörü kuvvetler ayrılığı ilkesinden habersiz mi? Mümkün mü? Hayır, bana hukukun nasıl çarpıtılabileceğini gösteriyor. Aynı Aethewulf'un yaptığı gibi. Burhan Kuzu örneğini versem, açıklamaya bile gerek yok, az çok tanıyan herkes anlar. Sonuç olarak, Aethewulf'un azılı bir fundamentalist olmadığına inanmıyorum. Ama aynı şekilde, yukarıda anlatılan melek olmadığına da inanmıyorum. Aethewulf, hukuk bilgisini çarpıtmak ve iktidarın görüşlerine yön vermek için kullanan, hüsnüniyetinden şüpheli olduğum bir insandır. "Ben her zaman iyi niyetliyim, ne derlerse desinler, ben siyah şapkayı takarım!" tarzı manifestosunu okurken gülmeden duramadım, üzgünüm. Ancak aynı manifestoyu, içeriği sığ kıyaslamalardan öteye geçemeyen büyük adamların imzalarını alabilmiş olması takdire şayan.