Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Çerkes Soykırımı

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Çerkes Soykırımı (Çerkes Sürgünü olarak da bilinir) veya Çerkesçe özel ismiyle Tsitsekun , Çarlık Rusyası tarafından Çerkes halkına gerçekleştirilen sistematik toplu katliam, etnik temizlik, ve sürgün. Olaylardan Çerkes halkının %80-97'si, yaklaşık 1.500.000 kişi, etkilenmiştir. Yok edilmesi planlanan halk genel olarak Çerkesler olsa da, Kafkasya'nın diğer Müslüman halkları da etkilendi. Rus kuvvetlerinin hamile kadınların karınlarını deşmek gibi çeşitli yöntemler kullandığı bildirildi. Grigori Zass gibi Rus generaller, Çerkesleri "insanlık dışı pislik" olarak tanımladılar ve Çerkes sivillerin toplu katliamını yücelttiler, bilimsel deneylerde kullanılmalarını savundular ve askerlerinin kadınlara tecavüz etmesine izin verdiler. Rus-Çerkes Savaşı sırasında Rus İmparatorluğu sistematik olarak Çerkes nüfusunu yok etme stratejisi uyguladı. Sadece Çerkesler arasında Ruslaştırmayı ve Rusya'nın diğer bölgelerine yerleşmeyi kabul eden küçük bir kısım olaylardan hiç etkilenmedi. Reddeden geri kalan Çerkes nüfusu çeşitli şekillerde dağıtıldı veya toplu halde öldürüldü. Bazı durumlarda Çerkesler Hristiyanlığı kabul etmeye zorlandı. Çoğu durumda Çerkes yerleşim yerleri bulundu ve yakıldı, sistematik olarak aç bırakıldı veya tüm nüfusu katledildi. Rus ordusunda asker olan Lev Tolstoy, Rus askerlerinin gece köy evlerine saldırdığını bildirdi. Olaylara tanık olan İngiliz diplomat William Palgrave, "tek suçlarının Rus olmamak olduğunu" ekliyor. 1864'te Çerkesler tarafından İngiliz İmparatorluğu'ndan insani yardım talep eden bir dilekçe imzalandı. Aynı yıl, 1864'te savaşın bitiminden önce hayatta kalan nüfusa karşı toplu sürgün başlatıldı ve büyük ölçüde 1870'lerde tamamlandı. Bazıları, ayrılmayı beklerken kalabalıklar arasında salgın hastalıklardan öldü. Diğerleri, yoldaki gemiler fırtınalar sırasında battığında veya kâr odaklı nakliyecilerin kârı en üst düzeye çıkarmak için gemilerini aşırı yüklediği durumlar nedeniyle öldü. Akademisyenler, Rus hükümetinin kendi arşiv rakamlarını dikkate alarak, bu süreçten Çerkes nüfusunun %80-97'sinin etkilendiğini tahmin ediyorlar. Hayatta kalıp sürgün edilen Çerkesler Osmanlı Devleti'ne yerleştirildi. Osmanlı arşivleri, 1879'da yaklaşık 1 milyon Çerkes muhacirin Osmanlı topraklarına girdiğini, ancak bunların yaklaşık yarısının kıyılarda hastalıklar nedeniyle öldüğünü gösteriyor. Osmanlı arşivleri doğruysa bu, Çerkes soykırımını 19. yüzyılın en büyük soykırımı yapar. Osmanlı arşivlerini destekleyen 1897 Rus nüfus sayımı, orijinal sayının onda biri olan yalnızca 150.000 Çerkes kaydediyor. 1929 baharında Kafkasya'ya bilimsel çalışma üzerine giden Gürcü tarihçi Simon Canaşia'nın karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyar, Karadenizin "karpuz gibi" insan vücut parçaları ile dolduğunu, kargaların kadın saçı ve erkek sakallarına yuva yaptığını aktarmıştır. 2023 itibariyle Gürcistan, Çerkes soykırımını tanıyan tek ülkedir. ABD'nin Wayne şehri ve Doğu Türkistan Sürgün Hükûmeti de resmî olarak Çerkes soykırımını tanımıştır. Ukrayna meclisi ise tanımayı tartışmaktadır. Rusya, Çerkes soykırımını aktif olarak reddediyor ve olayları rızaya dayalı bir göç olarak sınıflandırıyor (Rusça: Черкесское мухаджирство, 'Çerkes muhacirizmi'). Şubat 2020'de Rusya'nın Ankara büyükelçisi Aleksey Yerhov, Çerkes Soykırımını "güzel bir masal" olarak nitelendirdi. Yerhov, KAFFED'in baskıları sonucu özür diledi. Çerkesler her yıl 21 Mayıs'ı Çerkes Yas Günü olarak anarlar. 21 Mayıs'ta tüm dünyadaki Çerkesler, özellikle Kayseri ve Amman gibi büyük Çerkes nüfusa sahip şehirlerin yanı sıra İstanbul gibi diğer büyük şehirlerde Rus hükümetini protesto ediyor. Arka plan Çerkesler Osmanlı ile ilişkileri geliştirme sebebiyle Hristiyanlığı terk edip İslam'ı kabul ettikten sonra, Rusya Çerkeslere düşman gözüyle bakmaya başladı. Çerkesya konumu itibarıyla Rusya, İngiltere, Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki güç mücadelesinin ortasında kilit bir stratejik bölgeydi. Rusya gözünü Karadeniz boyunca genişleyerek sıcak denizlere inmeyi hedefliyordu. İngiltere ise Rusya'yı engellemek istiyordu. Rusya, İran'ın düşüşünü kolaylaştırmak için Karadeniz'de tersanelere ihtiyaç duyacaktı, bu da kıyı şeridiyle Çerkesya'yı hedef haline getirdi. Ancak Müslüman olan Çerkeslerin Ruslara karşı Osmanlıları tercih etmeleri Rus İmparatorluğu'nu rahatsız ediyordu. Çerkesya'nın stratejik önemi o kadar büyüktü ki, 1853'te Karadeniz Rus ticareti için çok önemli hale geldi ve ihracatının üçte birinden sorumluydu. Etnik temizlik Çerkesya ile savaşın başlaması II. Katerina döneminde Rus ordusu Çerkes topraklarına girmeye başladı ve Rusya, Çerkesya'yı hızla ilhak etmek amacıyla kaleler inşa etmeye başladı. 17 Temmuz (O.S.), 1763'te Rus kuvvetleri, Doğu Çerkesya'daki Mezdeug (günümüz Mozdok) kasabasına girerek orayı bir Rus kalesine dönüştürdü. Böylece Çerkesler ile Rus İmparatorluğu arasındaki düşmanlıklar başladı. Rus ordusu beklemediği kadar sıkı bir direnişle karşılaştı. Rus-Çerkes savaşı sırasınca iki taraf da birbirine pek çok baskınlar düzenledi. Katliamların başlangıcı Fyodor Bursak ve Pavel Tsitsianov 1799'da Rus general Fyodor Bursak Batı Çerkesya'ya saldırılar düzenledi. Bu saldırının daha önceki saldırılardan farkı, Bursak'ın askerlerine "ayrım yapmadan, ister düşman ister barışçıl olsun, tüm Çerkes köylerini yok etme" emri vermesiydi. 