Bir bakıyorsun hayat analarını ağlattığı için onların da multitask'ın anasını ağlattığı kadınlar topluluğunun ünvanı oluyorsun. Evlendiğin zaman "iyisini alayım şekerim bi' kere evleniyorum" diye bir dünya para verip aldığın, eskimesin diye de kıyamayıp az kullandığın nevresim takımının ömrü evliliğinden daha uzun oldu. Gerçekten kaliteliymiş, parası haketmiş, helal olsun. O kıyamadığın nevresimin çarşafını da bebeyi sırtıma bağlamak için kullandım bugün. Bebe dediğime bakmayın, 4 yaşında 16 kilo mini bir dana. Çocuk sırtımda, çarşafın anasını ağlatıp kocaman bir düğüm atmışım, kendi mayaladığım ev yoğurdundan yaptığım bol naneli yayla çorbası ocakta kaynıyor, köylülük 4eva. Ateşim 40 derece, hava 32 derece, nalet gelesice. Bu havada nasıl hasta oldun gerzek kadın diye kendi kendime söyleniyorum bir taraftan. Neredeyse akşam olmuş, daha kahvaltı bile yapamamışım. Kafamda deli topuzu, ensemden ter akıyor, burnum akıyor, gözüm akıyor, kafam uğulduyor, başım dönüyor, çorba kaynıyor, bebe ağlıyor... Kendini çocuğu fırtlatıp tarla sürmeye koşan anaları düşünürken buldum. Onlar mı daha çok zorlanıyordu yoksa biz yeni nesil anneler mi? Yoksa biz şımarıklık mı ediyoruz? Sanırım annelik olgusu her zaman zordu. Zor olmaya da devam ediyor.
İçinde bulunduğumuz teknolojik şartlar eski anaların elinin altında değildi, ama zorluğun bununla bir ilgisi de yok mesela. Eski analarımız da kendilerine göre zorlanıyordu elbet onlar da kurumsal hayatta kısacık taslamalarıyla boğulmuyordu. Toplantı set etmiyordu, deadline yetiştirmiyordu be anacım. Bu bir sidik yarışı değil ama biz aynı zamanda günde 10 saat çalışıp ev de geçindiriyoruz. Eskiden bir çocuğu bir köy büyütmüş, biz şimdi tek kişilik dev kadro'yuz. Ne bileyim; ben de isterdim robot süpürgem gelip çocuğa çorba yapsın, çamaşır kurutma makinem beybi şarkı dansı yapıp çocuk eylesin falan ama öyle olmuyor. Yapanı da çıkacaktır elbet ama ben göremem. Kızıma kısmet olsun.
Bebenin sırtımda keyfi yerinde. Ağlamıyor artık. Şarkı söylüyor. "Limon adam şip - şap - şop, burnu uzun lü lü lü" yok annecim, yanlışın var, adamın iyisi sirkeden yapılıyor. Herneyse. Tüm multitask anaların gözlerinden öpüyorum. Bu bebeler bir gün büyüyecek, biz de bir gün 'oh!' diyerek güzel bir nefes alacağız. "Şekerim bir kere evleniyorum" diye evlenirken eşyanın iyisini değil adamın iyisini alın.
İçinde bulunduğumuz teknolojik şartlar eski anaların elinin altında değildi, ama zorluğun bununla bir ilgisi de yok mesela. Eski analarımız da kendilerine göre zorlanıyordu elbet onlar da kurumsal hayatta kısacık taslamalarıyla boğulmuyordu. Toplantı set etmiyordu, deadline yetiştirmiyordu be anacım. Bu bir sidik yarışı değil ama biz aynı zamanda günde 10 saat çalışıp ev de geçindiriyoruz. Eskiden bir çocuğu bir köy büyütmüş, biz şimdi tek kişilik dev kadro'yuz. Ne bileyim; ben de isterdim robot süpürgem gelip çocuğa çorba yapsın, çamaşır kurutma makinem beybi şarkı dansı yapıp çocuk eylesin falan ama öyle olmuyor. Yapanı da çıkacaktır elbet ama ben göremem. Kızıma kısmet olsun.
Bebenin sırtımda keyfi yerinde. Ağlamıyor artık. Şarkı söylüyor. "Limon adam şip - şap - şop, burnu uzun lü lü lü" yok annecim, yanlışın var, adamın iyisi sirkeden yapılıyor. Herneyse. Tüm multitask anaların gözlerinden öpüyorum. Bu bebeler bir gün büyüyecek, biz de bir gün 'oh!' diyerek güzel bir nefes alacağız. "Şekerim bir kere evleniyorum" diye evlenirken eşyanın iyisini değil adamın iyisini alın.