# Çilem Doğan: Adalet mi, Mizansın mı?
Çilem Doğan, 8 Haziran 2016'daki karar duruşmasında, evliliği boyunca maruz kaldığı şiddet ve fuhuşa zorlanmaya karşı direndiği için 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İyi hal indirimi ile verilen bu ceza, adaletin değil, mizansın bir göstergesi olarak görülüyor.
Çilem, defalarca karakola şikayette bulunmuş, koruma kararı çıkartmak için başvuruda bulunmuş olmasına rağmen, zulme ve şiddete karşı direndiği için cezalandırıldı. Karar, toplumdaki kadınlara yönelik sistematik ayrımcılığı ve adalet sistemindeki eksiklikleri gözler önüne seriyor.
Çilem'in hikayesi, kadının meşru müdafaa hakkını kullanmasına rağmen cezalandırılması ile ilgili soruları gündeme getiriyor:
- Çilem'in kocası tarafından dövülmesi, öldürmeyi haklı çıkarır mı?
- Çilem kadınlığını bilseydi, bu duruma maruz kalmaz mıydı?
- Çilem boşansaydı, bu şiddete maruz kalmayacak mıydı?
- Çilem kadın olmasaydı, bu durumlarla karşılaşmayacak mıydı?
Bu soruların cevapları net olarak hayırdır. Çilem'in hikayesi, kadına yönelik şiddetin ve adalet sistemindeki eksikliklerin bir göstergesidir. Meşru müdafaa hakkını kullanan Çilem'in cezalandırılması, toplumdaki güç dengesizliğini ve adaletin uygulanmasındaki sorunları gözler önüne seriyor.
Çilem, "Kız kardeşlerim, kirpiğiniz yere düşmesin" diyerek kadınlara güç ve cesaret vermeye çalışırken, verilen karar kadınlara karşı yapılan haksızlıkların bir devamı olarak görülüyor. Kadınların isyanı ve mücadelesi, bu adaletsizliklere karşı ayağa kalkmalı ve seslerini duyurmalıdır.
Bu durum, adalet sistemindeki eksikliklerin ve kadına yönelik şiddetin bir üst noktaya ulaştığının göstergesidir. Çilem'in hikayesi, toplumdaki tüm kadınlar için bir uyanış çağrısı olmalı ve gerekli değişiklikler yapılana kadar mücadele devam etmelidir.
Çilem Doğan, 8 Haziran 2016'daki karar duruşmasında, evliliği boyunca maruz kaldığı şiddet ve fuhuşa zorlanmaya karşı direndiği için 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İyi hal indirimi ile verilen bu ceza, adaletin değil, mizansın bir göstergesi olarak görülüyor.
Çilem, defalarca karakola şikayette bulunmuş, koruma kararı çıkartmak için başvuruda bulunmuş olmasına rağmen, zulme ve şiddete karşı direndiği için cezalandırıldı. Karar, toplumdaki kadınlara yönelik sistematik ayrımcılığı ve adalet sistemindeki eksiklikleri gözler önüne seriyor.
Çilem'in hikayesi, kadının meşru müdafaa hakkını kullanmasına rağmen cezalandırılması ile ilgili soruları gündeme getiriyor:
- Çilem'in kocası tarafından dövülmesi, öldürmeyi haklı çıkarır mı?
- Çilem kadınlığını bilseydi, bu duruma maruz kalmaz mıydı?
- Çilem boşansaydı, bu şiddete maruz kalmayacak mıydı?
- Çilem kadın olmasaydı, bu durumlarla karşılaşmayacak mıydı?
Bu soruların cevapları net olarak hayırdır. Çilem'in hikayesi, kadına yönelik şiddetin ve adalet sistemindeki eksikliklerin bir göstergesidir. Meşru müdafaa hakkını kullanan Çilem'in cezalandırılması, toplumdaki güç dengesizliğini ve adaletin uygulanmasındaki sorunları gözler önüne seriyor.
Çilem, "Kız kardeşlerim, kirpiğiniz yere düşmesin" diyerek kadınlara güç ve cesaret vermeye çalışırken, verilen karar kadınlara karşı yapılan haksızlıkların bir devamı olarak görülüyor. Kadınların isyanı ve mücadelesi, bu adaletsizliklere karşı ayağa kalkmalı ve seslerini duyurmalıdır.
Bu durum, adalet sistemindeki eksikliklerin ve kadına yönelik şiddetin bir üst noktaya ulaştığının göstergesidir. Çilem'in hikayesi, toplumdaki tüm kadınlar için bir uyanış çağrısı olmalı ve gerekli değişiklikler yapılana kadar mücadele devam etmelidir.