Almanya’daki din savaşının başından (1517) Munster Barışı'na (1648) kadar geçen sürede, Avrupa siyaset dünyasında meydana gelmiş her dikkate değer olayda reform hareketinin payı vardır. Bu devirde dünyanın başka yerlerinde vuku bulan olaylar dahi esasta reformdan neşet etmeseler de yine ona bağlıdırlar. Büyüklü küçüklü tüm devletler reformun etkisini az veya çok, doğrudan veya dolaylı olarak duymuşlardır.
İki hizip birbiriyle çatıştığında hemen her zaman aralarındaki çatlak derinleşir ancak başka bir şey daha olur; bitaraf olanlar bertaraf olma korkusuyla hiziplerden birine dahil olurlar. İsveç ve Danimarka gibi Avrupa'ya ‘uzak' ülkelerin Avrupalaşmasının âmili de bu büyük savaştır. “Evvelce birbirleri için varlık veya yoklukları hemen hemen bir olan devletler reform sayesinde temasa geçip kaynaşmışlardır.“ Nihayetinde bu savaş Almanya için nüfusunun üçte birini kaybettiği çiğ bir şiddet repertuarı olmuştur. Bu katastrofik vahşet Hollanda'da olduğu gibi Almanya'da da halkı iki kutba ayırmıştır: Katolikler (Güneyde) ve Protestanlar (Kuzeyde).
Bu ayrılık siyaset ve dini etkilediği kadar müziği de etkilemiştir elbet. Barok devrin başlangıcı yani 17. yüzyılın başı aynı zamanda Protestanlığın skolastik dönemidir. Binlerce fikir tartışması irili ufaklı yeni hizipler peydahlamıştır; Luteryen, Pietist, Kalvinist falan filan... Mesela Luteryenler kilisedeki ayinlerde müziği iyi eğitilmiş bir koronun söylemesi gerektiğini savunurken, Pietistler ve Kalvinistler ilahi'lerini tüm cemaatin söylemesinde ısrar ediyorlardı.
Bu yüzden de ilk başlarda ‘sığ’ eserler imal ettiler. Öyle veya böyle Protestan kilisesi Tanrı'nın sözünü müzik vasıtasıyla yorumlayan bir merci oldu. Bunu ilk başta koro için yazılmış eserlerle yaptı. Daha sonra orgun da eşlik ettiği bu eserlerde Tanrı'nın sözü doğrudan aktarılıyordu. Haliyle bu yorum objektif olan yorumdu. Daha sonra ikinci bir yol daha açıldı; çalgısal müzik. Bu da Tanrı sözünün subjektif yorumuydu. Önce vokal için yazılmış eserlere bakalım.
Erken dönem Alman Barok'unun ilk ustaları olan Hans Leo Hassler (1565-1612), Michael Praetorius (1571-1621), Johann Hermann Schein (1586-1630) ve Samuel Scheidt (1587-1654)'ın koro eserlerinden ufacık parçaları kronolojik sırayla dinlediniz. Modal müziğin tonale, serbest ritmin izometrik ritme evrilişini fark etmiş olmalısınız. Aynı yollardan İtalyan besteciler de geçmişti fakat daha önce ve daha şık adımlarla. Bu yüzden Almanya'nın erken Barok dönemini bağımsız bir okul gibi görmek zor. İtalyan Barok'unun bir lehçesi gibi değerlendirsek yeridir. Bu lehçenin ilk büyük ismi Heinrich Schütz (1585-1672)'dür.
