Ben bunu her şey için, her yer için hissetmeye başladım. Belki de böyle bir aidiyetm hiç yoktu aslında, bunu yeni anlıyorum. Geçmişe bakınca, hayal kırıklığı durakları var sadece, biraz da çocuk saflığının toz pembe anıları... Bunları mı yaşamışım, bunlarla mı yan yana gelmişim, oturup kalkmışım, yiyip içmişim vesaire. Normalde olması gereken, hatalardan ders çıkarıp geleceğe daha sağlam adımlar atmak olmalı, doğrusu bu en azından. Duygularımın köreldiğini hissediyorum çoğu zaman. Şaşırma yok mesela. Şaşırma nasıl olmaz lan bir insanda. "Olaebilir" diyorum her boka. Amk bir bok da şaşırtıcı gelmez mi insana? Yok gelmiyor. Biz çocukken kasetler vardı. O kasetlerdeki siyah şert çıkarken sarıp tekrar koyardık teybe. Bendeki o kaset gibi, başa sarıp sarıp duruyorum. İyi de be ammına koduum, ben teyp değilim ki! Benim kaderim de bu belki de. Bazı insana düzen batar ya da onun düzeni, düzensizliktir. Sürekli yolda olmaktır. Belki de ben hep yanlış yollara giriyorum da ondan böyle zırvalıklara sarılıyorum. Yoruluyorum artık. Aslında benden bekleneni yapsam hiçbir sorun yok. Dışarıdan bakınca "iyi bir düzen" ama her geçen gün, bu aidiyetsizlik beni içten içe kemiriyor. Hayır hayır! Şükürsüzlük, şımarıklık değil bu, çok farklı bir şey. Uzun zamandır içimi kemiren bir şey, kendi hayatıma odaklanamadığım, her gün başka planlar rüzgarına sürükleyen bir şey. Şarkıda da diyor ya hani, "eksik bir şey mi var?" diye. Var amk!