1802-1806 yılları arasında Pavel Tsitsianov benzer saldırılar düzenledi. Tsitsianov Çerkeslerin "Rusya'ya kıyasla ne kadar önemsiz olduklarını" göstermek istiyordu. 1805'de General Glazenap 80 köy yaktı. Askerlerine "halkı korkutarak boyun eğdirme ve dağlılardan intikam alma" emrini verdi. Bir köy yakma harekâtı başlatıldığında, Rus ordusu önce köye girip yağmalıyor, sonra direnenleri, şikayetçileri öldürüyor ve son olarak da köyü ateşe verip gidiyorlardı. 1810'da yaklaşık 200 köy yakıldı. 1805 ile 1807 yılları arasında General Bulgakov'un ordusu tek başına 280'den fazla köyü yaktı. 1763'te 350.000 olan Kabardey'in nüfusu 1817'de sadece 37.000'di. 1808'de bir Rus komisyonu, Rus İmparatorluğu'na karşı Çerkes direnişini sona erdirmek için Çerkeslerin anavatanlarından tamamen çıkarılması gerektiğine karar verdi. Bu, Rus hükümetinde henüz çoğunluk görüşü olmasa da, hızla yayılıyordu. Şubat 1810'da General Fyodor Bursak'ın kuvvetleri Sop Nehri yakınlarındaki bir Çerkes köyüne girdiler ve köyü yakmaya başladılar. Nehir taşmaya başlayınca bir sonraki köye saldırma planlarını ertelemeye karar verdiler. Aralık ayında Şapsığ bölgesinde de aynı yöntemler uygulanmış ve birkaç köy yakılmıştı. Bazı sivillerin ormana kaçması üzerine bölgedeki ormanlar yakıldı. 1811'de Rusya'daki St. Petersburg'a, işgal altındaki bölgelerdeki Çerkeslerin temel hakları için dilekçeler gönderildi. Aleksey Yermolov 1817'de Rus veteran general ve savaş kahramanı Aleksey Yermolov, Kafkasya'ya atandı. Sorunu çözmesi ve savaşı Rusların lehine değiştirmesi bekleniyordu. Yermolov, Çerkeslerin isteyerek teslim olmayacakları ve resmi bir askerî strateji olarak "terör"ün etkili olacağı sonucuna vardı. Terör yöntemleri zaten kullanımda olsa da ancak Yermolov'un emriyle resmiyet kazanmış ve eski generaller bazen aşırıya kaçarlarsa cezalandırılsa da savaş kahramanı Yermolov için böyle bir şey mümkün değildi. Bu nedenle Yermolov uygun gördüğü gibi hareket edebilirdi. Rus generaller, halkı şok ederek teslim olmaları için Çerkes köylerini ve kasabalarını yok etmeye ve insanları katletmeye başladı. Yermolov yönetimindeki Rus birlikleri, direniş savaşçılarının saklandığı düşünülen köyleri yok ederek, suikastlar, adam kaçırmalar ve bütün aileleri infaz ederek misilleme yaptı. Çerkes direnişi yiyecek için köylere bel bağladığından, Rus ordusu da sistematik olarak ekinleri ve hayvanları yok etti ve Çerkes sivil çiftçileri öldürdü. Çerkesler, bölgedeki tüm Çerkesleri kapsayan bir federasyon oluşturarak yanıt verdi. Mayıs 1818'de, Yermolov'dan emir alan General Ivan Petrovich Delpotso komutasındaki Rus kuvvetleri tarafından Tram köyü kuşatıldı, yakıldı ve sakinleri öldürüldü:Köylerin içindeki her şeyle birlikte tamamen yok edilmesi, Rus ordusu ve Kazak birlikleri tarafından standart bir eylem haline geldi. Buna rağmen Çerkes direnişi devam etti. Eylül 1820'de Rus kuvvetleri, Doğu Çerkesya sakinlerini zorla sürgün etmeye başladı. Kabardey'in tamamı (Doğu Çerkesya) daha sonra Rus Çarının mülkü ilan edildi. General Yermolov daha sonra Kabardey'deki çabalarını hızlandırdı. Yalnızca Mart 1822'de 14 köy Yermolov tarafından yok edildi. Şubat 1824'te General Vlasov liderliğindeki Rus ordusu 4 Çerkes köyüne saldırdı ve onları yerlilerle birlikte tamamen yok etti. Bu köyler, Rus İmparatorluğu ile barış içinde olmalarıyla ünlüydü, Çerkesler tarafından vatan haini olmakla suçlanıyorlardı, ancak yine de Rus saldırılarının hedefi oldular. Çerkesler bir açıklama istediler; ki verilmedi. Bu olaylardan sonra Rusya ile barış içinde olan köyler dahi savaşmaya başladı. 1828'de General Emanuel, 6 Natuhay Çerkes köyünü ve daha birçok Şapsığ Çerkes köyünü yok etti. Daha sonra Kuban'ı geçti ve 210 köyü daha yaktı.bağlantı=https://en.wikipedia.org/wiki/File:Interview_between_Russians_and_Circassians._Edmund_Spencer._Turkey,_Russia,_the_Black_Sea,_and_Circassia.P.303.jpg|sol|küçükresim|upright=0.91|Çerkesler bir müzakere sırasında Ruslara "defolun" işareti yapıyorBu katliam taktikleri Çerkesleri daha fazla sinirlendirdi. Bunun ardından birçok Çerkes prensi, hatta yüzyıllardır rekabet içinde olan prensler el ele vererek daha sıkı direnmeye başladı, bu sırada pek çok işgalci Rus ordusu yenilgiye uğradı, bazıları tamamen yok edildi. Avrupa'da, özellikle İngiltere'de, Ruslara karşı direnen Çerkeslere karşı büyük bir sempati oluşmaya başladı. 14 Eylül 1829’da Edirne Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre, Osmanlı İmparatorluğu Çerkesya dahil olmak üzere Kafkasya'yı Rus toprağı olarak tanıyordu. Çerkesler bu antlaşmanın Ruslar tarafından Osmanlı'yı kötülemek için uydurulduğunu düşünüyorlardı ve gerçekliğine inanmadılar. Antlaşmanın gerçek olduğu doğrulandıktan sonra Çerkes elçileri İngiltere, Fransa ve Osmanlı topraklarına gönderilerek antlaşmanın Çerkesler için geçersiz hükmünde olduğu bildirildi. 1831'de Rus hükümeti, Natuhay kabilesinin tamamen yok edilmesi planını değerlendirdi; Natuhayların nispeten barışçıl olmasına ve hatta Ruslarla ticaret yapmalarına rağmen. 