bozkurtlar

[alibayrakhwfiz]

Siyasi çekişmelere kurban edilmiş, Türk edebiyatının en güzel eserlerinden biri. Hüseyin Nihal Atsız'ın "Bozkurtların Ölümü" ve "Bozkurtlar Diriliyor" adlı iki kitabının bir araya getirilmiş hali. Kitabın yazılma hikayesi de edebiyatımızdaki ilginç olaylardan birini barındırır. İlk kitap 1946'da yayımlanan "Bozkurtların Ölümü" adlı kitaptır. Bu kitap fikri belki henüz ortada bile yokken bir gün, o dönemler koyu bir milliyetçi olan Sabahattin Ali, Atsız'dan kendisine tarihî bir hikaye anlatmasını ister ve Nihal Atsız da kırk çerisiyle birlikte Çin sarayını basan Chieh-She-Shuai adlı Türk komutanından bahseder fakat komutanın ismini de Kür Şad olarak telaffuz eder. Sabahattin Ali, bu ismi ve olayı çok beğenip daha sonra üç perdelik bir piyes yazar ama burada Kür Şad, budala bir aşıktır sadece. Hüseyin Nihal Atsız, Sabahattin Ali'ye çok sinirlenir böyle bir şey yaptığı için ve "Bozkurtların Ölümü" adlı romanı yazar. Çünkü Kür Şad ismini kendisi bulmuş; Çin kaynaklarında geçen Kür Şad baskınından da ülkemizde ilk defa kendisi bahsetmiştir. Hâliyle Kür Şad'ın kahramanlığı ön plana çıkarılmalıdır. Kitap, yazıldığı dönemde öyle çok beğenilir ki Kür Şad ismi o yıllarda Türkiye'de yeni doğan çocuklara verilen isimlerin başında gelir. Aynı yıllarda Hüseyin Nihal Atsız, "Türkçülük" davası güttüğü için tutuklanır! Tüm siyasi baskılara rağmen mahkeme, "Milliyetçi duygularla müdafaa" gerekçesiyle Atsız'ın cezasında indirime gidip verilen cezayı da erteler. Romanlarında son derece akıcı ve sade bir dil kullanır Hüseyin Nihal Atsız. Eserlerde bolca diyalog bulunur ve kitapları okurken sanki bir film izliyormuş havasına çok kolay girersiniz böylece. Türklerin İslam öncesi yaşayışlarına dair her türlü bilgiyi de bu kitaptan alabilirsiniz. Gerek kültürel hayat gerekse siyasi olaylarda eski Türklerin nasıl tavır takındıklarını her karakterde ayrı ayrı işlemiştir Atsız. İkinci kitapta yani "Bozkurtlar Diriliyor"'da Kür Şad'ın oğlu Urungu ile Ay Hanım arasındaki aşk üzerinden de ilerleyen bir konu vardır ve Nihal Atsız bu eserde Türk kadını kavramını yüceltmek gayesindedir. Pek tabii aynı anda Türklerin yeni bir devletle tekrar eski güçlerine kavuşma çabalarını anlatır. "Bozkurtlar" kitabı sinemaya aktarılması çok kolay bir kitap iken hâlihazırda bunun yapılmamış olmasını tamamen siyasi kaygılara bağlıyorum. Kitapta kıtlık döneminde ava çıkan Türklerin aynı tavşanı avladıkları bir sahne var meselâ, sinemada bu sahne iyi bir şekilde çekilse eminim unutulmaz sahneler arasına girer. Bu iki kitabın "Millî Eğitim Bakanlığı" tarafından 100 temel arasına alınması gerekmektedir ama bu yakın zamanda imkansız görünüyor. Ne yazık ki Türk toplumu, Türk tarihinin Selçuklular ile başladığını hatta belki Osmanlı'yla başladığını zanneden çok büyük bir kitleye sahip günümüzde. Genç nüfusun büyük çoğunluğunun Osmanlı öncesi Türk tarihine dair hiçbir fikri, bilgisi yok. Dilerim, meslektaşlarım öğrencilerine sürekli olarak bu romanları tavsiye ederek onların erken yaşta Türk tarihini sevmelerine ve bu vesileyle araştırıp öğrenmelerine yardımcı olurlar.