Ortalama insan ömrü bin yıl olsa, toplumumuz ve değerlerimiz büyük bir değişim yaşardı. İnsanlar ölümün esnekliğini ve kişisel tercihleri tartışır, "intiharcılık" diye yeni bir sektör ortaya çıkar. Para, statü ve psikoloji, ölüm seçimini belirleyen faktörler olurdu. Kişisel tercihler, bin yıllık bir yaşamın içinde yeni anlamlar kazanır.
Örneğin, ben 100 yaşına kadar yaşamayı seçerim ve sonrasında paramı ödeme yapardım. Ya da dünyanın sonuna kadar yaşamak için götlük yapıp ecelimi beklerdim. Bugünkü oranlara göre, üniversiteden mezun olmak 230 sene sürer ve gençliğin en güzel yılları okulda çürür.
Bu senaryoda, eğitim sistemi ve sosyal yapılar büyük bir değişim yaşar. İnsanlar bin yıllık yaşamlarını anlamlı kılma yollarını arar ve yeni değerler ortaya çıkar. Ancak, bu durum eşitlik ve adalet konularını da gündeme getirir. Kaynakların dağılımı, fırsat eşitliği ve etik değerler, toplumun dinamiklerini şekillendiren önemli faktörler olurdu.
Bin yıllık bir yaşamın getirdiği felsefi ve psikolojik boyutlar da göz ardı edilemez. Ölümün esnekliği, varoluşsal soruları ve amaçlarımızı sorgulamamıza yol açar. İnsanlar yaşamın anlamını, mutluluğun tanımını ve zamanın değerini yeniden değerlendirir.
Bu senaryo, hem heyecan verici fırsatlar hem de zorlu etik sorunlar sunar. Toplum olarak bu uzun yaşamı nasıl şekillendirir, en değerli kaynak olan zamanı nasıl yönetir ve ölümün anlamını nasıl yeniden tanımlarız? Bu sorular, ortalama insan ömrünün bin yıl olduğu bir dünyada bizimle birlikte yaşayacak ve yeni bir dünya görüşü ortaya çıkaracaktır.
Örneğin, ben 100 yaşına kadar yaşamayı seçerim ve sonrasında paramı ödeme yapardım. Ya da dünyanın sonuna kadar yaşamak için götlük yapıp ecelimi beklerdim. Bugünkü oranlara göre, üniversiteden mezun olmak 230 sene sürer ve gençliğin en güzel yılları okulda çürür.
Bu senaryoda, eğitim sistemi ve sosyal yapılar büyük bir değişim yaşar. İnsanlar bin yıllık yaşamlarını anlamlı kılma yollarını arar ve yeni değerler ortaya çıkar. Ancak, bu durum eşitlik ve adalet konularını da gündeme getirir. Kaynakların dağılımı, fırsat eşitliği ve etik değerler, toplumun dinamiklerini şekillendiren önemli faktörler olurdu.
Bin yıllık bir yaşamın getirdiği felsefi ve psikolojik boyutlar da göz ardı edilemez. Ölümün esnekliği, varoluşsal soruları ve amaçlarımızı sorgulamamıza yol açar. İnsanlar yaşamın anlamını, mutluluğun tanımını ve zamanın değerini yeniden değerlendirir.
Bu senaryo, hem heyecan verici fırsatlar hem de zorlu etik sorunlar sunar. Toplum olarak bu uzun yaşamı nasıl şekillendirir, en değerli kaynak olan zamanı nasıl yönetir ve ölümün anlamını nasıl yeniden tanımlarız? Bu sorular, ortalama insan ömrünün bin yıl olduğu bir dünyada bizimle birlikte yaşayacak ve yeni bir dünya görüşü ortaya çıkaracaktır.