1831'in sonlarında, Rus General Frolov ve görev gücü birkaç köyü yok etti. 20 Kasım gecesi başlayarak, köylerin toplarla kuşatıldığı ve bombalandığı bir "korku harekatı" başlatıldı. Hedefler evler ve camilerdi. Operasyon bir raporda şöyle anlatıldı:Başka bir raporda General Rosen, Aralık 1831'de 381 Çerkes'i esir aldığını ayrıntılı olarak anlatıyor ve köylere ateş ederek 100 erkek ve 50 kadını öldürmekle övünüyor. Ayrıca raporunda, Midvideiv adlı bir Rus askerinin, camiyi yakmasına engel olmaya çalışan bir Çerkes'i öldürdüğünü övgü ile anlatıyor. Ruslar araziyi değiştirerek Çerkes direnişine karşı koymak istediler. Bir yol ağı kurdular ve bu yolların etrafındaki ormanları temizlediler, yerli köyleri yok ettiler ve genellikle Ruslar veya diğer Ortodoks Slav halklarından oluşan yeni çiftçi toplulukları yerleştirdiler. Giderek daha kanlı hale gelen bu durumda, köylerin toptan yok edilmesi standart bir taktik haline geldi. General Yermolov kendi sözleriyle "Çerkes topraklarına ihtiyacımız var ama Çerkeslerin kendilerine ihtiyacımız yok" diyordu. Yermolov ve Bulgakov gibi Rus askeri komutanları, savaş alanında şan ve fetih yoluyla zenginlik elde etmek için kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek, Çar'ı sık sık aldatmışlar ve Çerkes gruplarının Rusya ile barış yapma girişimlerini gizlemişlerdir. 1837'de bazı Çerkes liderler, daha fazla kan dökülmemesi gerektiğini savunarak Ruslara beyaz bir barış teklif etti. Bu teklife cevaben General Yermolov komutasındaki Rus ordusu 36 Çerkes köyünü yaktı. Grigori Zass sol|küçükresim|upright=0.78|Grigori Zass 1833'te Grigori Zass, merkezi Batalpashinsk kalesinde bulunan Kuban Askeri Hattının bir kısmının komutanlığına atandı. Zass, Çerkesleri Ruslardan ve diğer Avrupalılardan daha aşağı bir ırk olarak görüyordu. Zass'ın ana taktiği saldırılara orantısız biçimde cevap vermekti, küçük bir Çerkes saldırısına karşılık yıl boyunca onlarca köyün yok edilmesiyle sonulanan bir "ceza seferi" başlatabilirdi. Ona göre Çerkeslerle baş etmenin tek yolu onları "vahşi hayvanlar gibi" korkutmaktı. Zass, insanları diri diri yakmak, kafa kesip kazığa geçirmek, kalabalık köyleri yerle bir etmek, kasıtlı olarak salgın hastalıklar yaymak ve toplu tecavüz dahil olmak üzere bu düşünceye dayanan yöntemler kullandı. Kopmuş Çerkes vücut parçalarından oluşan bir koleksiyona sahipti. Böylece Çerkesler arasında korku ve şok yayarak onları teslim olmaya zorluyordu. Bu yöntemin başarısı nedeniyle başkomutan olarak atandı ve tam yetki verildi. Ağustos 1833'te Zass, Çerkes topraklarına ilk seferini yönetti. Köylerin yanı sıra birden fazla kasaba da yok edildi. Kasım ve Aralık ayları arasında Besleney bölgesine saldırdı ve Besleney'in başkenti Qanoqo köyü de dahil olmak üzere Besleney bölgesindeki çoğu yerleşim yerini yok etti. 1834-1835 yılları arasında özellikle Abzeh, Besleney ve Şapsığ bölgelerinde Çerkes nüfusunu yok etmeye devam etti. 1834'te Albay Zass, General Rosen'e Çerkesya seferini detaylandıran bir rapor gönderdi: Daha sonra bir mahalleyi nasıl yok ettiğini anlatıyor: [[Dosya:Zass impaling.png|küçükresim|upright=0.85|"Rus askerleri Çerkes kafalarını kazığa geçiriyor, Grigori Zass keyifle izliyor", Nikolay İvanoviç Lorer]] Zass, bir zaferden sonra genellikle birkaç köyü yakar ve gösteriş yapmak için sığırlara ve atlara el koyardı. Düşmanın moraline çok dikkat ediyordu. Raporlarında sık sık köylerin yok edilmesiyle övünür, sivillerin toplu katliamını şiirsel bir üslupla yüceltirdi. Raporlarında yaygın olarak "köy yerle bir edildi", "köyle birlikte direnenler ateş ve kılıçla bir oldu", "köy halkı tamamen yok edildi" gibi ifadeler bulunmaktadır. Zass, Berlin'deki anatomi profesörü arkadaşlarına kopmuş Çerkes vücut parçaları gönderdi. Rus subay Nikolay İvanoviç Lorer, Zass'ın çadırında Çerkes kafaları topladığını ve etlerini kaynattığını söyledi. Ayrıca çadırının dışında bir tepede mızraklara saplanmış Çerkes kafaları vardı. Çerkes kültüründe insanın başıyla birlikte gömülmesi gerektiğine, yoksa cehenneme gideceğine dair bir inanç vardı, bu nedenle Zass, Çerkes kellelerini toplamaktan ve asla geri vermemekten veya onları yüksek fiyatlara satmaktan özel bir zevk alıyordu. Savaştan sonra Ruslar Çerkes kellelerini keserek Zass'a ulaştırıyordu. Zass'ın ordusu, kendi isteği üzerine eski suçlulardan oluşuyordu. Kuvvetlerinin Çerkeslerle istediklerini yapmasına izin verdi. Zass, tüm Çerkeslerden "vahşiler", "haydutlar", "yağmacılar" veya "hırsızlar" olarak bahsetti. Çerkes ağıtlarında Zass, kasabalardan rastgele Çerkes erkekleri seçip onları bir eğlence biçimi olarak diri diri yakan, hamile kadınların karını kesen bir figür olarak geçmektedir. Zass liderliğindeki alayların askeri başarıları, yüksek komuta tarafından büyük beğeni topladı ve Zass ödüllendirildi. 1834-1835 yılları arasında özellikle Abzeh, Besleney, Şapsığ ve Kabardey bölgelerinde Çerkes nüfusunu yok etmeye devam etti. 1835'te terfi etti. Tüm Kuban hattı emrine verildi. 1836'nın sonlarında Çerkesya Ermenileri Rusya'ya bağlılıklarını ilan ettiler ve Zass'tan kendilerine yaşayacak bir yer vermesini istediler. 1839'da Zass bir Ermeni kolonisi kurdu. Ermenilere yer açmak için Çerkes köyleri yok edildi. Bu yıl Armavir'in resmi kuruluş yılı olarak kabul edilmektedir. 