Uzun şehiriçi otobüs yolculukları, fantastik öğeleriyle dolu. Öncelikle otobüsü kontrol etmek lazım, benden daha yakışıklı var mı? Hm... çok yaşlı, önümde oturanın kafa derisi gözüküyor. İyy, dibimde ayakta duran... ee, cik! Paltosuyla görüş alanımı kapatan hayvan işte, onu da seçmez eminim. Hayale dalar insan. Hep aynı merasim, o anda otobüste bulunan tüm yolcularla tek sıra halindeyiz. Tek tek önlerinden geçerek birini seçmeye çalışıyorum. Göz göze geliyoruz. Mevcutlardan sıyrılıyorum, spotlar bana dönüyor, kız eliyle beni göğsüne doğru çekiyor. Diğer yolcular bir anda puff diye yok oluyorlar...
Otobüsün çemenzarda çukura girmesiyle ayılıyorum. Az önceki çiçek kokusundan eser yok, tuhaf bir lastikvari koku var içerde, duman altı da olmuşuz. Şoför biletleri yakıyor herhalde (akbil gençliği bu keyfi tadamazlar ahaha...). Aha, kuyubaşı tekrar dal anasını satıyım! Ya da etrafı kontrol ederken, yakışıklı uzun saçlı gence denk gelir insan. Bünyenden tiksinirsin o vakit. Hele bir de insanın normalden kendini daha yakışıklı sandığı ancak otobüs camındaki yansımasına denk geldiğinde kustuğu bir an vardır. Otobüsün tavanında açık olan havalandırmadan direkt saça rüzgar vurmuş, arkadakileri öne, öndekileri arkaya savurmuş. Katmış karıştırmış ne varsa. Ve kızın bir durak önce, inmeden yüzündeki hafif gülümsemenin bu bünyan garajı gibi olmuş kafaya olduğu düşüncesi otobüs yolculuğunun geri kalanını anlamsız ve çekilmez kılar. Bir kadın sadece toplu taşıma aracını bu hale getirebilir. Ve tabi şizofrenik adamları... İstanbul'un çeşitli duraklarında sizin bindiğiniz otobüse binmediği için üzüldüklerinizden farkı yoktur. Ortak yanları ise şimdiye kadar sizden hiç haberleri olmadı. Bu manyaklıkları hiç düşünmedi.
Otobüsün çemenzarda çukura girmesiyle ayılıyorum. Az önceki çiçek kokusundan eser yok, tuhaf bir lastikvari koku var içerde, duman altı da olmuşuz. Şoför biletleri yakıyor herhalde (akbil gençliği bu keyfi tadamazlar ahaha...). Aha, kuyubaşı tekrar dal anasını satıyım! Ya da etrafı kontrol ederken, yakışıklı uzun saçlı gence denk gelir insan. Bünyenden tiksinirsin o vakit. Hele bir de insanın normalden kendini daha yakışıklı sandığı ancak otobüs camındaki yansımasına denk geldiğinde kustuğu bir an vardır. Otobüsün tavanında açık olan havalandırmadan direkt saça rüzgar vurmuş, arkadakileri öne, öndekileri arkaya savurmuş. Katmış karıştırmış ne varsa. Ve kızın bir durak önce, inmeden yüzündeki hafif gülümsemenin bu bünyan garajı gibi olmuş kafaya olduğu düşüncesi otobüs yolculuğunun geri kalanını anlamsız ve çekilmez kılar. Bir kadın sadece toplu taşıma aracını bu hale getirebilir. Ve tabi şizofrenik adamları... İstanbul'un çeşitli duraklarında sizin bindiğiniz otobüse binmediği için üzüldüklerinizden farkı yoktur. Ortak yanları ise şimdiye kadar sizden hiç haberleri olmadı. Bu manyaklıkları hiç düşünmedi.