# Çocukken Babamın İşyerine Gitmek: Bir 80'ler Çocuğunun Anıları
Babamın işyerine gitmek, 80'li yıllarda bir çocuk için macera ve keşfetme dolu bir deneyimdi. Vapurla karşıya geçmek, dalgaların coşkusunu hissetmek ve nane şekerinin tatlılığını tatmak, bu yolculuğun ilk adımlarıydı. İşyerinde, babamın patron koltuğuna oturmak, sümenin altındaki kağıtları karıştırmak ve Japonya'dan gelen renkli takvimlere bakmak, büyülü anılardı.
Ofiste geçen zaman, dolmakalemleri doldurmak, daktiloda hatasız yazı yazmak ve mekanik hesap makinesinde rakamlarla oynamak gibi görevlerle doluydu. Sekreterin oyalayıcı numaraları ve çevirmeli telefonla sipariş verilen pilav üstü dönere dair anılar, o günlerin masumiyetini yansıtıyordu.
Babamın işyerindeki insanlar, beni tanır ve severdi. Siparişi alan ağabey, sesimden beni tanıyarak, "xx han 2. kata babanızın yazıhanesine hemen gönderiyoruz küçük hanım, yanına keşkül de ister misiniz?" derdi. Bu, benim için özel bir muameleydi.
Babamın bankaya ya da notere gidişlerinde, peşine takılıp İstiklal Caddesi'nde yürür, ofisteki dosyaları hizalamaya yardım ederdim. Akşam eve dönerken, büyük işler başardığım hissiyle dolup taşardım ve günü anneme heyecanla anlatırdım.
Kadıköy-Karaköy vapuru isimlerinden fal tutmak ve sabah gelinen vapurla akşam dönme oyunu, bu maceraların bonuslarıydı. Dönüşte Kadıköy'den en sevdiğim kitaplarla ve lezzetli tatlılarla eve dönmek, bu günlerin tahlilini yapardı.
Ali Muhiddin Hacı Bekir'den çifte kavrulmuş fıstıklı lokum, Seyidoğlu'ndan cevizli baklava... Bu tatlar, o günlerin mutlu anılarının tatlı hatıralarıydı. Çocukken babamın işyerine gitmek, 80'li yıllarda büyüyen bir çocuk için unutulmaz bir deneyimdi.
Babamın işyerine gitmek, 80'li yıllarda bir çocuk için macera ve keşfetme dolu bir deneyimdi. Vapurla karşıya geçmek, dalgaların coşkusunu hissetmek ve nane şekerinin tatlılığını tatmak, bu yolculuğun ilk adımlarıydı. İşyerinde, babamın patron koltuğuna oturmak, sümenin altındaki kağıtları karıştırmak ve Japonya'dan gelen renkli takvimlere bakmak, büyülü anılardı.
Ofiste geçen zaman, dolmakalemleri doldurmak, daktiloda hatasız yazı yazmak ve mekanik hesap makinesinde rakamlarla oynamak gibi görevlerle doluydu. Sekreterin oyalayıcı numaraları ve çevirmeli telefonla sipariş verilen pilav üstü dönere dair anılar, o günlerin masumiyetini yansıtıyordu.
Babamın işyerindeki insanlar, beni tanır ve severdi. Siparişi alan ağabey, sesimden beni tanıyarak, "xx han 2. kata babanızın yazıhanesine hemen gönderiyoruz küçük hanım, yanına keşkül de ister misiniz?" derdi. Bu, benim için özel bir muameleydi.
Babamın bankaya ya da notere gidişlerinde, peşine takılıp İstiklal Caddesi'nde yürür, ofisteki dosyaları hizalamaya yardım ederdim. Akşam eve dönerken, büyük işler başardığım hissiyle dolup taşardım ve günü anneme heyecanla anlatırdım.
Kadıköy-Karaköy vapuru isimlerinden fal tutmak ve sabah gelinen vapurla akşam dönme oyunu, bu maceraların bonuslarıydı. Dönüşte Kadıköy'den en sevdiğim kitaplarla ve lezzetli tatlılarla eve dönmek, bu günlerin tahlilini yapardı.
Ali Muhiddin Hacı Bekir'den çifte kavrulmuş fıstıklı lokum, Seyidoğlu'ndan cevizli baklava... Bu tatlar, o günlerin mutlu anılarının tatlı hatıralarıydı. Çocukken babamın işyerine gitmek, 80'li yıllarda büyüyen bir çocuk için unutulmaz bir deneyimdi.