13 Haziran 2013 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından alınan karar, Türkiye'de ve dünyada yankı uyandırdı. Karar metni, Türk hükümetinin ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sert eleştirilerini beraberinde getirdi.
Avrupa Parlamentosu'nun bu kararı, Türkiye'nin demokratik değerlerden uzaklaştığını ve insan hakları ihlalleri ile hukukun üstünlüğünü hiçe sayan bir yol izlediğini iddia etmekteydi. Kararda, Türkiye'de ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, medya özgürlüğünün tehdit altında olduğu ve yargının Bağımsızlığının sorgulandığı belirtiliyordu.
RTE'nin (Recep Tayyip Erdoğan) bu karara verdiği tepki ise "tarihin en büyük ironi ve ikiyüzlülüğü" olarak tanımladı ve kararın "kabul edilemez" olduğunu belirtti. RTE, Avrupa Parlamentosu'nun kararını "tarihi bir hata" olarak niteledi ve "Bu karar, Avrupa Birliği'nin kendi değerlerine ihanetidir" dedi.
Avrupa Parlamentosu'nun kararının ardından Türkiye'de ve dünyada birçok siyasi ve sosyal grup görüşlerini dile getirdi. Karar, Türkiye'deki muhalif gruplar tarafından desteklenirken, hükümet yanlıları tarafından eleştirildi. Dünya genelinde ise kararın etkileri ve sonuçları üzerine tartışmalar yaşandı.
Bu olay, Türkiye'nin demokratik değerler ve insan hakları konusundaki tutumu hakkında uluslararası bir tartışma başlattı. Bazı yorumcular, RTE'nin Avrupa Parlamentosu'nun kararını veto etmesini "demokratik değerlere karşı bir meydan okuma" olarak yorumladı. Diğerleri ise, kararın Türkiye'nin iç işlerine müdahale olduğunu ve ülkenin egemenliğine saygısızlık olduğunu savundu.
Bu olay, Türkiye'nin uluslararası arenadaki imajı ve Avrupa Birliği ile ilişkileri konusunda önemli bir dönüm noktası oldu. İlginç ve kritik günlerin habercisi gibiydi.
Avrupa Parlamentosu'nun bu kararı, Türkiye'nin demokratik değerlerden uzaklaştığını ve insan hakları ihlalleri ile hukukun üstünlüğünü hiçe sayan bir yol izlediğini iddia etmekteydi. Kararda, Türkiye'de ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, medya özgürlüğünün tehdit altında olduğu ve yargının Bağımsızlığının sorgulandığı belirtiliyordu.
RTE'nin (Recep Tayyip Erdoğan) bu karara verdiği tepki ise "tarihin en büyük ironi ve ikiyüzlülüğü" olarak tanımladı ve kararın "kabul edilemez" olduğunu belirtti. RTE, Avrupa Parlamentosu'nun kararını "tarihi bir hata" olarak niteledi ve "Bu karar, Avrupa Birliği'nin kendi değerlerine ihanetidir" dedi.
Avrupa Parlamentosu'nun kararının ardından Türkiye'de ve dünyada birçok siyasi ve sosyal grup görüşlerini dile getirdi. Karar, Türkiye'deki muhalif gruplar tarafından desteklenirken, hükümet yanlıları tarafından eleştirildi. Dünya genelinde ise kararın etkileri ve sonuçları üzerine tartışmalar yaşandı.
Bu olay, Türkiye'nin demokratik değerler ve insan hakları konusundaki tutumu hakkında uluslararası bir tartışma başlattı. Bazı yorumcular, RTE'nin Avrupa Parlamentosu'nun kararını veto etmesini "demokratik değerlere karşı bir meydan okuma" olarak yorumladı. Diğerleri ise, kararın Türkiye'nin iç işlerine müdahale olduğunu ve ülkenin egemenliğine saygısızlık olduğunu savundu.
Bu olay, Türkiye'nin uluslararası arenadaki imajı ve Avrupa Birliği ile ilişkileri konusunda önemli bir dönüm noktası oldu. İlginç ve kritik günlerin habercisi gibiydi.