Kazakistan'ın eski başkenti Almatı'dan, Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'e 5-6 saatlik bir otobüs yolculuğu sonrasında vardım. Yolculuk aslında daha kısa sürer, ancak Akyol Sınır Kapısı'nda bekleme süresi göz önüne alınmalıdır. Öğleden sonra Almatı otogarından hareket edip, akşam iş çıkışı sonrası Bişkek otogarına ulaştım. Otogardan şehir merkezine yürüyerek 50 dakika, halk otobüsüyle 10-15 dakika uzaklıkta bulunur.
Bişkek'te çoğu zaman merkez Chuy Caddesi'ndeydim. Sum ve Gum isimli, karşılıklı iki alışveriş merkezindeydim. Sum, daha eski bir alışveriş merkeziydi ve ilk katta telefon ve elektronik eşyalar, zemin katında 22:00'a kadar açık bir market, üst katlarında ise tekstil ürünleri bulunduruyordu. Gum ise daha yeni ve modern bir alışveriş merkezidir ve burada döviz bürolarının yanı sıra 24 saat açık bir market ve banka bulunur. Bankamatik değil, üç dört vezne içeren bir banka. Bu markette ve bankadaki çalışanlar Türkçe biliyordu.
Sum ve Gum arasındaki Chuy Caddesi, şehrin her yerine giden halk otobüslerinin güzergâhıydı. Bu caddede bir berberde saçlarımı kestirmiştim. Caddenin kenarlarında kar ve yağmur sularını tahliye etmek için üstü açık yarım metrelik kanallar bulunuyordu. Akşam 23:00'ten sonra bu bölgede çoğunlukla Hindistan ve Pakistanlılardı, Kırgızler kalmıyordu.
Kırgızistan'da Türkiye'ye iş bulan ajanslar mevcuttu ve Chuy Caddesi'nde her gün broşürleri dağıtılıyordu. Hatta hostelde kaldığım süre boyunca Türkiye'den çalışmaya gelen üç beş kişi daha vardı. Bişkek'te Türkçe yaygın olarak konuşuluyordu, çünkü şehirde yaşayan birçok Kırgız, Türkiye'de çalışmıştı veya hala çalışıyordu.
Hostelim, Kırgız Anne Heykeli'nin bulunduğu zafer meydanına çıkan bir sokakta yer alıyordu. Burada 2. Dünya Savaşı anısına sönmeyen bir ateş de mevcuttu. Sum ve Gum'a yürüyerek 20 dakikada hostele ulaşabiliyordum.
Bişkek otogarı, Jibek Jolu Caddesi'ndeydi. Bu cadde Juventus takımının ismine benzer şekilde okunurdu: "J'ler yok." Evet, Bişkek ipek yolu caddesi olarak da bilinir. Parklar, ağaçlar, meydanlar, tiyatrolar, müzeler, üniversiteler, kamu binaları ve konutlar... Hepsi devasa boyutlarda ve Sovyet döneminden kalma eserler, Bişkek'e bir Sovyet şehri havası katıyordu. Şehirde eskisi kadar olmasa da Rusların varlığı hissediliyordu, hatta Chuy Caddesi'nde bir SSCB Hostel'i bile vardı.
6 gece 7 gün Bişkek'te geçirdikten sonra, ayrılmak istemesem de bir sonraki durağım Özbekistan'ın başkenti Taşkent olmak zorundaydı. Bişkek'in ilk izlenimim "Hayat böyle..." diye düşündürebilir, çünkü bir yandan "Acaba gitmesem mi?" derken diğer yandan da yeni bir macera için heyecan duyuyordum.
Bişkek'te çoğu zaman merkez Chuy Caddesi'ndeydim. Sum ve Gum isimli, karşılıklı iki alışveriş merkezindeydim. Sum, daha eski bir alışveriş merkeziydi ve ilk katta telefon ve elektronik eşyalar, zemin katında 22:00'a kadar açık bir market, üst katlarında ise tekstil ürünleri bulunduruyordu. Gum ise daha yeni ve modern bir alışveriş merkezidir ve burada döviz bürolarının yanı sıra 24 saat açık bir market ve banka bulunur. Bankamatik değil, üç dört vezne içeren bir banka. Bu markette ve bankadaki çalışanlar Türkçe biliyordu.
Sum ve Gum arasındaki Chuy Caddesi, şehrin her yerine giden halk otobüslerinin güzergâhıydı. Bu caddede bir berberde saçlarımı kestirmiştim. Caddenin kenarlarında kar ve yağmur sularını tahliye etmek için üstü açık yarım metrelik kanallar bulunuyordu. Akşam 23:00'ten sonra bu bölgede çoğunlukla Hindistan ve Pakistanlılardı, Kırgızler kalmıyordu.
Kırgızistan'da Türkiye'ye iş bulan ajanslar mevcuttu ve Chuy Caddesi'nde her gün broşürleri dağıtılıyordu. Hatta hostelde kaldığım süre boyunca Türkiye'den çalışmaya gelen üç beş kişi daha vardı. Bişkek'te Türkçe yaygın olarak konuşuluyordu, çünkü şehirde yaşayan birçok Kırgız, Türkiye'de çalışmıştı veya hala çalışıyordu.
Hostelim, Kırgız Anne Heykeli'nin bulunduğu zafer meydanına çıkan bir sokakta yer alıyordu. Burada 2. Dünya Savaşı anısına sönmeyen bir ateş de mevcuttu. Sum ve Gum'a yürüyerek 20 dakikada hostele ulaşabiliyordum.
Bişkek otogarı, Jibek Jolu Caddesi'ndeydi. Bu cadde Juventus takımının ismine benzer şekilde okunurdu: "J'ler yok." Evet, Bişkek ipek yolu caddesi olarak da bilinir. Parklar, ağaçlar, meydanlar, tiyatrolar, müzeler, üniversiteler, kamu binaları ve konutlar... Hepsi devasa boyutlarda ve Sovyet döneminden kalma eserler, Bişkek'e bir Sovyet şehri havası katıyordu. Şehirde eskisi kadar olmasa da Rusların varlığı hissediliyordu, hatta Chuy Caddesi'nde bir SSCB Hostel'i bile vardı.
6 gece 7 gün Bişkek'te geçirdikten sonra, ayrılmak istemesem de bir sonraki durağım Özbekistan'ın başkenti Taşkent olmak zorundaydı. Bişkek'in ilk izlenimim "Hayat böyle..." diye düşündürebilir, çünkü bir yandan "Acaba gitmesem mi?" derken diğer yandan da yeni bir macera için heyecan duyuyordum.