İnsanlar sıkıntı yaşar, insan varlığı acı çeker. Ama şimdi artık ‘acıya dayanıksızlık’ diye bir şey var. Bu biraz benliğin kendini koyduğu bütünlüğün içerisinde üstesinden gelebileceği bir şey. Mesela ayrılık acısı, aşk acısı, kayıplar, hastalıklar... Sabır, metanet, ölümlülük duygusu... Ölümlülüğün daha idrakinde olunduğu, insan varlığının daha toplumsal olduğu dönemlerde, acı birçok insanın yaşadığı ve içinden geçip gidebileceği, insana dair şeylerden biriydi. Şimdi artık çözülme öyle bir noktaya geldi ki, insan kendi parçalanmış varlığı dışında hiçbir varlıkla ilişki kuramadığı için -genel olarak söylüyorum- acı da, yaşandığı andan itibaren bir an önce geçilmesi gereken bir şey olarak görülüyor. Zamanın insanın içinden geçerek söküp de götüreceği bir şey olarak algılanmıyor artık. “Ayağıma bağlanıyor benim. Bunu hemen hallet” diyor adam. “Benim bu meselemi hallet, kardeşim ben acı çekiyorum, bitir bunu. En kestirme yolu, yöntemi neyse, onu yap. Bu acı bugün geçmeli, bilemedin, yarın akşamüstü iyileşmeliyim...” Depresyonuyla içiçe geçmiş, sallanan, yuvarlanan, toparlanmaya çalışan, bunun bir şekilde kişiliğinde yer ettiği insan kalmayacak artık. İnsan duygularının devamlılıkları yok. Devamlılığın bilgisi yok. Duyguların devamlılığına dayanacak bir insan bütünlüğü yok. Bütünlük olmayınca da bu iş zamana bırakılamaz bir hale geliyor. Bir an önce bitirilmesi gerek. Çünkü ırmak akıyor, o orada kenara çıkıyor, bir bakıyor ki herkes geçmiş gidiyor. Şu anki dönem, benmerkezci, narsistik çağ, trajik çağ olarak adlandırılan şey. Ödipal karmaşa vb. daha gelişmiş bir dönemdir. Şimdi daha iki yaş arası bir dönemdeyiz. Dolayısıyla burada kendi içinde çökelip çökelip şişen bir varlık var. Şişen, benmerkezci hali, şiştiği zaman varlığını hisseden ve etrafı algılayan, ama etrafını onun için var olarak algılayan bir varlık var. İnsan ister istemez çökeliyor. Çökeldiği zamanda da buraya birçok şey boca halinde giriyor: Antidepresanlar giriyor devreye, ki antidepresan almak artık günümüzde arabaya benzin doldurmak gibi bir şey. Aslında o çökelen insan varlığının hâlâ o şiştiği döneme özlemine ilişkin... Tekrar o noktaya çıkmaya çalışıyor. Bu çağın anahtar kelimelerinden biri antidepresandır. Artık eski hasta-hekim ilişkisi yok. Ivan Illich'in bir lafı var: "Eskiden hekim hastasının gözünden onun kederinin yansımalarını alan insandı. Şimdi hekim, biyolojik veri-sonuç hesabına düşmüş bir muhasebecidir” diyor. Hayattan aldığı randımanı artırmak için çaresizce çırpınan ve haz arayışı hiç bitmeyen depresyon mustaripi dostlar. Biliyorsunuz değil mi? Ne yaparsanız çare yok, depresyon artacak, artacak, antidepresanlar şekerleme halini alacak. Bugün yeşil reçeteyle satılan ilaçları bir zaman sonra elinizi kolunuzu sallayarak alacaksınız. İçiniz kimyasal bir delilik cümbüşüyle dolacak. Ferah bir geleceğe açılmak isteyen duygu dünyalarımız, 20 sene sonra şizoid bir hayatın kıyısına vuracak... Bugünkü durum geçiş durumu... İnsanların bedeni sömürülüyordu, artık ruhu sömürülüyor. Antidepresanların oturduğu bağlam bu. Bunu o kadar marjinal görmüyorum. İnsanın bedeni bitti, ruh sömürülüyor, ruh da bitince ne kalacak geriye? O zaman hakikaten zombiler olacak, Gaspar Noe’nun climax filmindeki adeta zombiye dönüşen ve kendi zihinlerine yabancılaşan, iç dünyalarıyla, arzularıyla ve itkileriyle karşı karşıya kalan karakterler gibi... 20 yaş proletaryası, potansiyel antidepresan bağımlısı milyonlarca çocuk... Birey olma söylemi 80’den sonra çıktı. Toplum çözelti olmuş, sen ne bireyi olacaksın? Şimdi herkes sözde dışarıdaymış, marjdaymış gibi konuşuyor, halbuki herkes dibine kadar içine batmış. Söz, hayattan ayrıldı gitti... Bu memleketin en sağlıklısı her şeye rağmen yaşlıları. Onların çoğunun antidepresana ihtiyacı yok. Onlar hayatlarının en güzel yıllarını bizimki kadar cehennem Türkiye’sinde yaşamadılar çünkü. Beyaz yakalı genç orta sınıfın geçim yorgunluğu ve bıkkınlık pozlarıyla gardı şimdiden düşmüşken, dalga geçtikleri ihtiyarlar karnavalesk bir coşku ve spinozacı bir neşeyle hayatlarının sonunu bekliyor... Sıralarını savmış olmanın huzuruyla… Tavsiyem her türden antideprasanı terkos suyuyla için. Bir süre sonra evliyalık zonklamaları hissedeceksiniz. Panik yapmayın. Bilin ki dervişlerin, velilerin yolundasınız.