Bir arada yaşamak bazen deli divane edebilir insanı. Bizimki de öyleydi. Gerçek anlamda onu kazandı. Edebiyatı, duygusal derinliği, keskin örtüsünün arkasındaki güzelliği gözlerinde buldum. Vuruldum! Aşk, dediler. Zaman geçti, sular aktı. Piknik çantasını açtı, kendi elleriyle hazırladığı hayatı önüme sundu. Çok zordu, inanılmaz yorulduk. Tek değildim, birlikte aştık. Bu süreçte hiçbir şekilde maddi unsurları konuşmadık, tamamen stratejimiz sabır, sebat üzerine ve adım adım ilerlemeyle alakalıydı. Planlarımız tam tutmadı, dediğimiz noktada bile raya oturttuk. Meydana şövalye olan ben, yanda aklıma mukayyet olmamı sağlayan o. Yıllar sürdü, oturup anlatsam inanılmaz trajediler ve trajikomik hikayeler çıkar ortaya ama hepsinde başrol o olacaktır. Bir günüm yalnız geçmedi, kafa dinlemen lazım; dediği noktada bile onsuz olamazdım. Bu bir alışkanlık değil, zorunluluktu. Çok büyük tartışmalarımız olduğunda dahi bir kez olsun “biz” kavramından kopamadık. Son raddeye geldiğimizde de acil yüz yüze görüşelim demek ile çözüme ulaştık. Aşk, bahar yellerini üstümüzde estirirken mantık yönünden adımlarımız hep bir oldu. Dansa kalktık, gökyüzünde birlikte uçtuk, kutsallık atfettiğimiz şehirlerin güzelliğini ellerindeki sıcaklıkta, gözlerinden bakarak yaşadım, sevginin en kıymetlisini vefalı sevdiğimin hayatını benim için ertelemesinde yaşadım. Ansızın gece yollara düştük, ağaçlardan yıldız topladık, yıllardır süregelen aşkı sevgiyle yoğurduk. Gerçek aşkı da sevgiyi de biz ulaştığımız yerlerde değil yolculukta bulduk. Ben toprağımı buldum, meyve verdim; ya yanlış bahçede olup çürüseydim… Bugün bu noktada olmamı sağlayan kadınıma bir hayat borçluyum… Yolumuz uzun ve ayçiçeği tarlalarıyla dolu. Çünkü orada güneş yarim, ben ise ona dönük ayçiçekleri olacağım… Güçlüyüm ve en güvenilir tarafım sensin…