Veneyk'teyken bestelediği Op.1 katalog numaralı çıraklık dönemi eseri olan İtalyan Madrigalleri (1614) son derece ölçülü, bir o kadar maceracı ve sevimlidir. Monteverdi'ye rakip olacak kadar kusursuz bir işçiliğin mahsulüdür. Diğer önemli koleksiyonu ise Psalmen Davvid'dir (1619). Alman Barok müziğinin kendi sesini bulma çabalarının miladıdır. Niçin? Bir veya birden çok ses için yazılmış, çalgıların eşlik ettiği monodik bir form olan Chorale Concertato'dan; ses ve çalgılar için ayrı partisyonların yazıldığı, tonal ve çok parçalı bir form olan Chorale Cantata doğmuştur. Bir o kadar önemli olan şey ise sözlerin Almanca oluşudur. İngilizcede Purcell ile şereflendiyse, Almanca da Schütz ile şereflenmiştir. Koleksiyonunda yer alan "Ist Nicht Ephraim Mein Teurer Sohn", Alman Barok usulunun canlı kanlı ilk temsilidir. Eminim Almanlar o zaman kadar dillerinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyorlardır. Üflemeli saz partisyonlarının vakarı da cabası.
Almanya'nın erken ve orta Barok dönemi vokal müziğinde bana kalırsa en dikkat çekici şey Lied formunun yeniden filizlenmesidir. İlk kıpırdanışlar Thomas Selle (1599-1633) ile olur. 2013 yılında yayınlanan bu albümde emekleme çağının sıkıcı eserlerini dinleyebilirsiniz. Adam Krieger (1634-1666)'e dek bu banallik devam eder. Krieger ile beraber dinlemesi zevkli, kolay ve dokunaklı şeylere kavuşuruz. Şansımız var ki bahsi geçen Liedleri Andreas Scholl seslendirmiş. Fark ettiyseniz Liedlerde İtalyan usulundan pek iz duymuyoruz. Madrigallere hiç mi hiç benzemiyor. Daha çok İngiliz şarkı formunu -song- tesirinde.
Geriye kaldı Opera. Ne yazık ki Alman Barok dönemi Operası Panama sinemasından farksız. Ne yazsam yazacağım bir şeyler bulurum elbette ama yazdığıma değmez.
Keman müziğinin gelişimindeki ilk kıvılcım Viyanalı besteci Johann Schmelzer (1623-1680)'dır. İmparatorluk Orkestrasının ilk İtalyan olmayan şefi (Kapellmeister)dir (kapellmeister). Döneminin star kemancılarındanmış. Bir keman ve bir continuo için yazdığı Sonatae unarum fidium başlıklı keman sonatları koleksiyonu, halefleri için ilham verici bir ilk adım olmuştur. Halefleri içerisindeki en önemli isim şüphesiz Heinrich Biber (1644-1704)'dir. C 90-105 katalog numaralı Mystery Sonatas (1674) ve C 138-145 katalog numaralı solo keman için yazılmış sonatları (1681) Alman keman müziğinin ilk tastamam mahsulleridir. Bu eserlerde erken Barok dönemde sıkça kullanılan disonansı ve tansiyonlu armonileri çok duymayız. Baharatsız, taratorsuz, makyajsız bir keman müziğidir bu. Japon mutfağına benzetilebilir belki biraz. Sunulan yemekte bir odak noktası vardır -diyelim ki turp- ve amaç olabildiğince az içerikle -tuz, şeker, kombu yosunu ve sirke- odağı güçlendirmektir. Biber’in yaptığı da bu, odaktaki çalgıyı perçinlemek. Mystery Sonatas başlıklı koleksiyonda yer alan Passacaglia'sı, bestecinin müziğini tanımak için iyi bir numune. Dinleyince fark edeceksiniz ki Biber, virtüözlüğün kendi başına bir amaç haline gelmesine müsaade etmemiş. Onu kemanın ve keman müziğinin aracı kılmış. Barok için şaşırtıcı bir sadelik. Sürekli tekrar eden bir bas motifi (chaconne) üzerine çeşitlemelerden oluşan yapı, Bach'ın solo keman için yazdığı eserlerle birlikte zirveye ulaşacak. Bunu da gelecek yazılarda okuyacağız.
