Amerika Birleşik Devletleri, II. Dünya Savaşı'nın ardından küresel bir güç olarak yükseldi. Savaş sonrası dönemde, Sovyetler Birliği ile süregelen ideolojik ve jeopolitik rekabet çerçevesinde, Amerika "serbest dünyanın" öncüsü ve savunucusu olarak kendini konumlandırdı.
Bu durum, Amerikan dış politikasının temelini oluşturdu. Soğuk Savaş döneminde Amerika, NATO gibi koalisyonlara liderlik etti, komünizmin yayılmasını engellemek için çeşitli müdahalelerde bulundu ve küresel ölçekte ekonomik ve politik nüfuzunu artırmaya çalıştı.
Amerika'nın bu genel tavrı, Japonya'nın durumunda da kendini gösterdi. Savaş sonrası dönemde Japonya, Amerika'nın yönetimi altında yeniden yapılandırıldı. Japonya, nükleer silahlara sahip olmaktan kaçındı ve demokratik bir sistem benimsedi.
Bu durum, Amerikan dış politikasının temelini oluşturdu. Soğuk Savaş döneminde Amerika, NATO gibi koalisyonlara liderlik etti, komünizmin yayılmasını engellemek için çeşitli müdahalelerde bulundu ve küresel ölçekte ekonomik ve politik nüfuzunu artırmaya çalıştı.
Amerika'nın bu genel tavrı, Japonya'nın durumunda da kendini gösterdi. Savaş sonrası dönemde Japonya, Amerika'nın yönetimi altında yeniden yapılandırıldı. Japonya, nükleer silahlara sahip olmaktan kaçındı ve demokratik bir sistem benimsedi.