Aziz Yıldırım hakkında yazmayı hiç düşünmüyordum aslında. Mektubundaki şu cümle çok etkileyici: "Benim 2000 evladım var. 2000 sporcumun hepsini de tanırım. Motive olmaları için minikler takımının bile antrenmanına gittim." Ukalalık etmek istemem ama, Türkiye'de 2000'den fazla sporcusu olan bir spor kulübü yok sanırım. Hatta diğer spor kulüplerindeki sporcu sayısı ve faaliyet dalı sayısını bilen arkadaşlar uyarırlarsa onları da eklerim, zira kendim bu verileri nereden bulabilirim bilemiyorum. Neyse, demem odur ki; Fenerbahçe Türk sporunun, özellikle amatör şubelerde, lokomotifi haline geldiyse bu Aziz Yıldırım sayesindedir. Hem kendi taraftarları hem de rakip takım taraftarları içinde Aziz Yıldırım'ı takdir eden de vardır, küfreden de. Ancak neredeyse maddi geliri 0 olan boks, atletizm, kürek gibi faaliyet alanlarında Fenerbahçe ciddi yatırımlar yapmıştır. Türkiye'nin gençliğine demektedir ki; "Spor yap, sağlıklı yaşa, sağlıklı nesillere öncülük yap." (Bunu diyen adam sigara alışkanlığından dolayı kendinden nefret etmektedir). "İlla futbol oynaman gerekmez; kürek çek, atletik ol, balon gibi ciğerlerin olsun. Seni gören sana özensin, sağlıklı yaşasın." İşte bu mesaj Türkiye'de çoğu zaman arka plandaydı. Bu çalışmaları ön plana alan isimdir Aziz Yıldırım. Futbolcu satın almış mıdır, almamış mıdır bilemem; ilgilenmiyorum da. zaten sporun maksadı "kas gücünü geliştirmek ve yarıştırmak" iken futbol bu maksadın pazarlandığı bir mecra. Futbolcular bir nevi mülk gibi alınıp satılırken Aziz Yıldırım'ın bu insanlarla olan ilişkisini çok da umursayamıyorum. Futbol takımının maçlarını seyretmeyi elbette seviyorum ama futbolun gerçeğini göz ardı etmek zorunda da değilim. O yüzden Aziz Yıldırım'a sadece amatör şubelere, hem Fenerbahçe çatısı altında, hem de Türkiye şartlarında yatırım yaptığı için saygı duyuyorum. Futbol camiası amatörlüğünü yitirdiğinden beri bence hiçbir kulübün futbol camiası bu saygıyı hak etmemektedir; Aziz Yıldırım da bu kısma ne kadar dahilse duyduğum saygıdan o kadarını eksiltiyorum sadece.