Bu yazıyla birlikte Avusturya, Almanya ve Hollanda’daki erken ve orta Barok dönemi faslını kapamış olduk. İtalya’da orta Barok dönemi ile devam edeceğiz.
Bâki hemişe saadet ü kâm-râni dâim bâd.
İki hizip birbiriyle çatıştığında hemen her zaman aralarındaki çatlak derinleşir ancak başka bir şey daha olur; bitaraf olanlar bertaraf olma korkusuyla hiziplerden birine dahil olurlar. İsveç ve Danimarka gibi Avrupa'ya ‘uzak' ülkelerin Avrupalaşmasının âmili de bu büyük savaştır. “Evvelce birbirleri için varlık veya yoklukları hemen hemen bir olan devletler reform sayesinde temasa geçip kaynaşmışlardır.“ Nihayetinde bu savaş Almanya için nüfusunun üçte birini kaybettiği çiğ bir şiddet repertuarı olmuştur. Bu katastrofik vahşet Hollanda'da olduğu gibi Almanya'da da halkı iki kutba ayırmıştır: Katolikler (Güneyde) ve Protestanlar (Kuzeyde).
Bu ayrılık siyaset ve dini etkilediği kadar müziği de etkilemiştir elbet. Barok devrin başlangıcı yani 17. yüzyılın başı aynı zamanda Protestanlığın skolastik dönemidir. Binlerce fikir tartışması irili ufaklı yeni hizipler peydahlamıştır; Luteryen, Pietist, Kalvinist falan filan... Mesela Luteryenler kilisedeki ayinlerde müziği iyi eğitilmiş bir koronun söylemesi gerektiğini savunurken, Pietistler ve Kalvinistler ilahi'lerini tüm cemaatin söylemesinde ısrar ediyorlardı.
Bu yüzden de ilk başlarda ‘sığ’ eserler imal ettiler. Öyle veya böyle Protestan kilisesi Tanrı'nın sözünü müzik vasıtasıyla yorumlayan bir merci oldu. Bunu ilk başta koro için yazılmış eserlerle yaptı. Daha sonra orgun da eşlik ettiği bu eserlerde Tanrı'nın sözü doğrudan aktarılıyordu. Haliyle bu yorum objektif olan yorumdu. Daha sonra ikinci bir yol daha açıldı; çalgısal müzik. Bu da Tanrı sözünün subjektif yorumuydu. Önce vokal için yazılmış eserlere bakalım.
Erken dönem Alman Barok'unun ilk ustaları olan Hans Leo Hassler (1565-1612), Michael Praetorius (1571-1621), Johann Hermann Schein (1586-1630) ve Samuel Scheidt (1587-1654)'ın koro eserlerinden ufacık parçaları kronolojik sırayla dinlediniz. Modal müziğin tonale, serbest ritmin izometrik ritme evrilişini fark etmiş olmalısınız. Aynı yollardan İtalyan besteciler de geçmişti fakat daha önce ve daha şık adımlarla. Bu yüzden Almanya'nın erken Barok dönemini bağımsız bir okul gibi görmek zor. İtalyan Barok'unun bir lehçesi gibi değerlendirsek yeridir. Bu lehçenin ilk büyük ismi Heinrich Schütz (1585-1672)'dür.
Veneyk'teyken bestelediği Op.1 katalog numaralı çıraklık dönemi eseri olan İtalyan Madrigalleri (1614) son derece ölçülü, bir o kadar maceracı ve sevimlidir. Monteverdi'ye rakip olacak kadar kusursuz bir işçiliğin mahsulüdür. Diğer önemli koleksiyonu ise Psalmen Davvid'dir (1619). Alman Barok müziğinin kendi sesini bulma çabalarının miladıdır. Niçin? Bir veya birden çok ses için yazılmış, çalgıların eşlik ettiği monodik bir form olan Chorale Concertato'dan; ses ve çalgılar için ayrı partisyonların yazıldığı, tonal ve çok parçalı bir form olan Chorale Cantata doğmuştur. Bir o kadar önemli olan şey ise sözlerin Almanca oluşudur. İngilizcede Purcell ile şereflendiyse, Almanca da Schütz ile şereflenmiştir. Koleksiyonunda yer alan "Ist Nicht Ephraim Mein Teurer Sohn", Alman Barok usulunun canlı kanlı ilk temsilidir. Eminim Almanlar o zaman kadar dillerinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyorlardır. Üflemeli saz partisyonlarının vakarı da cabası.
