muhahahaha, budapeşte değince üniversite yıllarım geldi. Şimdi sanatçı ismini vermeyeyim bir arkadaş, 3-5 günde budapeştedeki evimde misafir etmiştim. O dönemler markete giriyor tabi durumlar biraz ters. Bir de çok para pul hesabı yapan kayserili gibi bir tip ama kayserili de değil. Bakıyor koca bir jambon vari salam, diyor; sudan ucuzdu kanka. Bir alıyor eve gidiyor gömüyor, iki alıyor eve gidiyor gömüyor, üç derken markette türk ile karşılaşıyor. Haliyle bunun elinde koca domuz salamı, diğer türk arkadaşta diyor; valla gelir gelmez hızlı bir şekilde iyi alışmışsın. Diyor; bizimki de garipsiyor tabi, geleli 2 ay olmuş olmamış. Ee uu, kem küm, sağol falanda değince marketteki diğer kıdemli türk arkadaş da biraz bozuluyor, yüzsüze bak hesabı sonrası da; arkadaşım elinde ki domuz salamı farkında mısın?. Bizimkinin soluğu benzi atmış; ne diyorsun! Cidden mi! Marketteki diğer türk arkadaş; evet, domuz salamı. Bizimki plan terk tabi. Sonrası da diyor; ulan ben ne bileyim, ingilizce hiç bir şey yazmıyor, her şey macarca, markettekiler de ingilizce bilmiyor, bende baktım fiyat yaftasına sudan ucuz bir forint rakamı görünce aldım, gömdüm. Ulan ya. Tabi o zamanlar 2006-2007 yılları, marketler de falan hep macarca yazardı ve taksiciden market görevlilerine kadar ingilizce bilene denk gelmeniz çok ender ve nadir idi. Bu davarlar da sene olmuş 2024, avrupa da uçağa alınacak yiyeceğe hiç bakmak, kontrol etmek gelmez mi akıllarına? Allah akıl fikir versin, diğer hadise ise tam bir fiyasko...