13-16 Temmuz tarihleri arasında eşimle birlikte gittiğimiz, bunaltici havasına rağmen gezdikçe beğendiğimiz Macaristan başkenti. Lastminute.com sitesi üzerinden Barceló Budapest Otelinde 3 gece 4 gün konaklama ve Paris-Budapeste gidiş dönüş uçak bileti (WizzAir) için iki kişi toplam 575 euro ödedik ve 13 Temmuz Cumartesi öğlen Paris'ten hareket ettik.
Budapeste havaalanına indikten sonra direkt merkeze giden E100 otobusuna 2 tanesi 4400 forint'ten (11 euro) bilet alarak bindik ve Deák Ferenc Tér durağında indik. Bu durak Pest tarafının tam göbeği ve otelimizin de bulunduğu, restoranlar, publar, hediyelik eşya dükkânları, marketler ve akla gelebilecek her şeyin olduğu Király Sokakının hemen dibinde. Yaklaşık 300 metre yürüdükten sonra otelimize vardık ve giriş işlemlerini yaptık.
Otelden hem giriş çıkış işlemlerinin hızlılığı ve kolaylığı, hem odanın ferahlığı, hem de asil en önemli özelliği olan konumu sebebiyle çok memnun kaldık. Ayrıca resepsiyonda çalışan Azeri hanimefendi de bize birçok konuda yardımcı oldu. Yine Király Caddesi üzerinde yeşil tabelalı, "Valutaváltó" yazan ufak bir döviz bürosunda en az komisyon ve en uygun kur ile euro-forint olacak şekilde döviz bozdurduk. 1 euro'yu 388 forint'ten bozuyorlar, bunu havaalanında veya diğer döviz bürolarında en iyi ihtimalle 1 euro 350-360 forint şeklinde yapıyorlar, o yüzden bu döviz bürosunu öneririm.
İlk gün yuruyerek St. Stephen Bazilikasına gittik. Adını Macaristan'a Hristiyanlığı getiren Aziz Stephen'dan alan ve 96 metre tavan yüksekliği olan bu bazilikanın kubbesi, iç mekan mozaikleri ve vitrayları etkileyiciydi. Buradan çıkınca hemen önündeki St. Stephen Meydanından başlayan Tuna Nehri'ne kadar uzanan ve birçok kafe, dükkân ve sokak sanatçısı bulunan Váci Caddesi'ni gezdik. Sokakın en sonuna geldiğimizde széchenyi Köprüsü'ne çıkarak Buda ve Pest arasında kalan manzarayı gün batımı esnasında izledik. Köprüden Buda tarafına geçip yine aynı köprüden geri dönerek iki tarafın şehir görünümünü de incelemiş olduk, ayrıca görkemli Parlamento binasını da gördük. Akşam yemeği için Kiosk Restaurant'ı tercih ettik. Burada geleneksel gulas yemeği, bir meze tabağı, bir kola ve iki kokteyl için %15 servis ücreti dahil toplam 50 euro ödedik.
İkinci gün sabah kahvaltısı için yuruyerek street food karavan denilen açık alandaki yemek büfelerinin bulunduğu yere gittik. Orada tanesi 7.5 euro olan ve kocaman bir pisi üzerine krem peynir ve onun da üzerine kasar peynir konularak servis edilen langos alarak kahvaltı yaptık. Buradan iki kişi için 1200 forint (3 euro) verdiğimiz biletlerle otobuse binerek Fisherman's Bastion'a (Balıkçı Tabanı) gittik. Burası adını bölgeyi korumakla yükümlü balıkçı loncasından alan ve Macaristan'ın 1000. kuruluş yıl dönümü kutlamak amacıyla inşa edilen bir tarihi kompleks. Burada şehrin panoramik şekilde gördük ve ayrıca orada çekilen bir fotoğrafımın Budapeşte Street Press isimli bir mock-up gazeteye basılmış halini edindik. Sonra yuruyerek Buda Kalesine çıkan ünlü funiküleyere geldik ve gidiş-dönüş olacak şekilde iki kişi toplam 10.000 forint (25 euro) ödedik ve kaleye çıktık. Kalenin tarihi atmosferi ve manzaraları gerçekten enfes. Akşam yemeği için bu sefer Ghetto Gulyas isimli mekanı tercih ettik. Burada başlangıç için Hortobágyi palacsinta denen etli pankeklerden, ana yemek için Paprikash denen acı soslu tavuk butu ve yanına servis edilen Nokedli isimli makarnadan istedik, içecek olarak da bir beyaz ve bir kırmızı Macar şarabı denedik. Tüm bunlar için yine %15 servis ücreti dahil toplam 52 euro ödedik. Yemekten sonra ruin bars adı verilen eski ve terk edilmiş, virane binalarda yer alan ve gece kulüplerini içeren bölgeye gittik ancak biraz dolandıktan sonra buradaki atmosferin bize göre olmadığını düşündük ve oradan ayrıldık. Geceyi Sofitel Otel'in giriş kısmındaki Las Vegas Casinoda rulet oynayarak sonlandırdık.
