Güneş, pencereden sızan altın rengini omuzlarına yansıtıyordu. Otobüsteki sessizlik, motorun vızıldamasının ve yolun sağır edici sesi dışında, havada asılı kalmış bir duman gibiydi. Yanlış bir adım atmamak, kalbini sıkmak ve onu rahatsız etmek için çabalamak gibi bir içgüdüyle hareket ediyordu. Oysa bir o kadar da içgüdüsüyle hareket etmeyen, kalbinin sesini duymayan bir kız vardı karşısında.
Başını göğsüne eğmiş, omuzları hafifçe sallanıyordu. Gülümsemesi, rüyalarında gördüğü şeylerden kaynaklanan bir huzurla, yüzünde bir güneş gibi parlıyordu. Saçları, güneş ışınlarının altında, bir altın perdesi gibi ışıltılıydı. Kıyafetleri, gençliğinin ve hayatın coşkusunu yansıtıyordu.
Ona bakmak, bir resme bakmak gibiydi. Ağır ve önemsiz bir dünyanın içinde, o küçük bir cennet bahçesiydi.
Başını göğsüne eğmiş, omuzları hafifçe sallanıyordu. Gülümsemesi, rüyalarında gördüğü şeylerden kaynaklanan bir huzurla, yüzünde bir güneş gibi parlıyordu. Saçları, güneş ışınlarının altında, bir altın perdesi gibi ışıltılıydı. Kıyafetleri, gençliğinin ve hayatın coşkusunu yansıtıyordu.
Ona bakmak, bir resme bakmak gibiydi. Ağır ve önemsiz bir dünyanın içinde, o küçük bir cennet bahçesiydi.