1842'de Zass, aralarında Pavel Grabbe'nin de bulunduğu üstleriyle bir tartışma yaşadı, Kafkasya'yı sonsuza dek terk etmek zorunda kaldı ve sonunda 1848'de istifa etmek zorunda kaldı. Son dönem 1857'de, Dmitry Milyutin hayatta kalan Çerkeslerin sürgün edilmesi gerektiğini savunduğu belgeyi yayınladı. Milyutin'e göre, mesele Çerkes topraklarını ele geçirmek değil değil, Çerkeslere son vermek olmalıydı. Çar II. Aleksandr öneriyi kabul etti ve Milyutin savaş bakanı olarak terfi edildi. Buna ek olarak Rostislav Fadeyev öneriyi destekleyerek, "Çerkesleri evcilleştirmek mümkün değil, yarısını tamamen yok edersek, diğer yarısı silahlarını bırakacaktır." fikrini ortaya koydu. Osmanlı'ya yönelik Çerkes göçleri, küçük gruplar halinde 19. yüzyılın ilk yarısında da yapılmıştı. Osmanlı'nın Karadeniz kıyılarına yerleşen, tarım ve ticaretle geçinen 370 Çerkes ailesi vardı. Ancak hiçbir zaman Çerkes milletinin tamamen sürülmesi söz konusu olmamıştı. Bu dönemde Rus siyasetçi Viktor Koçubey, bölgeyi ziyaret eden Amerikanlara şöyle demişti: küçükresim|Köyünü terk etmeye zorlanan Çerkesler 1859 yılında, Ruslar Osmanlı hükûmeti ile detayları görüşmeye başladılar. Ruslar Kafkasya'da Çerkes varlığını yok etmek istiyordu, Osmanlılar ise Balkanlardaki isyanlara karşı bir güç olarak Müslüman nüfusa ihtiyaç duyuyorlardı. Böylece 1860 yılında iki taraf 50.000 Çerkesin sürgün edilmesinde karar kıldı, ancak Ruslar bu rakama sadık kalmayacaklardı. 1861'den 1864'e kadar sürgünleri gerçekleştirme sorumluluğu Yevdokimov'a verildi. Rus askeri Ivan Drozdov'un anılarına göre, Rus ordusu çoğunlukla Çerkeslerin yaşadığı bölgeleri ayrım gözetmeksizin yok etmeyi tercih etti. Eylül 1862'de bir Çerkes köyüne saldırdıktan ve bazı sakinlerinin ormana kaçtığını gördükten sonra General Yevdokimov ormanı altı saat boyunca bombaladı, ardından hayatta kalan kimsenin kalmadığından emin olmak için ormanı ateşe verdi. Drozdov, Çerkeslerin ailelerinin ve köylerinin geri kalanının kaçmasına izin vermek için kendilerini toplara feda etmeye yemin ettiklerine kulak misafiri olduğunu bildirdi. Lev Tolstoy'un bildirdiğine göre Rus askerleri gece Çerkes köylerine dalıyorlardı. Bölgede bulunan Britanyalı diplomat Sir Pelgrave durumu "yok olmalarını izlemek üzücü, tek suçları Rus olmamaktı" şeklinde yorumlamıştı. Bu dönemde Çerkes entelektüelleri ve askerî liderleri arasındaki bir toplantıda geleneksel meclis toplantılarını terk edip tam anlamıyla Avrupaî bir meclis kurulması gerektiği kararı alındı ve 13 Haziran 1861 tarihinde Çerkes Meclisi kuruldu. Meclisin merkezi olarak günümüzde Soçi olarak bilinen Şaçe bölgesi seçildi. Meclis başkanı ve Çerkesya başkanı olarak Gerandıqo Berzeg seçildi. Tüm Çerkesya'nın ortak hükûmeti bu meclis idi. Osmanlı ve İngiliz delegasyonları, tutarlı bir devlette birleşirlerse bağımsız bir Çerkesya'nın tanınacağını vadettiler. Ancak Rus General Kolyobakin hızla Soçi'yi istila etti ve meclisi yerle bir etti. 1862'de Çerkesler, davalarını savunmak için Britanya'daki büyük şehirlere bir liderler heyeti göndererek Londra, Manchester, Edinburgh ve Dundee gibi büyük İngiliz ve İskoç şehirlerini ziyaret ettiler. Ziyaretler başta İskoçlar olmak üzere Britanyalılar tarafından destekle karşılandı. Politikacılar ve gazeteler "Çerkes davasını" ele almaya ve "Çerkesya'yı katliamdan kurtarmak için" müdahale çağrısında bulunmaya başladılar ve bir noktada Parlamento, Rusya ile savaşmaya ve mücadele eden Çerkesya üzerinde bir manda kurmaya girişmeye yaklaştı.Ancak sonunda, bu tür girişimler İngiliz hükûmet politikasını değiştirmede başarısız oldu. Londra'nın eylemsizliğine kızan birçok kişi tarafından organize edilen Çerkes Yardım Komitesi, Çerkes yetimler için şilte, battaniye, yastık, yün ve giysi temini için 2.067 £ toplamayı başardı. Ancak Komite daha sonra Rus düşmanlığı ile suçlandı ve kapatıldı. 1863 sonbaharında, Rus operasyonları metodik hale geldi. Çerkesler ormana kaçtıktan sonra, köyleri ve yiyecekleri yakılacak, ardından bir veya iki hafta sonra hiç Çerkes kalmadığından emin olmak için arama yapılacak ve orman yakılacaktı. Bu süreç, General Yevdokimov bölgedeki tüm Çerkeslerin vurularak, aç kalarak ya da yanarak öldüğüne ikna olana kadar tekrarlanacaktı. 9 Nisan 1864'te Çerkesler tarafından "Çerkes Liderlerden Majesteleri Kraliçe Victoria'ya Dilekçe" imzalandı:1864'te Maykop yakınlarındaki Khodz vadisinde Çerkes halkı Rus birliklerine direndi. Savaş sırasında erkeklere kadınlar da katıldı. Ağır toplara ve diğer modern silahlara sahip Rus birlikleri, olaylara tanık olan bir Çerkes tarihçinin "kan denizi" olarak tanımladığı bir sahnede tüm erkekleri, kadınları ve çocukları öldürdü. Mart 1864'te kuşatılmış bir Çerkes ordusu teslim olmayı reddetti ve toplu intihar etti. İki ay sonra, 21 Mayıs 1864'de, 20.000 kişilik Çerkes ordusu ile 100.000 kişilik bir Rus ordusu arasında Qbaade Muharebesi gerçekleşti. Rus kuvvetleri dört taraftan ilerledi. Çerkes güçleri hattı kırmaya çalıştı, ancak birçoğu cepheye ulaşmayı başaramadan Rus topçuları ve piyadeleri tarafından vuruldu. Kalan savaşçılar militan olarak savaşmaya devam ettiler ve kısa sürede yenildiler. Rus ordusu zaferi kutlamaya başladı ve bir askeri-dini geçit töreni düzenlendi, 100 Çerkes savaşçı otorite kurmak için halka açık bir infazda kolları ve bacakları kesilerek idam edildi. Muharebenin yaşandığı yerin günümüzdeki ismi "Krasnaya Polyana", yani kızıl çayır, adını tepeden nehre akan Çerkes kanından alır. Qbaade muharebesinin ardından Çerkes sürgünü hız kazanmış oldu. Mihail Nikolayeviç ise askerlerini böyle tebrik etmişti: Boşalan toprakların Ruslaştırılması 25 Haziran 1861'de Çar II. Aleksandr, "Kuzey Kafkasya Yerleşimi" başlıklı bir imparatorluk fermanı imzaladı: Çar Aleksandr, kolonizasyon sürecini kişisel teşvik etti. 1861 baharından 1862'ye kadar, eski Çerkesya'da 35 Kazak stanitsası kuruldu ve 5.480 aile toprağa yerleşti. 