Üçüncü ve son günümüze Budapeşte'nin Champs-Élysées'i denilen Andrássy Caddesi'ni gezerek başladik. Birçok ünlü markanın mağazalarının bulunduğu bu caddenin sonuna geldiğimizde ise Kahramanlar Meydanı ve Şehir Parkını görme fırsatımız oldu. Bu geniş meydan ve park, tarihi anıtlar ve yeşil alanlar ile doluydu. Buradan 10 euro gibi bir ücret ödemek Uber ile Dünyanın En Güzel Kahvesi unvanına sahip New York Cafe'ye gittik. Yaklaşık 4-5 dakika sıra bekledikten sonra oturduk ve siparişlerimizi verdik. Atmosfer ne kadar harika olsa da mekanın popülerliği ve kalabalıklığı sebebiyle servis sıkıntılıydı, sipariş ettigimiz içecekler gelmedi. Benim çok beğendiğim Valrhona çikolatali kek ve vanilyalı panna cotta için 22 euro ödedik (buradaki fiyatlar normale göre yaklaşık 2.5-3 kat daha pahalı). Yine buradan 10 euro ödemek Uber ile Central Market Hall isimli kapalı pazar alanına gittik. Buradaki hediyelik eşya dükkânları ve yerel ürünlerin satıldığı marketleri gezdikten sonra ünlü Sinagog'u gördük. Giriş ücreti kişi başı yaklaşık 25 euro civarı olduğundan girmedik. Akşam yemeği için Mazel Tov isimli restoranda bir kızartma karnabahar yemeği, bir meze tabağı ve iki kokteyl için yine %15 servis ücreti dahil olacak şekilde 55 euro ödedik. Son günümüze Tuna Nehri üzerindeki 1 saatlik tekne turu ile tamamladık. 20.30-21.30 arasına bilet almış olduğumuz için manzaraları hem aydınlık hem de karanlıkta görme fırsatımız oldu. İki bilet için toplam 10.000 forint (25 euro) ödedik. Otele dönerken chimney cake isimli tatlıyı denedik, eh dedik. Dördüncü gün sabahı havaalanına giderek Budapeşte'den ayrıldık. 3 gün boyunca Budapeşte'nin havasının gündüz 36-38, gece 23-25 derece civarında seyrettiği sebebiyle acayip bunaldık, heralde gunde kisi basi 3-4 litre civari sıvı tüketmişizdir. Bu sebeple Budapeşte'yi ziyaret etmek için sonbahar veya ilkbaharın daha uygun mevsimler olduğu kanaatindeyiz.
Budapeste havaalanına indikten sonra direkt merkeze giden E100 otobusuna 2 tanesi 4400 forint'ten (11 euro) bilet alarak bindik ve Deák Ferenc Tér durağında indik. Bu durak Pest tarafının tam göbeği ve otelimizin de bulunduğu, restoranlar, publar, hediyelik eşya dükkânları, marketler ve akla gelebilecek her şeyin olduğu Király Sokakının hemen dibinde. Yaklaşık 300 metre yürüdükten sonra otelimize vardık ve giriş işlemlerini yaptık.
Otelden hem giriş çıkış işlemlerinin hızlılığı ve kolaylığı, hem odanın ferahlığı, hem de asil en önemli özelliği olan konumu sebebiyle çok memnun kaldık. Ayrıca resepsiyonda çalışan Azeri hanimefendi de bize birçok konuda yardımcı oldu. Yine Király Caddesi üzerinde yeşil tabelalı, "Valutaváltó" yazan ufak bir döviz bürosunda en az komisyon ve en uygun kur ile euro-forint olacak şekilde döviz bozdurduk. 1 euro'yu 388 forint'ten bozuyorlar, bunu havaalanında veya diğer döviz bürolarında en iyi ihtimalle 1 euro 350-360 forint şeklinde yapıyorlar, o yüzden bu döviz bürosunu öneririm.
İlk gün yuruyerek St. Stephen Bazilikasına gittik. Adını Macaristan'a Hristiyanlığı getiren Aziz Stephen'dan alan ve 96 metre tavan yüksekliği olan bu bazilikanın kubbesi, iç mekan mozaikleri ve vitrayları etkileyiciydi. Buradan çıkınca hemen önündeki St. Stephen Meydanından başlayan Tuna Nehri'ne kadar uzanan ve birçok kafe, dükkân ve sokak sanatçısı bulunan Váci Caddesi'ni gezdik. Sokakın en sonuna geldiğimizde széchenyi Köprüsü'ne çıkarak Buda ve Pest arasında kalan manzarayı gün batımı esnasında izledik. Köprüden Buda tarafına geçip yine aynı köprüden geri dönerek iki tarafın şehir görünümünü de incelemiş olduk, ayrıca görkemli Parlamento binasını da gördük. Akşam yemeği için Kiosk Restaurant'ı tercih ettik. Burada geleneksel gulas yemeği, bir meze tabağı, bir kola ve iki kokteyl için %15 servis ücreti dahil toplam 50 euro ödedik.
