aşure gibi parçacıklı, bulamaçlı ve kovalent bağlı bir bileşik yerken hapşırmak ortalığı öyle batırır ki, beynimden vurulsam böyle olmazdı derken bulursun kendini. Tavanda nohut, camda incir, duvarda buğday ile Jackson Pollock'un yayınlanmamış bir eserine bakarsın. Odayı temizlemek yerine binayı kentsel dönüşüme sokup yenisini yaptırmak daha kolay gelir. Sanki keskin bir nişancı seni aşure yüklü mermilerle vurmuştur, en imkansız köşelerde bile kendinden bir parça görürsün.