<a>Çin Halk Cumhuriyeti: Gerçekler ve Gerçek Dışı İddialar</a>
Çin, tarihsel olarak emperyal bir ülke olmamıştır ve emperyal geçmişi bulunmamaktadır. Ancak, birçok medya organı ve politik figür tarafından çizilmeye çalışılan imaj farklıdır. Örneğin, "Çin emperyal bir ülke değildir" ifadesi, tibetlilere ve uygurlara karşı gerçekleşen zulmü ve baskıyı görmezden gelmektedir. Üstelik, son zamanlarda yaşanan olaylara baktığımızda, Çin'in farklı ülkeler ve halklar üzerindeki etkileme ve baskı politikaları daha da belirgin hale gelmektedir.
Çin, Fransa'nın eski lideri Sarkozy'nin Dalai Lama ile bir araya gelmesini kınadı ve ABD'nin Hindistan'da Dalai Lama ile bir araya gelmesine karşı çıktı. Peki, neden batılı liderler Dalai Lama ile görüşmek istiyor olabilirler? Bunun cevabını bulmak için Çin'in Tibet ve Sincan gibi bölgelerde uyguladığı baskıcı politikalara bakmak yeterli olacaktır. Ayrıca, Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki tartışmalı adalar üzerindeki hak iddiaları da bölgedeki diğer ülkeleri endişelendirmektedir.
Batı'da yapılan her adımın emperyalizm olarak nitelendirildiği bir dönemde, Çin’in aynı eylemleri gerçekleştirmesi durumunda bu durumun nasıl yorumlanacağı da düşündürücüdür. Çin'in kendi sınırlarını aşarak diğer ülkelere müdahale etmesi ve hak iddialarıyla bölge ülkelerine zarar vermesi, özellikle de filipinler, vietnam ve diğer Asya ülkeleri üzerinde baskı kurması, Batı'nın çifte standartlarını da gözler önüne sermektedir. Güç dengelerinin ve jeopolitik etkileşimlerin karmaşık olduğu günümüz dünyasında, gerçeklerle yüzleşmek ve objektif bir şekilde olaylara yaklaşmak her zamankinden daha önemlidir.
Çin, tarihsel olarak emperyal bir ülke olmamıştır ve emperyal geçmişi bulunmamaktadır. Ancak, birçok medya organı ve politik figür tarafından çizilmeye çalışılan imaj farklıdır. Örneğin, "Çin emperyal bir ülke değildir" ifadesi, tibetlilere ve uygurlara karşı gerçekleşen zulmü ve baskıyı görmezden gelmektedir. Üstelik, son zamanlarda yaşanan olaylara baktığımızda, Çin'in farklı ülkeler ve halklar üzerindeki etkileme ve baskı politikaları daha da belirgin hale gelmektedir.
Çin, Fransa'nın eski lideri Sarkozy'nin Dalai Lama ile bir araya gelmesini kınadı ve ABD'nin Hindistan'da Dalai Lama ile bir araya gelmesine karşı çıktı. Peki, neden batılı liderler Dalai Lama ile görüşmek istiyor olabilirler? Bunun cevabını bulmak için Çin'in Tibet ve Sincan gibi bölgelerde uyguladığı baskıcı politikalara bakmak yeterli olacaktır. Ayrıca, Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki tartışmalı adalar üzerindeki hak iddiaları da bölgedeki diğer ülkeleri endişelendirmektedir.
Batı'da yapılan her adımın emperyalizm olarak nitelendirildiği bir dönemde, Çin’in aynı eylemleri gerçekleştirmesi durumunda bu durumun nasıl yorumlanacağı da düşündürücüdür. Çin'in kendi sınırlarını aşarak diğer ülkelere müdahale etmesi ve hak iddialarıyla bölge ülkelerine zarar vermesi, özellikle de filipinler, vietnam ve diğer Asya ülkeleri üzerinde baskı kurması, Batı'nın çifte standartlarını da gözler önüne sermektedir. Güç dengelerinin ve jeopolitik etkileşimlerin karmaşık olduğu günümüz dünyasında, gerçeklerle yüzleşmek ve objektif bir şekilde olaylara yaklaşmak her zamankinden daha önemlidir.