Aynı uçakla Bodrum'a seyahat ettiğimizde, tesadüf eseri birkaç kez karşılaştığım, genç ve çekici adamı hatırlıyorum. Dolaşırken, otururken ya da takılırken sürekli karşıma çıkardı. Aynı uçakla dönemedik ve sonrasında onun haberini aldım, herkes gibi. Havalimanında yanyana oturduğumuz anı hatırlıyorum, Bodrum sokaklarında rastlaşmamızı... Hızlı adımları, limanda küçük bir kızla olan tatlı sohbeti... Sadece birkaç gün önceydi. O hareketli ve dikkat çeken genç adam şimdi nerede? İşte hayat dedikleri şey böyle bir şey. Peki etkilendiğim şeyler, bu yakın karşılaşmalar mı sebep oldu, yoksa benzer şekilde bir arkadaşımızın kaza geçirmesi mi, ya da sadece Barış'ın yaşama çağrısını duymamız mı? Barış yaşamak istiyor. İç organlarının düzgün çalıştığı duyuldu. "Hadi Barış, kalk da gidelim" diyorlar, bekliyorlar ve o da bekliyor gibi. Sanki bizden ona yaşam enerjisi göndermemizi istiyor. Onu tanıyan, gören herkese elini uzatıyor. Neyse ki, onu sevenlerin sayısı az değil. O kavşak, maalesef kamyonun durmasına imkan veremeyen bir eğime sahip. Torba yönünden çıkan araba hatalı hareket etmiş. Kamyonun yavaşlaması zor bir şey... Tüm bunları bir kenara bırakın, orada birinin randevusu vardı, ama Barış belki de randevuya gitmek istemiyor gibi görünüyor.