az yapmadım bunu modifiye şahin'in içinde çamlıca tepesi'nden veya pierre loti'den çırağan'daki düğüne bakarak. çaresizliğin anlaşıldığı anlardandır.yer-mekan fark etmeksizin, güzel bir duygudur bu aslında, sonradan anladım. arada galata'ya da çıkardım çok aşıksam. olay basit bence. sevgiliye istenilen hayatı verememişseniz, o hayatı yaşama şansı bulduğu için mutlu olmalısınız beyler. gerçekten seven erkek böyle düşünür. yoksa biz de delikanlı adamdık. koyardı tabi bir elimde dürbün, aşkım bembeyaz süzülüyor bahçede kuğu gibi. bense bir elimde tuzlu çekirdek, birisinde dürbün demiştim zaten, efes tombul şişe bacak aramda, rober hatemo beyaz ve sen çalıyor, ah be...kral ortamdı onlar. hüzünden alınan hayat dersi vardı. şarkı da modaydı o ara, sevgilisine vurulan dertli gençler arasında. işte o anlarda şunları gözlemledim. önce bir kaç damla yaş, gözlerimden süzülürdü. inanmazdım, yıkılırdım, onun muydu bu düğün abaca diye. dürbünle bir kez daha zoom yapardım, evet onunmuş derdim. hıçkırır sendelerdim, bacaklarım çözülürdü. yoksa sen değil miydin o uğruna öldüğüm diye bağırırdım evrene. evrenden yanıt gelmezdi tabi. vururdu adam sevdiğime güm güm lap lap. evren konuşmaz arkadaşlar, onu bilin yani. havai fişekler patlardı o anlarda. ibo açardım ben de. nankör kedi parçası hislidir üstadın. gözün çıksın kapitalizm.