Fatih Altaylı'nın "niye böyle ama ya?" sorusunu uzun zamandır aklımda taşıyorum. Karnımızdan konuşamıyoruz mu? Bir şeyi beğenmeyince, "bok gibi" dememiz imkansız mı?
Şimdi herkes içi boş cümlelerle dolup taşıyor. "Olmuş, eline sağlık, yüreğine sağlık."
Ama etrafımız bok gibi diziler, filmler, albümlerle dolup taşıyor. Hiçbir şey eleştirilmiyor. Böyle bir standart oluştu. Kimse iyi bir şey aramaz hale geldi.
Vasat standart oturuyor. İyi şeyler arayanlar da düşman oluyorlar. "Siki de beğen." Diyorlar.
Vasat seviciler daha da kötüsüne gözünü dikiyor. Vasat bile iyi gözüküyor. "En azından eli yüzü düzgün."
Kötünün iyisini bırakıp çok kötünün kötüsüne doğru evriliyor. Bir gün, bu tükenir.
Şimdi herkes içi boş cümlelerle dolup taşıyor. "Olmuş, eline sağlık, yüreğine sağlık."
Ama etrafımız bok gibi diziler, filmler, albümlerle dolup taşıyor. Hiçbir şey eleştirilmiyor. Böyle bir standart oluştu. Kimse iyi bir şey aramaz hale geldi.
Vasat standart oturuyor. İyi şeyler arayanlar da düşman oluyorlar. "Siki de beğen." Diyorlar.
Vasat seviciler daha da kötüsüne gözünü dikiyor. Vasat bile iyi gözüküyor. "En azından eli yüzü düzgün."
Kötünün iyisini bırakıp çok kötünün kötüsüne doğru evriliyor. Bir gün, bu tükenir.