Yıllar sonra bir psikologun yönlendirmesiyle kendime koyduğum tanı. Şimdiye kadarki problemlerimi tanımlamakta çük oturan bir sema. Nefis acıklıyor. Anne ve babamla hiç düzgün bir ilişkim olmadı. Çoğunlukla onlardan sevgi görmedim. Genellikle aklımda bana kızdıkları ve bağırdıkları anlar kaldı. Öyle ki çocukluk anılarımın çoğu yoktur. Zihin başa çıkma stratejisi olarak hafızaları silme yolunu seçmiş. Ancak hayal meyal de olsa hatırladığım bir şey varsa o da ergenlik döneminde zorluklarla koleksiyonumu yaptığım müzik arşivimin, ders çalışmadığım gerekçesiyle babamca parçalanması. Ders çalışmıyor denen o çocuk öss'de ilk 6 bine girerek üniversite kazandı. Çoğunlukla hatırladığım suratlar çatik kaslı ve asabi-korkunç suratlardı. Bu yüzden insanlarla yüz yüze gelmekten korkar oldum belki. Belki de bu yüzden göz teması kurmaktan kaçındım.
Lise yılları da felaketti. Zaten bu semayla bezenmiş olan kişiliğim iyiden iyiye istismar edildi. Harçlıklarım gasp edildi, zayıf olan bedenim fiziksel olarak hirpalandı. Acılar içinde bir okul dönemi geçirdim. Başımı bir şey gelmemesi için her şeyi peşin peşin kabul ettim, otomatikman boyun eğdim. Ama gün geldi ki bu semadan çıkmak istediğimde aniden saçma sapan isyan moduna geçtim. Genellikle pasif agresif bir tutum takındım. Benzer şeyleri yaşamış kişilerle yakınlık kurmaya çalıştım. Onlara yardım etmeye, onları iyileştirmeye çalıştım. Bu durum aşk ilişkilerime de yansıdı. Tabii ki bu da karşı cins tarafımdan genellikle manipule edildi. Yıllar boyunca yetişkinliğimde kendi duygularımı bastırdım, isteklerimi söylemedim ve sonunda işin içinden çıkamadığım ruhsal sorunlar girdabına girdim. Bu davranış paterniyle bir ilişki sürdüm ancak o da benim için çok acı sonlanacak şekilde bitti.
İş yerinde de benzer sorunları yaşadım. Şimdiye kadar kariyerimde ne istediğimi hiç sorgulamadım. Gerçekten hayat nereye götürdü ise oraya gittim. Bu yüzden çok iş değiştirmedim. İş yerinde işini yapan, sadık, sessiz, uysal bir çalışan olduğumdan işimi kaybetmedim ancak asla yükselemedim de. Daha sonra fark ettim ki epey yıllarımı kaybetmişim.
Bu siyasi düşünceme hayat da yansımış durumda. Elbette sosyalist oldum. Kötümsερ bir bakış açısına sahip oldum ve kendimi evreni, hayatı anlamaya verdim. Ancak tüm bunları yaparken düşünce dünyamı kendimden yalıtmışım, kendimi unutmuşum. Sonra baktım ki beni bilmiyorum, hayatı nasıl anlayacağım dedim. Boşuna, temelsiz bir fikir uydurmayı kavradım.
Sonunda bugünlere iyi kötü geldim. İçinde bulunduğum boyun eğicilik seması bir bela olduğu kadar aynı zamanda içinde bir uyum stratejisi de barındırıyordu. O sayede iyi kötü bugünlere geldik. Şimdi yurt dışındayım ve bir ismim var, tutundum. Sadık, uysal, empatik, başkası odaklı olmam kötü özellikler değildi ve hayatta kalmamı sağladı. Şimdi artık isteklerimi ve duygularımı daha açık belirtme dönemiyim. Bunu pratiğe dökmek için ortam arayışındayım. Hayatımla ilgili insanları buna göre seçmek istiyorum: Daha denk gördüğüm kişilerle ev arkadaşlığı, partnerlik yapmak ve ufakta olsa agresif olmaya başlamak istiyorum. Birisinden hoşlanıyorsam açıkca ondan hoşlandığımı söylemeyi, evde bir konudan rahatsızsam kızgınlığımı belirtmeyi, iş yerinde daha fazla rol almak istemeyi, gerekirse iş değiştirmeyi, restoranda beğenmedim yemekleri açıkça eleştirmeyi, vb. Bu yolculuğa çıkarken ara ara buraya yazarak kendimi motive edeceğim. Umarım unutmam. Seni yeneceğim subjugasyon!