1864'te Transkuban bölgesinde on yedi yeni Kazak stanitsa kuruldu. Çerkeslerden "temizlenen" tüm topraklara Ruslar, Kazaklar, Karaçay-Balkarlar ve Ermeniler yerleştirildi. Sürgün Limanlardaki vaziyet Hayatta kalan Çerkeslerin sürgünü 1860'lı yıllarda başladı. Yevdokimov'un birlikleri, Çerkes köylerini yok ettikten sonra, kalan Çerkesleri kıyıya kaçmaya zorladı. Kıyıya sürülen Çerkesler burada Osmanlı İmparatorluğu'na gönderilmeyi beklediler. Yevdokimov'un tehcir operasyonları sırasında ölen Çerkeslerin sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte modern tahminler en az 625.000 ile başlamaktadır. Bazıları, ayrılmayı beklerken kalabalıklar arasında salgın hastalıklardan öldü. Diğerleri, yoldaki gemiler fırtınalar sırasında battığında veya kâr odaklı nakliyecilerin kârı en üst düzeye çıkarmak için gemilerini aşırı yüklediği durumlar nedeniyle öldü. Olaylara şahit olan Rus tarihçi Adolf Berge durumu böyle açıklamıştı: Ivan Drozdov şunları kaydeti: Başlangıçta, 17 Mayıs 1863'te Çar II. Aleksandr, göç etmeyi "seçenlerin" kendi yollarının bedelini ödemesi gerektiğine karar verdi. Yolculuk masraflarını karşılamak için Çerkesler bazen sığırlarını, eşyalarını ve hatta kendilerini köle olarak satmaya zorlandılar. Çerkesler tipik olarak, kiralanmamış gemileri kullanarak ayrılmaya zorlandılar, böylece kendilerini bu tür gemilerin kaptanları tarafından suiistimallere maruz bıraktılar. Bazı durumlarda 1.800 kadar Çerkes hayvan ve ev eşyalarıyla birlikte tek bir gemiye tıkıştırıldı. Çoğu durumda, bu tür gemiler battı. Eğer gemiler batmadıysa, bu tür kalabalık ortamlar hastalıkların yayılmasına ve susuzluğa müsait hale geliyor ve gidecekleri yere vardıklarında sadece yolcularının cesetlerini barındırıyordu. Bu tür gemiler, gözlemciler tarafından "yüzen mezarlıklar" olarak anılıyordu. Kötü niyetli kaptanların elindeki suistimaller de bildirildi. Bir vakada, Kıbrıs'a giden bir gemi, parçalanmış ve başları kesilmiş cesetlerle bulundu ve mültecilerin hala canlıyken bağlanıp denize atılmalarına ilişkin dedikoduları doğruladı. Bu gemide yolcuların sadece üçte biri hayatta kalabilmişti. Başka bir Rus gözlemci olan Olshevsky, durumdan en çok Yevdokimov komutasındaki Rus komutanlığını sorumlu tuttu: Şartlara rağmen Yevdokimov komutasındaki Rus kuvvetleri Çerkesleri kıyıya sürmeye devam etti. Ocak ayında Yevdokimov Ubıh köylerini yok etti ve Ubıhlara kıyıya gitmekten veya kışın donmaktan başka çare bırakmadı. Mart ayında Çerkeslerin Tuapse limanındaki mülteci kalabalığı yirmi bine yaklaştı. Çerkes kıyılarını terk edenlerin sadece bir kısmı Osmanlı limanlarına ulaşabildi. Osmanlı kıyılarına ulaşmayı başaran kesimden çok daha fazlası kısa süre sonra orada hastalıklardan öldü. Bir İngiliz görgü tanığı olan Laurence Oliphant The Times gazetesi için şunları yazdı: Taşıma gemileri 1864'te Bâb-ı Âli, kıyılarında meydana gelen insani felaket nedeniyle Rus hükûmetinden tehcirleri durdurmasını defalarca istedi. Osmanlı talepleri defalarca reddedildi. Birçok gemi, aralarında mevcut olan hastalık nedeniyle Çerkesleri taşımayı reddetti. Nisan 1864'te Rus gemileri kendilerini nakliyeye sunmayı bıraktı ve tüm süreci Osmanlıların üzerine attı; ve General Yevdokimov yiyecek, su veya tıbbi yardım için hiçbir çaba sarf etmedi. Rusya, tehcir edilenlerin hayatta kalmasının öncelik olmadığını açıkça ortaya koyduğunda, Osmanlı ve İngiliz gemileri Çerkesleri taşımak için geldi. Osmanlı kıyılarına varmayı başaran nüfusun büyük kısmı hastalıklar sebebiyle öldü. Trabzon'daki Rus konsolosu, 240.000 Çerkes'in geldiğini ve kısa bir süre sonra 19.000'inin öldüğünü ve ölüm oranının günde yaklaşık 200 kişi olduğunu bildirdi. 25 Mayıs 1864'te, İstanbul'daki İngiliz büyükelçisi Henry Bulwer, İngiliz hükûmetinin kendi gemilerinden bazılarını bu amaçla getirmesi gerektiğini, çünkü Osmanlıların kendi başlarına yeteri kadar gemiye sahip olmadığını savundu; ve 29 Mayıs'ta bir Moldavya, bir Alman ve bir İngiliz gemisi ve sekiz Yunan gemisinin Çerkeslerin taşınmasına yardım ettiği bildirildi. Demografik değişimler bağlantı=https://en.wikipedia.org/wiki/File:Kbaada21051864.jpg|küçükresim|21 Mayıs 1864'te Qbaada'daki bir askeri kampta Kafkas Savaşı'nın sonunu simgeleyen Rus birliklerinin geçit töreni|upright=0.95 Genel olarak, Rus hükümetinin kendi arşiv rakamlarını ve Osmanlı rakamlarını dikkate alan hesaplamalar, süreçte Çerkes ulusunun %90, %94 veya %95-97'lik kısmının yok olduğunu tahmin ediyor. Daha önceden 100.000 nüfusa sahip olan Güneybatı Çerkes Soçi bölgesi, olayların ardından 98 nüfusa sahipti. Sayıları 300.000 kadar olan Şapsığ kabilesi, ormanlara ve ovalara kaçmayı başaran 3.000 kişiye düşürüldü. 140 Şapsığ ise Sibirya'ya sürgün edildi. Hayatta kalıp sürgün edilen Çerkesler Osmanlı Devleti'ne yerleştirildi. Osmanlı arşivleri, 1879'da yaklaşık 1 milyon Çerkes muhacirin Osmanlı topraklarına girdiğini, ancak bunların yaklaşık yarısının kıyılarda hastalıklar nedeniyle öldüğünü gösteriyor. Osmanlı arşivleri doğruysa bu, Çerkes soykırımını 19. yüzyılın en büyük soykırımı yapar. Osmanlı arşivlerini destekleyen 1897 Rus nüfus sayımı, orijinal sayının onda biri olan yalnızca 150.000 Çerkes kaydediyor. Soykırımın ardından başlatılan sürgünün ana hedefi Çerkesler olsa da, olaylardan Abhaz, Abazin, Çeçen, İnguş, Oset ve diğer Müslüman Kafkas toplulukları da etkilenmiştir. Abhaz ve Osetlerin durumunda sadece Müslümanlar sürgün edildi, Hristiyanlar affedildi. En az 22.000 Çeçen ve Müslüman Oset de Türkiye'ye geldi. Kuzeybatı Kafkasya'daki diğer iki Müslüman halk, Karaçay ve Balkarlar, başından beri Rusya'ya sadık oldukları için süreç boyunca çok sayıda sürgün edilmedi. Bu arada Abhazya, 19. yüzyılın sonunda etnik Abhaz nüfusunun %60'ını kaybetti. Buna ek olarak İnguşların %80'inin 1865'te Orta Doğu'ya