İkinci gün sabah kahvaltısı için yuruyerek street food karavan denilen açık alandaki yemek büfelerinin bulunduğu yere gittik. Orada tanesi 7.5 euro olan ve kocaman bir pisi üzerine krem peynir ve onun da üzerine kasar peynir konularak servis edilen langos alarak kahvaltı yaptık. Buradan iki kişi için 1200 forint (3 euro) verdiğimiz biletlerle otobuse binerek Fisherman's Bastion'a (Balıkçı Tabanı) gittik. Burası adını bölgeyi korumakla yükümlü balıkçı loncasından alan ve Macaristan'ın 1000. kuruluş yıl dönümü kutlamak amacıyla inşa edilen bir tarihi kompleks. Burada şehrin panoramik şekilde gördük ve ayrıca orada çekilen bir fotoğrafımın Budapeşte Street Press isimli bir mock-up gazeteye basılmış halini edindik. Sonra yuruyerek Buda Kalesine çıkan ünlü funiküleyere geldik ve gidiş-dönüş olacak şekilde iki kişi toplam 10.000 forint (25 euro) ödedik ve kaleye çıktık. Kalenin tarihi atmosferi ve manzaraları gerçekten enfes. Akşam yemeği için bu sefer Ghetto Gulyas isimli mekanı tercih ettik. Burada başlangıç için Hortobágyi palacsinta denen etli pankeklerden, ana yemek için Paprikash denen acı soslu tavuk butu ve yanına servis edilen Nokedli isimli makarnadan istedik, içecek olarak da bir beyaz ve bir kırmızı Macar şarabı denedik. Tüm bunlar için yine %15 servis ücreti dahil toplam 52 euro ödedik. Yemekten sonra ruin bars adı verilen eski ve terk edilmiş, virane binalarda yer alan ve gece kulüplerini içeren bölgeye gittik ancak biraz dolandıktan sonra buradaki atmosferin bize göre olmadığını düşündük ve oradan ayrıldık. Geceyi Sofitel Otel'in giriş kısmındaki Las Vegas Casinoda rulet oynayarak sonlandırdık.
Üçüncü ve son günümüze Budapeşte'nin Champs-Élysées'i denilen Andrássy Caddesi'ni gezerek başladik. Birçok ünlü markanın mağazalarının bulunduğu bu caddenin sonuna geldiğimizde ise Kahramanlar Meydanı ve Şehir Parkını görme fırsatımız oldu. Bu geniş meydan ve park, tarihi anıtlar ve yeşil alanlar ile doluydu. Buradan 10 euro gibi bir ücret ödemek Uber ile Dünyanın En Güzel Kahvesi unvanına sahip New York Cafe'ye gittik. Yaklaşık 4-5 dakika sıra bekledikten sonra oturduk ve siparişlerimizi verdik. Atmosfer ne kadar harika olsa da mekanın popülerliği ve kalabalıklığı sebebiyle servis sıkıntılıydı, sipariş ettigimiz içecekler gelmedi. Benim çok beğendiğim Valrhona çikolatali kek ve vanilyalı panna cotta için 22 euro ödedik (buradaki fiyatlar normale göre yaklaşık 2.5-3 kat daha pahalı). Yine buradan 10 euro ödemek Uber ile Central Market Hall isimli kapalı pazar alanına gittik. Buradaki hediyelik eşya dükkânları ve yerel ürünlerin satıldığı marketleri gezdikten sonra ünlü Sinagog'u gördük. Giriş ücreti kişi başı yaklaşık 25 euro civarı olduğundan girmedik. Akşam yemeği için Mazel Tov isimli restoranda bir kızartma karnabahar yemeği, bir meze tabağı ve iki kokteyl için yine %15 servis ücreti dahil olacak şekilde 55 euro ödedik. Son günümüze Tuna Nehri üzerindeki 1 saatlik tekne turu ile tamamladık. 20.30-21.30 arasına bilet almış olduğumuz için manzaraları hem aydınlık hem de karanlıkta görme fırsatımız oldu. İki bilet için toplam 10.000 forint (25 euro) ödedik. Otele dönerken chimney cake isimli tatlıyı denedik, eh dedik. Dördüncü gün sabahı havaalanına giderek Budapeşte'den ayrıldık. 3 gün boyunca Budapeşte'nin havasının gündüz 36-38, gece 23-25 derece civarında seyrettiği sebebiyle acayip bunaldık, heralde gunde kisi basi 3-4 litre civari sıvı tüketmişizdir. Bu sebeple Budapeşte'yi ziyaret etmek için sonbahar veya ilkbaharın daha uygun mevsimler olduğu kanaatindeyiz.