Lise yılları da felaketti. Zaten bu semayla bezenmiş olan kişiliğim iyiden iyiye istismar edildi. Harçlıklarım gasp edildi, zayıf olan bedenim fiziksel olarak hirpalandı. Acılar içinde bir okul dönemi geçirdim. Başımı bir şey gelmemesi için her şeyi peşin peşin kabul ettim, otomatikman boyun eğdim. Ama gün geldi ki bu semadan çıkmak istediğimde aniden saçma sapan isyan moduna geçtim. Genellikle pasif agresif bir tutum takındım. Benzer şeyleri yaşamış kişilerle yakınlık kurmaya çalıştım. Onlara yardım etmeye, onları iyileştirmeye çalıştım. Bu durum aşk ilişkilerime de yansıdı. Tabii ki bu da karşı cins tarafımdan genellikle manipule edildi. Yıllar boyunca yetişkinliğimde kendi duygularımı bastırdım, isteklerimi söylemedim ve sonunda işin içinden çıkamadığım ruhsal sorunlar girdabına girdim. Bu davranış paterniyle bir ilişki sürdüm ancak o da benim için çok acı sonlanacak şekilde bitti.
İş yerinde de benzer sorunları yaşadım. Şimdiye kadar kariyerimde ne istediğimi hiç sorgulamadım. Gerçekten hayat nereye götürdü ise oraya gittim. Bu yüzden çok iş değiştirmedim. İş yerinde işini yapan, sadık, sessiz, uysal bir çalışan olduğumdan işimi kaybetmedim ancak asla yükselemedim de. Daha sonra fark ettim ki epey yıllarımı kaybetmişim.
Bu siyasi düşünceme hayat da yansımış durumda. Elbette sosyalist oldum. Kötümsερ bir bakış açısına sahip oldum ve kendimi evreni, hayatı anlamaya verdim. Ancak tüm bunları yaparken düşünce dünyamı kendimden yalıtmışım, kendimi unutmuşum. Sonra baktım ki beni bilmiyorum, hayatı nasıl anlayacağım dedim. Boşuna, temelsiz bir fikir uydurmayı kavradım.
Sonunda bugünlere iyi kötü geldim. İçinde bulunduğum boyun eğicilik seması bir bela olduğu kadar aynı zamanda içinde bir uyum stratejisi de barındırıyordu. O sayede iyi kötü bugünlere geldik. Şimdi yurt dışındayım ve bir ismim var, tutundum. Sadık, uysal, empatik, başkası odaklı olmam kötü özellikler değildi ve hayatta kalmamı sağladı. Şimdi artık isteklerimi ve duygularımı daha açık belirtme dönemiyim. Bunu pratiğe dökmek için ortam arayışındayım. Hayatımla ilgili insanları buna göre seçmek istiyorum: Daha denk gördüğüm kişilerle ev arkadaşlığı, partnerlik yapmak ve ufakta olsa agresif olmaya başlamak istiyorum. Birisinden hoşlanıyorsam açıkca ondan hoşlandığımı söylemeyi, evde bir konudan rahatsızsam kızgınlığımı belirtmeyi, iş yerinde daha fazla rol almak istemeyi, gerekirse iş değiştirmeyi, restoranda beğenmedim yemekleri açıkça eleştirmeyi, vb. Bu yolculuğa çıkarken ara ara buraya yazarak kendimi motive edeceğim. Umarım unutmam. Seni yeneceğim subjugasyon!