gitmek üzere İnguşetya'yı terk ettiği tahmin ediliyor. Küçük Arştin halkı ise tamamen yok oldu. Bazı kaynaklar, Abhaz ve Abaza nüfusunun sınır dışı edilmesini Çerkeslere yönelik operasyonun bir parçası olarak görüyor. Az sayıda kaynak da Çeçenlerin, İnguşların, Arştinlerin ve Osetlerin sınır dışı edilmesini Çerkeslerinkilerle gruplandırıyor. Rus arşivlerine göre, ki pek çok araştırmacı muhtemelen bu arşivlerin taraflı olduğuna ve büyük bir olasılıkla düşük tutulmuş olduğuna dikkat çeker, 1863-64 yılları süresince 418.000 Çerkes Osmanlı'ya sürülmüştür. İngiliz savaş tarihçisi W.E.D. Allen'a göre, o zamanki Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin sayısı 600 binden fazladır. Amerikalı Justin McCarthy, sürülen Çerkes ve diğer Kafkas topluluklarının sayısının 1.200.000 dolayında olabileceğini, bunun ancak 800 bin kadarının hayatta kalabildiğini belirtiyor. Sürgüne katılan nüfusun en az dörtte birinin yolculuk, kamp yaşamı ve yeni yerleşim yeri sırasında öldüğü kabul edilmektedir. Rusların doğrudan öldürdüğü Çerkes sayısı ise 600 binden fazla olarak tahmin edilmektedir. Shenfield'e göre ise felakette ölenler bir milyondan fazlaydı ve muhtemelen 1,5 milyona yaklaşıyordu. Dünya güçlerinin tepkisi Osmanlı İmparatorluğu Fabio Grassi, Osmanlı politikasının eldeki şartlara göre başarılı sayılabileceğini savunuyor. Grassi, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'nun Çerkesleri zor durumdaki Müslüman kardeşleri olarak gördüğünü ancak onlara yardım etmek için hiçbir şey yapamadıklarını belirtiyor. Rosser-Owen, Osmanlıların yalnızca pragmatik kaygıları önemsediğini savunuyor. Sürgünle ilgili sorunlarının insani ya da kardeşlik nedenlerinden değil, mülteci seli konusunda ne yapacaklarını bilememelerinden kaynaklandığını belirtiyor. İngiliz konsolosluk personelinin Çerkes mültecilere yardım etmeye çalışırken çektikleri zorluklara dikkat çekiyor. Daha sonra, 1867'de Osmanlıların konuyu daha iyi halletmeye başladığını belirtiyor. Diğer akademisyenler ise Osmanlıları daha çok eleştirmektedir. Tarihçi Walter Richmond, Osmanlı hükümetini çifte ajan oynamakla, sorumsuz olmakla ve "sürgünün yol açacağı sonuçlara aldırış etmemekle veya habersiz olmakla, Çerkesleri sürgünü kabul etmeye teşvik etmekle" suçluyor. Shenfield, Richmond'a katılıyor ve Osmanlıların tepkisini "fena halde yetersiz" olarak tanımlıyor. Marc Pinson, Osmanlı hükümetini Çerkes muhacirlere karşı tutarlı bir politika oluşturmaya çalışmamakla suçluyor. Birleşik Krallık Richmond, İngilizlerin bir noktada Rusya'ya savaş ilan etmeyi düşünmelerine rağmen yalnızca kendi kazanımlarını önemsediklerini savunuyor. İngilizlerin Çerkesya'yı kullandığını ve terk ettiğini belirtir. Ayrıca, Batı Avrupa'nın Çerkesya'da ortaya çıkan duruma duyduğu öfkenin, ancak bu durum onlar için siyasi olarak bir tehdit haline geldikten sonra ortaya çıktığını savunuyor. İskoçya İskoçya, Çerkeslerin son derece popüler olduğu birkaç yerden biri olarak kabul edilir. "Çerkes davası" o kadar popülerdi ki, bir noktada "Çerkesya'yı kurtarma" hareketi ulusal bir hareketti. Rosser-Owen, İskoç örgütlerinin hayırsever çabalarının ve Çerkeslerin iyiliğiyle ilgili kaygının en yoğun olarak İskoçya'da yaşandığını, çünkü Çerkeslerin Rusya'ya karşı mücadelesinin İskoç tarihindeki geçmiş travmalara benzediğini vurguluyor. Uluslararası yardım çabaları Çerkesler için İngiltere ve İskoçya'da bağışlar toplandı. Sürecin ilk aşamalarında Osmanlı halkı tarafından da yardım çalışmaları yapılmıştır. Yardım çoğunlukla Müslümanlardan geldi, ancak Hıristiyanlardan da geldi. Bulgaristan'da Vidin'de Müslüman ve Hristiyan halk tahıl üretimini artırmak ve yerel Çerkes mültecilere göndermek için gönüllü olurken, Kıbrıs'ta Müslüman nüfus Çerkes yetimleri barındırdı. Osmanlı hükümeti Çerkesler için camiler inşa ettirmiş ve onlara öğretmen temin etmiştir. Padişah, Özel Çantasından 50.000 £ bağışladı. İngiliz raporlara göre bu para Çerkeslere ulaşmadı ve memurlar tarafından cebe atıldı. Çerkeslerin yerleştirilmesi Osmanlı yetkilileri genellikle yeni gelenlere herhangi bir destek sunmakta başarısız oldu. İç Anadolu'nun yaşanması zor dağlık bölgelerine yerleştirildiler ve onlara küçük ve yorucu işler verildi. Birçoğu vardıklarında anında köle olarak satın alındı ​​ve tecavüze uğradı. İmam Şamil'in oğlu Muhamed Şafi, Çerkeslerin Anadolu'ya vardıklarında karşılaştıkları durum karşısında dehşete düşerek durumu araştırmaya gitti: 101 yıllık bir savaş vermiş ve Ortodokslar tarafından gerçekleştirilen bir soykırımdan sağ kurtulmuş Çerkesler, Osmanlı nazarında intikama aç eğitimli savaşçılardı. Osmanlılar kontrolü sağlamak için Çerkesleri kasıtlı olarak Ortodoks Hristiyanların çoğunlukta olduğu isyankar bölgelere yerleştirdiler. Bu bölgeler kısa bir süre önce çok sayıda yaklaşık yüz bin Kırım Tatar mülteciyi kabul etmişti. Osmanlı yetkilileri, Varna'da durumun özellikle kötü olduğunu, 80.000 Çerkes'in şehrin dış mahallelerine, hava koşullarına veya hastalığa karşı korumasız ve yiyeceksiz kaldıkları yerlere yerleştiğini bildirdi. Çerkes ölümlerinin sayısı o kadar fazlaydı ki, Türklerin Çerkes cesetlerini gömmeye ayak uyduramadığı ve bu işi yapmak için hükümlüleri işe aldığı bildirildi. Bir Çerkes, Osmanlı valisine "Bu Sibirya'da yaşamaktansa gerçek Sibirya'ya gitmeyi tercih ederiz ... burada insan ölebilir, yaşayamaz" diye yazmıştı. Çerkeslerin yerleştirildiği yerler Çerkes yerleşim birimleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun neredeyse tüm Avrupa bölümünü kapladı. Sürgünün sonunda, Balkanlarda yaklaşık 250.000 Çerkes vardı. Pek çok durumda, Osmanlı hükümeti tarafından Çerkeslere toprak tahsis edildi, ancak yerel halk evlerinden vazgeçmeyi reddetti ve Çerkesler ve Çeçenler ile Bulgar, Sırp, Arap, Bedevi, Dürzi ve Ermeniler arasında çatışmaların çıkmasına neden oldu. Çerkeslerden özellikle Araplar ve Ermeniler nefret ediyordu. Sonunda, Çerkeslerden korku o kadar arttı ki, Hıristiyan topluluklar, Çerkeslerin yanlarına yerleştirileceğini duyunca protesto etmeye başladılar. Bulgaristan Bulgaristan'da tahminen 150.000 Çerkes vardı. 