Bugün adliyeye gidip davayı açtık. 1 yıl sevgili, 1 yıl nişanlı, 4 yıl evli. Toplam 6 yıllık bir serüven. Emekler, mutluluklar, hüzünler hepsi. 6 yıllık serüvenin tamamını yakmak için bugün ilk adımı attık. Daha önce de büyük kavgalarımız oldu, bundan tam 1 sene önce de adliyeye gittik ama bunu neticelendirmedik. En son tatilin son günü bile aşırı kıskançlığı yüzünden kavga ettik. O kadar çok tahammül edemedik ki birbirimize çok kırıcı laflar, itiş kakışlar, birbirimizin yüzüne bakamamaya başlamalar. İş fiziki boyuta varınca gerçekten insan içinde bulunduğu durumu sorguluyor. Olmadığım, olmak istemediğim birine dönüştüm. Artık hiç kimseyi bir daha sevemeyeceğim. Aşık olamayacağım. Evlenemem bir daha, düşüncesi bile midemi bulandırıyor. Çocuk sahibi olamayacağım. Benim görmediğim babalığı kendi çocuğuma gösterme fırsatı bulamayacağım. Keşke, keşke hiç evlilik topuna girmeseydim. Evlilik çok kutsalmış. Ailelerin ve toplumun dayattığı bir zorunluluk haline gelmesinden kaynaklı çok derin yaralar açılıyor. Ben hayatta her şeyimin kusursuz olmasını isterim. Planlı programlı yaşarım. Bir mail yazarken bile her şeyin nizami olmasına dikkat ederim. Olmuyormuş. Ben ölene kadar hep yalnız ve kusurlu kalacağım. Ben evlilik gibi kutsal bir müesseseyi idare edemeyecek kadar sorumsuz hissedeceğim. Sorun nerede, hatalı kim gibi soruların cevapları ile kendimi aklamaya çalışmayacağım. Ben, başarısızım. Ve maalesef bu başarısızlığım sadece bir kere sahip olduğum hayatım için geçerli.