Burhan Altıntop'un Lost'ta Oynaması Hakkındaki Düşüncelerim
Kate: Yiivrum nasılsın? Beni neden aranıza almıyorsunuz?
Burhan: Tabii oynarım. Benim ata siporum golftür zaten.
Rose: Bacım, akapuntur yapabiliyor musun ki?
Sawyer: Hadi be hacı, yalnızca Jin'i azıcık tokatlayacaksın ne olur ki ya? Sen benim bu adadaki en yakın dostumsun ya... Sen irisin, güçlüsün. Bak, bu adam çok pis tahtu bana.
Burhan: Sen benim sırtımı haşu hırt hırt, ben senin sırtını haşuyayım hırt hırt.
Jack: Annnaaam! Kardeş, ölecek miyim ki yoksa ben? Vah benim dertli başıııım, nerelere gideyim, kimlere söyleyeyim derdimi?
Burhan: Bir kere ben Avrupa yakası gibi ünlü bir derginin idari müdürüyüm. Bana saygı duyaceksin. Sen nesin? Sokaklarda eline almışsın gitarı tıngır mıngır çalıyorsun. Sonra da buraya gelmişsin "Ben Drive Shaft'in üyesiyim" diye milleti kandırıyorsun. Bir kere ben müzik dünyasını çok yakından takip ederim. Hiç Drive Shaft'ta seni görmedim ki ben. Farketmedim sanma. İngiltere'nin köylüsü sensin. Köylü...
Benjamin: Dokunmak yok! Dokunmak yok!
Sun: Yenge, gel sana helva yapmayı öğreteyim. O kadar kişi öldü. Kimsenin bu işe el atacağı yok.
Burhan: Yine ambarın içine etmişsiniz ya...
Sun: Bakın palmiye yapraklarından terlik yaptım. Silikon yerine ağaçlardan elde ettiğim reçineyi kullandım. Artık ambara girerken herkes bu terliklerden giyecek. Çamurlu, kumlu ayakkabılarınızla giriyorsunuz. Sonra iki saat oradan kum, buradan çamur siliyorum.
Burhan: Ya bu bilgisayar bana kuz (kız) bulabilir mi ya? Sarışun, esmer farketmiyi... Yaşı da önemli değil, 18-80 arası olabilir. Nefes alsın yeter.
Bu diyalog, Burhan Altıntop'un Lost dizisinin karakterleriyle etkileşime girmesini ve adadaki dinamiklere dahil olmasını hayal ediyor. Ancak, dilbilgisi, imla ve noktalama hataları nedeniyle metnin anlaşılması zorlaşıyor. Daha anlaşılır bir versiyonunu aşağıda bulabilirsiniz:
Burhan Altıntop'un Lost'ta Oynaması Hakkındaki Düşüncelerim
Kate: Yiivrum nasılsın? Ama beni neden aranıza almıyorsunuz?
Burhan: Tabii ki oynayabilirim. Benim atalarım golf oynardı zaten.
Rose: Bacım, akupunktur yapabiliyor musun ki?
Sawyer: Hadi be hacı, yalnızca Jin'i azıcık tokatlayacaksın ne olur ki? Sen benim bu adadaki en yakın dostumsun ya... Sen irisin, güçlüsün. Bak bu adam çok pis tahtu bana çalıyor.
Burhan: Sen benim sırtımı ovuştururken, ben de senin sırtını ovuştururum.
Jack: Annam! Kardeş, ölecek miyim ki yoksa ben mi? Vah benim dertli başııım, nereye gideyim, kime söyleyeyim derdimi?
Burhan: Bir kere ben Avrupa yakası gibi ünlü bir derginin idari müdürüyüm. Bana saygı duymalısın. Sen nesin? Sokaklarda gitar çalıp şarkı söylüyorsun. Sonra da buraya gelip "Ben Drive Shaft'ın üyesiyim" diye milleti kandırıyorsun. Bir kere ben müzik dünyasını çok yakından takip ediyorum. Hiç Drive Shaft'ta seni görmedim ki. Fark etmedim sanma. İngiltere'nin köylüsü sensin. Köylü...
Benjamin: Dokunma!
Sun: Yenge, gel sana helva yapmayı öğreteyim. O kadar kişi öldü. Kimse bu işe el atmıyor.
Burhan: Yine ambarın içinde mi takılıyorsunuz?
Sun: Bakın palmiye yapraklarından terlik yaptım. Silikon yerine ağaç reçinesi kullandım. Artık ambara girerken bu terlikleri giyerek çamurlu, kumlu ayakkabılarınızı temizleyebilirsiniz.
Burhan: Bu bilgisayar bana bir kız bulabilir mi? Sarışın, esmer fark etmez, 18-80 yaş arası olsun, nefes alsın yeter.
