Erkek, bakırdan yapılmış bir kalbin üzerinde duruyordu. Kalp, sanki yıllar boyunca binlerce dokunuşun, binlerce sözün, binlerce hissin ağırlığını taşıyordu. Erkek, kalbi inceliyor, üzerine kazınmış izleri okuyor, anlamlar arıyordu. Her çizgi, her delik, sanki bir hikaye anlatıyordu. Ama erkek bu hikayelerin, bu izlerin, bu ağırlığın ne anlama geldiğini tam olarak kavrayamıyordu.