AKP iktidarı devraldığında, etkisiz olan bölücü teröre karşı verdiği imtihandır. 2002 yılında, 90'lı yıllardaki kanlı mücadele sona ermiş ve örgüt lideri yakalanarak cezaevine konulmuş durumdaydı. AKP açısından iktidarı süresince, terör öncelikli bir mesele olmadı. Ancak, Kuzey Irak'taki gelişmeler ve ABD'nin bölgedeki varlığı, kayıp silahlar ve sair nedenlerle, bölücü terör örgütü eylemlerini özellikle son yıllarda arttırdı ve 90'lı yıllardaki günlerine geri dönme çabasına girdi. AKP'nin parti yapısı ve sorunu algılayışı nedeniyle halkta, hükümetin teröre karşı sert önlemler almak ve gerektiğinde sınır ötesi operasyon yapacak kararlılıkta olmadığı algılaması hakim. Bu art niyetli ve ön yargılı bir algılamadan çok hükümet uygulama ve beyanlarıyla da ortaya konan görüntünün bir sonucu. Hatırlayalım, şehit cenazeleri gelmeye başladığında, Başbakan "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" buyurmuştu. Bunu söylerken, askerliğin tehlikeli bir iş olduğunu mu anlatmak istiyor ve ölümlerin doğal olduğunu mu vurguluyordu bilinmez ama bu sözler toplum hafızasına işlendi. Bir şehit anası feryat ederken, aileyi aradınız mı diye soran muhabire "Şimdi telefonda bunu mu dinleyeceğim" diyebilmiş ve şehit yakınlarının tepkisinden çekindiğini ve bunları duymak istemediğini söylemişti. Aynı Başbakanın, daha önce yabancı bir yayın organına verdiği içinde "kelle" tabiri geçen beyanat da günlerce tartışıldı. Halkın her şehitte öfkesi büyürken, AKP ancak, şehit sayısı 6-7 olunca sabrımız taşıyor şeklinde açıklamalar yapıyor ve sınır ötesi operasyon işareti veriyordu. Org. Büyükanıt 12 Nisan'da açıkça "Sınır ötesi operasyon yapılmalı mıdır? Evet! Faydası olur mu? Evet olur." şeklinde kendisi sormuş ve cevaplamıştı. AKP, geçen 2 ayı, gerekirse yaparız, talep olursa bakarız, ne gerekirse hallederiz diye geçiştirdi. Geldiğimiz noktada dün Başbakan, "İçerdeki 5000 kişi bitti de sınır ötesindeki 500 kişiyi konuşuyoruz" mealinde sözler söyledi, güvenlik zirvesi öncesi. Bu açık ve net olarak Kuzey Irak'a dönük operasyon olmayacak demekti. Artık, Türkiye'nin elinde sınır ötesine her an operasyon yapabiliriz kozu da kalmamıştır. Başbakan, seçim zamanında neden girelim havasındadır. Şimdi, Barzani'den küstahça, tahrik edici açıklamalara hazır olun derim. Nasıl olsa operasyon olmayacak, bunu Başbakan deklere etti. Ama şehitler devam ederse, ki öyle görünüyor. Şehit cenazelerinde, kendilerine yönelik tepkiyi, polisiye tedbirlerle, insanları göz altına alarak ve yıldırarak çözemezler. Söylenenleri bin misliyle iade etmek de çözüm değildir. Kağıt üzerindeki ekonomik iyileşme ve büyük sermaye, yabancı sermaye gazıyla her şey güzel oldu, ekonomi coştu demek de yetmez. TUSİAD, sınır ötesi operasyon ekonomiye zarar verir ama güvenlik söz konusu ise ekonominin bahsi geçmez derken, bir Başbakan, "Olur mu ekonomi en önemlidir, ekonomi olmazsa güvenlik olmaz" derse, güvenlik elden giderken, ekonomiyi nasıl rayda tutacak? Bunu düşünmek zorunda kalmaz bazı çevreler. Her gün belli çevrelerin yayın organlarında, orduyu doğrudan ve dolaylı hedef alan bir yıpratma çabası var. Nerden tutturursak diye, hangimiz daha cesuruz(!) diye yarışıyorlar adeta. Halkın kafasında, orduya karşı "acaba" yaratırlarsa, her şey düzelecek sanıyorlar. Bu çevrelerin demokratlığı, askerden çıkan en küçük bir "çıt" ta nüksediyor. Hükümet kanadından ise, cumhurbaşkanlığı seçimi, bazı mahkeme kararlarına karşı sergilenen antidemokratik tutum ve söylemlere karşı ilgisizler. PKk'nin stlendiği olaylara bile "Belki o yapmamıştır" diyebiliyorlar. Popüler deyimle "Tam bir akıl tutulması" yaşıyorlar.