Almanya'nın erken ve orta Barok dönemi vokal müziğinde bana kalırsa en dikkat çekici şey Lied formunun yeniden filizlenmesidir. İlk kıpırdanışlar Thomas Selle (1599-1633) ile olur. 2013 yılında yayınlanan bu albümde emekleme çağının sıkıcı eserlerini dinleyebilirsiniz. Adam Krieger (1634-1666)'e dek bu banallik devam eder. Krieger ile beraber dinlemesi zevkli, kolay ve dokunaklı şeylere kavuşuruz. Şansımız var ki bahsi geçen Liedleri Andreas Scholl seslendirmiş. Fark ettiyseniz Liedlerde İtalyan usulundan pek iz duymuyoruz. Madrigallere hiç mi hiç benzemiyor. Daha çok İngiliz şarkı formunu -song- tesirinde.
Geriye kaldı Opera. Ne yazık ki Alman Barok dönemi Operası Panama sinemasından farksız. Ne yazsam yazacağım bir şeyler bulurum elbette ama yazdığıma değmez.
Keman müziğinin gelişimindeki ilk kıvılcım Viyanalı besteci Johann Schmelzer (1623-1680)'dır. İmparatorluk Orkestrasının ilk İtalyan olmayan şefi (Kapellmeister)dir (kapellmeister). Döneminin star kemancılarındanmış. Bir keman ve bir continuo için yazdığı Sonatae unarum fidium başlıklı keman sonatları koleksiyonu, halefleri için ilham verici bir ilk adım olmuştur. Halefleri içerisindeki en önemli isim şüphesiz Heinrich Biber (1644-1704)'dir. C 90-105 katalog numaralı Mystery Sonatas (1674) ve C 138-145 katalog numaralı solo keman için yazılmış sonatları (1681) Alman keman müziğinin ilk tastamam mahsulleridir. Bu eserlerde erken Barok dönemde sıkça kullanılan disonansı ve tansiyonlu armonileri çok duymayız. Baharatsız, taratorsuz, makyajsız bir keman müziğidir bu. Japon mutfağına benzetilebilir belki biraz. Sunulan yemekte bir odak noktası vardır -diyelim ki turp- ve amaç olabildiğince az içerikle -tuz, şeker, kombu yosunu ve sirke- odağı güçlendirmektir. Biber’in yaptığı da bu, odaktaki çalgıyı perçinlemek. Mystery Sonatas başlıklı koleksiyonda yer alan Passacaglia'sı, bestecinin müziğini tanımak için iyi bir numune. Dinleyince fark edeceksiniz ki Biber, virtüözlüğün kendi başına bir amaç haline gelmesine müsaade etmemiş. Onu kemanın ve keman müziğinin aracı kılmış. Barok için şaşırtıcı bir sadelik. Sürekli tekrar eden bir bas motifi (chaconne) üzerine çeşitlemelerden oluşan yapı, Bach'ın solo keman için yazdığı eserlerle birlikte zirveye ulaşacak. Bunu da gelecek yazılarda okuyacağız.
Bu yazıyla birlikte Avusturya, Almanya ve Hollanda’daki erken ve orta Barok dönemi faslını kapamış olduk. İtalya’da orta Barok dönemi ile devam edeceğiz.
Bâki hemişe saadet ü kâm-râni dâim bâd.