Camuoyuna açık bir açıklama.
Geçtiğimiz hafta olanların içinde olmak benim için çok üzücüydü. Umarım hiç yaşanmamış olsaydı. Ama olduysa, gerçekleri benim gözümden de duymanız faydalı olabilir. 19 yaşından beri Türkiye Basketbol Milli Takımı formasıyla gurur duydum. Bu formayı taşıyan her sporcu gibi, milli takımımın bir sporcusu olmak için her şeyi yapmışım. Bu yıl Mayıs ayında Akdeniz Oyunları öncesi açıklanan 33 kişilik milli takım kadrosuna yeniden seçilmiş olmaktan onur duydum. Ama şampiyonluk ve uzun bir final serisi oynadığımız için, Galatasaray ve Banvit takımlarında oynayan diğer milli oyuncular gibi nihai kadroda yer alamadım.
Bu arada Galatasaray Spor Kulübünün 23 yıl aradan sonra şampiyonluğu kazandığı final serisinin son maçında bildiğiniz olay yaşandı. Gezi Parkı olayları sırasında sessiz kalan bir televizyon kanalına kendi özgür irademle konuşmama hakkımı kullandım. Konuşmak kadar bazen konuşmamak da demokratik bir tepkidir, saygısızlık değildir.
Milli takım kadrosuna alınmamam konusunda: Kadro açıklanmadan bir hafta önce teknik ekipten Ertuğrul Erdoğan ile yüz yüze, Nihat İziç ile de telefonda konuştum. Bana kesinlikle kadroda olduğumu, hatta bu sezon oynadığım basketbolun Avrupalı şampiyonası boyunca da sürmesi gerektiğini söylediler. Kadro bir hafta sonra açıklandı. Ben yoktum. Nihat İziç'e telefonla ulaştım. "Ne oldu da kadroda yokum?" diye sordum. Bana sadece "devlet" dedi. Ardından da "Senin kadroda olmayacağını öğrendince Tanjeviç de rahatladı" cümlesini kurdu.
Ben bir sporcu olarak "devlet" seçeneğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Çünkü düşüncemiz ne olursa olsun hepimiz aynı bayrak adına mücadele ediyoruz. Nitekim Sayın Bakan Suat Kılıç da attığı tweet ile benim düşüncemi doğruladı. Devlet milli takım seçimlerine karışmazdı. Nihat İziç'in "devlet" derken neyi kast ettiğini kendisinin izah etmesini bekliyorum.
Benim açımdan milli takım kadrolarının seçimi sportif ve teknik gerekçelerle milli takım teknik ekibince yapılmalıdır. Ben de kararlarına saygı duyarım. Ancak spor hayatımın en verimli döneminde kadroya niçin alınmadığımı bir yandan siyasi faktörlere, diğer yandan dedikodu düzeyindeki "istediğimi yapmadı" biçimindeki izahlara dayandıran bir milli takım teknik kadrosuna saygı duymam mümkün değildir. Benim Türk Milli Takımının formasına onlardan çok daha fazla değer verdiğimin bilinmesini isterim.
Değerlendirmeyi tüm spor kamuoyunun en iyi şekilde yapacağına eminim.
Saygılarımla,
Cenk Akyol
Geçtiğimiz hafta olanların içinde olmak benim için çok üzücüydü. Umarım hiç yaşanmamış olsaydı. Ama olduysa, gerçekleri benim gözümden de duymanız faydalı olabilir. 19 yaşından beri Türkiye Basketbol Milli Takımı formasıyla gurur duydum. Bu formayı taşıyan her sporcu gibi, milli takımımın bir sporcusu olmak için her şeyi yapmışım. Bu yıl Mayıs ayında Akdeniz Oyunları öncesi açıklanan 33 kişilik milli takım kadrosuna yeniden seçilmiş olmaktan onur duydum. Ama şampiyonluk ve uzun bir final serisi oynadığımız için, Galatasaray ve Banvit takımlarında oynayan diğer milli oyuncular gibi nihai kadroda yer alamadım.
Bu arada Galatasaray Spor Kulübünün 23 yıl aradan sonra şampiyonluğu kazandığı final serisinin son maçında bildiğiniz olay yaşandı. Gezi Parkı olayları sırasında sessiz kalan bir televizyon kanalına kendi özgür irademle konuşmama hakkımı kullandım. Konuşmak kadar bazen konuşmamak da demokratik bir tepkidir, saygısızlık değildir.
Milli takım kadrosuna alınmamam konusunda: Kadro açıklanmadan bir hafta önce teknik ekipten Ertuğrul Erdoğan ile yüz yüze, Nihat İziç ile de telefonda konuştum. Bana kesinlikle kadroda olduğumu, hatta bu sezon oynadığım basketbolun Avrupalı şampiyonası boyunca da sürmesi gerektiğini söylediler. Kadro bir hafta sonra açıklandı. Ben yoktum. Nihat İziç'e telefonla ulaştım. "Ne oldu da kadroda yokum?" diye sordum. Bana sadece "devlet" dedi. Ardından da "Senin kadroda olmayacağını öğrendince Tanjeviç de rahatladı" cümlesini kurdu.
Ben bir sporcu olarak "devlet" seçeneğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Çünkü düşüncemiz ne olursa olsun hepimiz aynı bayrak adına mücadele ediyoruz. Nitekim Sayın Bakan Suat Kılıç da attığı tweet ile benim düşüncemi doğruladı. Devlet milli takım seçimlerine karışmazdı. Nihat İziç'in "devlet" derken neyi kast ettiğini kendisinin izah etmesini bekliyorum.
Benim açımdan milli takım kadrolarının seçimi sportif ve teknik gerekçelerle milli takım teknik ekibince yapılmalıdır. Ben de kararlarına saygı duyarım. Ancak spor hayatımın en verimli döneminde kadroya niçin alınmadığımı bir yandan siyasi faktörlere, diğer yandan dedikodu düzeyindeki "istediğimi yapmadı" biçimindeki izahlara dayandıran bir milli takım teknik kadrosuna saygı duymam mümkün değildir. Benim Türk Milli Takımının formasına onlardan çok daha fazla değer verdiğimin bilinmesini isterim.
Değerlendirmeyi tüm spor kamuoyunun en iyi şekilde yapacağına eminim.
Saygılarımla,
Cenk Akyol
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.