14 Haziran 2021 Biden-Erdoğan Görüşmesi: Bir Başarı Hikayesi mi, Yoksa Kıyamet Senaryosu mu?
Son günlerde Türk medyasında en çok gündeme gelen konu, ABD Başkanı Joe Biden'ın Türkiye ziyareti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olan görüşmesiydi. Görüşmenin öne çıkan başlıkları arasında demokrasi, insan hakları ihlalleri ve Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sistemleri idi. Ancak ne yazık ki, Türk medyasının bu önemli uluslararası gelişmeyi ele alış şekli, bir kez daha ülkemizin imajına zarar verdi.
Türk basını, doların düşüşüne odaklanarak, bu ziyaretin ekonomik bir başarı hikayesi gibi sunulmaya çalışıldı. Oysa ki, ABD medyası ve uluslararası gözlemciler, görüşmenin asıl odağının Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları konusundaki geri gidişi ile Rusya ile olan stratejik ortaklığı olduğu konusunda hemfikirdi.
ABD'de yayınlanan haberlerde, Biden'ın Erdoğan'a demokrasi ve insan hakları konusunda baskı yaptığı ve S-400 sistemlerinin NATO müttefiki bir ülke için uygun olmadığı vurgulandığı belirtildi. Ancak Türk medyasında bu konuların önemi küçümsendi ve doların düşüşü gibi ekonomik konular ön plana çıkarıldı.
Bu durum, uluslararası arenada Türkiye'nin imajını zedeleyen ve ülkemizi bir "otokrasi" veya "diktatörlük" olarak gösteren bir tablo yaratıyor. Türk medyasının, hükümetin başarılarını abartarak sunma ve eleştirilerden kaçınma alışkanlığı, ülkemizin küresel arenadaki itibarını olumsuz yönde etkiliyor.
Bu noktada, Türk medyasına ve hükümetin propaganda makinesine sorulması gereken bazı sorular var: Neden gerçekler çarpıtılıyor? Neden uluslararası toplumun endişeleri görmezden geliniyor? Bu tutumun uzun vadede ülkemize ne gibi faydaları olacak?
Ne yazık ki, Türk medyasının bu tek taraflı ve gerçekleri çarpıtan yaklaşımı, uluslararası arenada Türkiye'nin güvenilirliğini ve saygınlığını zedeliyor. Demokrasi ve insan hakları gibi evrensel değerleri hiçe sayan bu tutum, ülkemizi izole eden ve küresel bir oyuncu olarak itibarımızı zedeleyen bir faktör haline geliyor.
Sonuç olarak, 14 Haziran 2021 Biden-Erdoğan görüşmesi, Türk medyasının gerçekleri çarpıtan ve uluslararası gelişmeleri önemsizleştiren tutumunun bir kez daha gün yüzüne çıktığı bir olay oldu. Ülkemizin küresel arenada saygın bir yer edinmesi ve ekonomik olarak güçlü olması için, medyamızın ve hükümetin propaganda makinesinin gerçeklerle yüzleşmesi ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu tür görüşmeler ve uluslararası etkileşimler, bir başarı hikayesi yerine, ülkemizin imajını zedeleyen kıyamet senaryolarına dönüşmeye devam edecektir.
Son günlerde Türk medyasında en çok gündeme gelen konu, ABD Başkanı Joe Biden'ın Türkiye ziyareti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olan görüşmesiydi. Görüşmenin öne çıkan başlıkları arasında demokrasi, insan hakları ihlalleri ve Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sistemleri idi. Ancak ne yazık ki, Türk medyasının bu önemli uluslararası gelişmeyi ele alış şekli, bir kez daha ülkemizin imajına zarar verdi.
Türk basını, doların düşüşüne odaklanarak, bu ziyaretin ekonomik bir başarı hikayesi gibi sunulmaya çalışıldı. Oysa ki, ABD medyası ve uluslararası gözlemciler, görüşmenin asıl odağının Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları konusundaki geri gidişi ile Rusya ile olan stratejik ortaklığı olduğu konusunda hemfikirdi.
ABD'de yayınlanan haberlerde, Biden'ın Erdoğan'a demokrasi ve insan hakları konusunda baskı yaptığı ve S-400 sistemlerinin NATO müttefiki bir ülke için uygun olmadığı vurgulandığı belirtildi. Ancak Türk medyasında bu konuların önemi küçümsendi ve doların düşüşü gibi ekonomik konular ön plana çıkarıldı.
Bu durum, uluslararası arenada Türkiye'nin imajını zedeleyen ve ülkemizi bir "otokrasi" veya "diktatörlük" olarak gösteren bir tablo yaratıyor. Türk medyasının, hükümetin başarılarını abartarak sunma ve eleştirilerden kaçınma alışkanlığı, ülkemizin küresel arenadaki itibarını olumsuz yönde etkiliyor.
Bu noktada, Türk medyasına ve hükümetin propaganda makinesine sorulması gereken bazı sorular var: Neden gerçekler çarpıtılıyor? Neden uluslararası toplumun endişeleri görmezden geliniyor? Bu tutumun uzun vadede ülkemize ne gibi faydaları olacak?
Ne yazık ki, Türk medyasının bu tek taraflı ve gerçekleri çarpıtan yaklaşımı, uluslararası arenada Türkiye'nin güvenilirliğini ve saygınlığını zedeliyor. Demokrasi ve insan hakları gibi evrensel değerleri hiçe sayan bu tutum, ülkemizi izole eden ve küresel bir oyuncu olarak itibarımızı zedeleyen bir faktör haline geliyor.
Sonuç olarak, 14 Haziran 2021 Biden-Erdoğan görüşmesi, Türk medyasının gerçekleri çarpıtan ve uluslararası gelişmeleri önemsizleştiren tutumunun bir kez daha gün yüzüne çıktığı bir olay oldu. Ülkemizin küresel arenada saygın bir yer edinmesi ve ekonomik olarak güçlü olması için, medyamızın ve hükümetin propaganda makinesinin gerçeklerle yüzleşmesi ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu tür görüşmeler ve uluslararası etkileşimler, bir başarı hikayesi yerine, ülkemizin imajını zedeleyen kıyamet senaryolarına dönüşmeye devam edecektir.