1863'de Abzeh Çerkesleri Bulgaristan'a geldi. İlk geldiklerinde Çerkesler, her ikisinin de Slav dili konuşmaları ve Ortodoks Hıristiyan olmaları nedeniyle Bulgarları Rus zannettiler. Karışıklık giderilene kadar onlarca Bulgar köyü Çerkeslerin saldırısına uğradı. Sadece 1861-1862 yıllarında Danube'de 41.000 Çerkes vardı. Çerkeslerin kendi köylerini oluşturdukları bugünkü Vidin, Vratsa, Montana, Şumnu, Dobriç ve Veliko Tırnovo bölgelerine kitleler yerleştirildi ve bir kısmı da Bulgar veya Türk köylerine yerleşti. Vratsa, Montana ve Plevne bölgesinde Çerkesler Tatar köylerine de yerleştirilmişti. Güney Bulgaristan'da, en kalabalık Çerkes topluluğu Yambol, Burgaz ve kısmen bugünkü Stara Zagora bölgesinde yaratıldı.bağlantı=https://en.wikipedia.org/wiki/File:Cjerkes075.jpg|küçükresim|1860 yılında kurulan bir Çerkes köyü, sıtma nedeniyle tüm nüfusun ölmesi sonucu hayalet köye dönmüş. İsrail.|sol|upright=0.66 Çerkes çeteleri ve Türk çeteleri, ortak İslam inançları ve Ortodoks Slavlara karşı ortak kinleri nedeniyle hızlı bir şekilde ittifaklar kurdular. Pek çok durumda, Çerkes çeteleri Türk köylerini Bulgar çetelerinden korudu ve bunun tersi de geçerli. Çerkesler, Rus yanlısı oluşumlara karşı her zaman Osmanlı'nın yanında yer alarak bölgedeki çatışmaların aktif katılımcılarıydı. 1876'da Bulgar isyancılar tarafından bin Çerkes katledildi ve Çerkesler, Hıristiyan nüfusa karşı eşkıyalık başlatarak misilleme yaptı. Bu olay Avrupa'da Bulgarlara karşı sempati oluşturdu. Avrupa'da Çerkeslere duyulan sempati ise çoktan ölmüştü, artık bir Osmanlı nüfusu olan Çerkesler barbar vahşiler olarak görülüyorlardı. 93 Harbi sırasında Çerkesler, Türk ordusu tarafından düzensiz süvari birlikleri olarak kullanıldı. 1877 yazında, Nova Zagora savaşına Türk tarafında ağırlıklı olarak Çerkes düzensiz süvarileri katıldı. Çerkesler, Şipka, Loveç ve Plevne savaşlarında aktif rol aldılar. Bulgaristan'daki Çerkesler, 1876'daki Bulgar İsyanına şiddetle karşı çıktılar. Buna karşılık Avrupa ülkeleri Çerkeslerin bölgeyi terk etmesini talep etti. Çerkesler bir "Müslüman tehdidi" olarak görüldü ve Rus-Türk savaşının sona ermesinin ardından Rus orduları tarafından Bulgaristan'dan ve Balkanlar'ın diğer bölgelerinden sürüldü. Geri dönmelerine izin verilmedi, bu yüzden Osmanlı yetkilileri onları Arap topraklarına ve Anadolu'ya yerleştirdi. Çerkesler Araplarla düzenli olarak çatışma yaşadılar ve bölgede isyankâr Araplara karşı Osmanlı devletinin polis gücü rolünü oynadılar.küçükresim|upright=0.69|Anadolu civarında Çerkeslerin yerleştirildiği bölgeler Anadolu Çerkesler Anadolu'nun hemen hemen her yerine yerleştirildiler. Türkiye'nin doğusunda, Ege Denizi boyunca, Amasya, Samsun, Kilikya, Mezopotamya, Çarşamba yarımadası yakınlarındaki bölgeler ile Adapazarı, Düzce, Eskişehir ve Balıkesir, Kars, Erzincan. Anadolu'da Çerkesler Ermeniler ile yoğun çatışmalara girdiler. Levant Bulgaristan'dan sürülen Çerkesler Ürdün, Suriye, Irak ve Arabistan bölgesine de yerleştirilmişlerdir. Geri dönme dilekçeleri Bazı Çerkes toplulukları, Kafkasya'ya yeniden yerleşmek için İstanbul'daki Rus büyükelçiliğine dilekçe verdi. Kısa süre sonra, Osmanlı İmparatorluğu'nun her yerinde Rus konsoloslukları bu tür dilekçelerle boğuldu. Bu dilekçelerin hepsi reddedildi. Sürgün, sıradan insanlar için zorluklar eşlik etti. Sürgün sırasında Karadeniz'de ölen çok sayıda akrabalarının vücut parçalarının balıklar tarafından yenildiğine inanan Çerkeslerin çoğu hala Karadeniz kökenli balık yemiyor. Sürgünlerden bazıları ve onların soyundan gelenler başarılı oldular ve Osmanlı İmparatorluğu içinde yüksek mevkiler kazandılar. Jön Türklerin önemli bir kısmı Kafkas kökenliydi. Soykırım olarak sınıflandırılması küçükresim|upright=0.66|Çerkes soykırımının tanınması çağrısında bulunan Çerkes yürüyüşü, Türkiye Son zamanlarda, tarihçiler ve Çerkes aktivistler, tehcir ve toplu katliamların, o zamanlar henüz kullanılmamış olsa bile, günümüzün soykırım kavramının kesinlikle bir örneği olarak kabul edilebileceğini öne sürdüler. Rus askerlerinin köyleri sistematik olarak katletmesine ve bu toprakların Rusya tarafından sömürgeleştirilmesine dikkat çeken Çerkes aktivistler, bunun "kesinlikle ve inkar edilemez" bir soykırım olduğunu iddia ediyorlar. Siyasi pozisyonlar Rusya Rusya'da Çerkes soykırımını reddeden bir başkanlık komisyonu kuruldu. Rusya'da olaylar rızaya dayalı bir göç olarak sınıflandırıyor (Rusça: Черкесское мухаджирство, 'Çerkes muhacirizmi'). Şubat 2020'de Rusya'nın Ankara büyükelçisi Aleksey Yerhov, Çerkes Soykırımını "güzel bir masal" olarak nitelendirdi. Çerkeslerin iş bulmak için Türkiye'ye göç ettiğini söyleyen Yerhov, KAFFED'in baskıları sonucu özür diledi. Boris Yeltsin = Eski Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Mayıs 1994'te yaptığı açıklamada, Çerkeslerin Çarlık güçlerine karşı direnişinin meşru olduğunu ve üzücü kayıplar olduğunu belirtti. Ama herhangi bir soykırımı kabul etmedi. Çerkes Organizasyonları 1997 ve 1998'de Rusya'daki Çerkes politikacılar, durumu yeniden gözden geçirmesi ve özür dilemesi için Rus Parlamentosuna başvurdu; bugüne kadar Moskova'dan herhangi bir yanıt gelmedi. Ekim 2006'da Rusya, Türkiye, İsrail, Ürdün, Suriye, ABD, Belçika, Kanada ve Almanya'nın Çerkes örgütleri, Avrupa Parlamentosu başkanına Çerkes halkına yönelik soykırımı tanıma talebiyle bir mektup gönderdiler. 