Kate: Yiivrum nasılsın? Beni neden aranıza almıyorsunuz?
Burhan: Tabii oynarım. Benim ata siporum golftür zaten.
Rose: Bacım, akapuntur yapabiliyor musun ki?
Sawyer: Hadi be hacı, yalnızca Jin'i azıcık tokatlayacaksın ne olur ki ya? Sen benim bu adadaki en yakın dostumsun ya... Sen irisin, güçlüsün. Bak, bu adam çok pis tahtu bana.
Burhan: Sen benim sırtımı haşu hırt hırt, ben senin sırtını haşuyayım hırt hırt.
Jack: Annnaaam! Kardeş, ölecek miyim ki yoksa ben? Vah benim dertli başıııım, nerelere gideyim, kimlere söyleyeyim derdimi?
Burhan: Bir kere ben Avrupa yakası gibi ünlü bir derginin idari müdürüyüm. Bana saygı duyaceksin. Sen nesin? Sokaklarda eline almışsın gitarı tıngır mıngır çalıyorsun. Sonra da buraya gelmişsin "Ben Drive Shaft'in üyesiyim" diye milleti kandırıyorsun. Bir kere ben müzik dünyasını çok yakından takip ederim. Hiç Drive Shaft'ta seni görmedim ki ben. Farketmedim sanma. İngiltere'nin köylüsü sensin. Köylü...
Benjamin: Dokunmak yok! Dokunmak yok!
Sun: Yenge, gel sana helva yapmayı öğreteyim. O kadar kişi öldü. Kimsenin bu işe el atacağı yok.
Burhan: Yine ambarın içine etmişsiniz ya...
Sun: Bakın palmiye yapraklarından terlik yaptım. Silikon yerine ağaçlardan elde ettiğim reçineyi kullandım. Artık ambara girerken herkes bu terliklerden giyecek. Çamurlu, kumlu ayakkabılarınızla giriyorsunuz. Sonra iki saat oradan kum, buradan çamur siliyorum.
Burhan: Ya bu bilgisayar bana kuz (kız) bulabilir mi ya? Sarışun, esmer farketmiyi... Yaşı da önemli değil, 18-80 arası olabilir. Nefes alsın yeter.
Bu diyalog, Burhan Altıntop'un Lost dizisinin karakterleriyle etkileşime girmesini ve adadaki dinamiklere dahil olmasını hayal ediyor. Ancak, dilbilgisi, imla ve noktalama hataları nedeniyle metnin anlaşılması zorlaşıyor. Daha anlaşılır bir versiyonunu aşağıda bulabilirsiniz:
Burhan Altıntop'un Lost'ta Oynaması Hakkındaki Düşüncelerim
Kate: Yiivrum nasılsın? Ama beni neden aranıza almıyorsunuz?
Burhan: Tabii ki oynayabilirim. Benim atalarım golf oynardı zaten.
Rose: Bacım, akupunktur yapabiliyor musun ki?
Sawyer: Hadi be hacı, yalnızca Jin'i azıcık tokatlayacaksın ne olur ki? Sen benim bu adadaki en yakın dostumsun ya... Sen irisin, güçlüsün. Bak bu adam çok pis tahtu bana çalıyor.
Burhan: Sen benim sırtımı ovuştururken, ben de senin sırtını ovuştururum.
Jack: Annam! Kardeş, ölecek miyim ki yoksa ben mi? Vah benim dertli başııım, nereye gideyim, kime söyleyeyim derdimi?
Burhan: Bir kere ben Avrupa yakası gibi ünlü bir derginin idari müdürüyüm. Bana saygı duymalısın. Sen nesin? Sokaklarda gitar çalıp şarkı söylüyorsun. Sonra da buraya gelip "Ben Drive Shaft'ın üyesiyim" diye milleti kandırıyorsun. Bir kere ben müzik dünyasını çok yakından takip ediyorum. Hiç Drive Shaft'ta seni görmedim ki. Fark etmedim sanma. İngiltere'nin köylüsü sensin. Köylü...
Benjamin: Dokunma!
Sun: Yenge, gel sana helva yapmayı öğreteyim. O kadar kişi öldü. Kimse bu işe el atmıyor.
Burhan: Yine ambarın içinde mi takılıyorsunuz?
Sun: Bakın palmiye yapraklarından terlik yaptım. Silikon yerine ağaç reçinesi kullandım. Artık ambara girerken bu terlikleri giyerek çamurlu, kumlu ayakkabılarınızı temizleyebilirsiniz.
Burhan: Bu bilgisayar bana bir kız bulabilir mi? Sarışın, esmer fark etmez, 18-80 yaş arası olsun, nefes alsın yeter.