5 Temmuz 2005 tarihinde, Rusya Federasyonu'ndaki çeşitli Çerkes halklarının temsilcilerini bir araya getiren bir örgüt olan Çerkes Kongresi, Rusya'yı Çerkeslere karşı uyguladığı çarlık politikaları için önce kabul edip sonra özür dilemeye çağırdı. Temyiz başvuruları, "resmi çarlık belgelerine göre 400.000'den fazla Çerkesin öldürüldüğüne, 497.000'inin Türkiye'ye kaçmak zorunda kaldığına ve sadece 80.000'inin kendi ülkelerinde hayatta kaldığına" işaret ediyordu. Rus hükûmeti dilekçeyi reddetti. 1 Aralık 2015'te, Romanya'nın ulusal günü olan Büyük Birlik Günü'nde çok sayıda Çerkes temsilci, Romanya hükümetine Çerkes soykırımını tanımasını isteyen bir talepte bulundu. 239 imzanın yer aldığı belge Arapça, İngilizce, Rumence ve Türkçe dillerinde yazılmıştı. Benzer talepler daha önce Çerkes temsilciler tarafından Estonya, Litvanya, Moldova, Polonya ve Ukrayna'ya gönderilmişti. Dilekçelere cevap verilmedi. Gürcistan 21 Mayıs 2011'de Gürcistan Parlamentosu, Rusya İmparatorluğu tarafından Çerkeslere yönelik uygulaban "kasıtlı kıtlık ve salgın hastalıklar" eşliğinde "önceden planlanmış" toplu katliamların "soykırım" olarak tanınması gerektiği kararını aldı. Rusya ile ilişkileri zayıf olan Gürcistan, 2008 Rus-Gürcü Savaşı'ndan bu yana Kuzey Kafkasya etnik gruplarına sosyal yardım çabalarında bulundu. 2010 ve 2011'de Tiflis'te akademisyenler, insan hakları aktivistleri ve Çerkes diaspora grupları ile yapılan istişare ve parlamento görüşmelerinin ardından Gürcistan, olaylara atıfta bulunmak için "soykırım" kelimesini kullanan ilk ülke oldu. 20 Mayıs 2011 tarihinde, Gürcistan Cumhuriyeti Parlamentosu, kararında, Rus-Kafkas savaşı sırasında Çerkes halkının toplu imhasının 1907 Lahey Sözleşmesi ve 1948 BM Sözleşmesi'nde tanımlandığı şekilde soykırım oluşturduğunu açıkladı. Ertesi yıl 21 Mayıs gününde, Çerkeslerin çektiği acıyı anmak için Gürcistan'ın Anaklia kentinde bir anıt dikildi. Türkiye Türkiye'deki Çerkesler, Türkiye'nin soykırımı tanıması için birçok girişimde bulundu. Türkiye'de Çerkes soykırımını anmak için dikilmiş çok sayıda anıt var. Türk siyasetçiler olaylara defalarca atıfta bulundu. Her yıl 21 Mayıs'ta Türk siyasetçiler ve önde gelen siyasi partiler, cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere olayları "sürgün" olarak nitelendiren tweetler atıyorlar. Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP), Emek Partisi (EMEP), İşçi Partisi (TİP) gibi bazı siyasi partiler Türkiye'ye soykırımı tanıma çağrısında bulundu. Tarihçilerin görüşleri Azınlıktaki bazı Rus akademisyenler dışında, tarihçiler arasında "soykırım" teriminin olayları tanımlamak için haklı olduğu konusunda genel bir fikir birliği vardır. Bazı görüşler şunlardır: Fransız tarihçi Robert Mantran, Osmanlı Tarihi adlı kitabınının 3. cildinde olayları tanımlamak için Çerkes Sürgünü ve Soykırımı adlandırılmasını kullanmıştır. Türk tarihçi Server Tanilli Yüzyılların Gerçeği ve Mirası adlı eserinde aynı olaylar için Büyük Çerkes Sürgünü ve Katliamı adlandırmasını kullanmıştır. Türk tarihçi İlber Ortaylı tarafından olaylar "ölüme sürgün" olarak tanımlanmıştır. Alexander Ohtov, Kommersant röportajında ​​soykırım teriminin haklı olduğunu söylüyor: "Evet, Çerkeslere karşı soykırım kavramının haklı olduğuna inanıyorum. Neden soykırımdan bahsettiğimizi anlamak için tarihe bakmalısınız. Rus-Kafkas savaşı sırasında, Rus generaller sadece sürgün etmediler. Aynı zamanda onları fiziksel olarak yok ettiler. Sadece çatışmada öldürmekle kalmadılar, aynı zamanda sivillerle yüzlerce köyü yaktılar. Ne çocukları ne kadınları ne de yaşlıları yaşattılar. Olgun ekin tarlalarının tamamı yakıldı, bahçeler kesildi, böylece Çerkesler geri dönemeyeceklerdi. Sivil nüfusun büyük ölçekte yok edilmesi bir soykırım değil mi?" Anssi Kullberg, Kırım Tatarlarına ve Çerkeslere yönelik politikaların Rus devletinin "modern etnik temizlik ve soykırım stratejisi" icat etmesiyle sonuçlandığını belirtir. Ellman, bir kitap incelemesinde, soykırım teriminin kullanımının BM tanımına göre "bir etnik grubu tamamen veya kısmen" yok etmeyi amaçlayan eylemlere atıfta bulunarak haklı olduğunu kabul eder. Walter Richmond da 1864 olaylarının "modern toplum mühendisliğinin ilk örneklerinden biri" olduğunu düşünerek "soykırım" teriminin uygun olduğunu savunur. İtalyan tarihçi Fabio Grassi'ye göre, sürgün kelimesi az kalmakla birlikte, katliam kelimesi olayları açıklamak için kullanılabilir. Kaynakça Ayrıca bakınız Kafkas Dernekleri Federasyonu Dış bağlantılar Çerkes sitesi. Çerkes sürgün yazıları. Çerkes derneği. Soçi Olimpiyatları’nı kuşatan Çerkes hayaleti, Fehim Taştekin. Kategori:Kafkasya halkları Sürgünü Kategori:Kafkasya tarihi Kategori:Kuban tarihi Kategori:Rusya'daki katliamlar Kategori:Etnik temizlik Kategori:Tehcir Kategori:Çerkes tarihi Kategori:Ruslaştırma Kategori:Müslüman-Türk katliamları Kategori:Soykırımlar Kategori:İslamofobi Kategori:İslam karşıtlığı Kategori:Asya'da etnik temizlik Kategori:Avrupa'da etnik temizlik
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri