Çocuk Sahibi Olmak İstememek
Çocuk yetiştirmek isteyenler olduğu gibi, bazıları da kendilerini tercih eder. İkincisi, ilkiyle kıyaslandığında daha zor bir karar olabilir. Yirmi yıllık evli bir çift olarak biz, kendimizi tercih ettik. Bu kararı konuşarak, değerlendirerek aldık. Ancak işler bu kadarla kalmadı. Anne babaya, kardeşlere, akrabalara, iş arkadaşlarına, sokaktan geçerken soranlara sürekli kendini savunmak zorunda kaldık. Kararınızı açıkladığınızda hiçbir değeri olmadığı gibi, yargılanır, sorgulanır hatta kınanırsınız. Etrafın kabul etmesi uzun zaman alabilir. Ya da anlamasa da kabul eder gibi yaparlar ama aslında içten içe hâlâ eleştirirler. Çocuk sahibi olmadıysanız, konuşma hakkınız dahi yoktur onların gözünde. İlk yıllar zor geçti çünkü aile büyükleri bu kararımızı pek beğenmediler. Özellikle anneannemiz, her fırsatta çocuk sahibi olmanın hatalı olduğunu ima etti. Ancak kararlılığımız karşısında sustular. Bazıları söylemek istediklerini içine attı, bazıları ise bakışlarıyla ifade etti ama sonuçta sessiz kaldılar. Çocuk yetiştirmek çok zor bir iş. Tüm fedakarlıklara rağmen beklenmeyen birine dönüşen evladı kabul etmek çok takdir edilecek bir durum. Bununla birlikte, en zor olan kısmın insanın kendisiyle uğraşması ve gelişmesi olduğunu düşünüyorum. Çocuğunuz büyür, kendi yolunu çizer. Siz ise ona destek olmaya, hayatını kolaylaştırmaya, yaşlıları idare etmeye çalışırsınız. Ancak insan kendisi için ne yapacak? Zengin bir işi, fiziksel olanakları, gereksinimleri, hatta çocuğu veya köpeği olsa bile hala mutsuz olabilir. Soyunu sürdürmek, çocuk sahibi olmak veya lüks tatillere gitmek bazı şeyleri gerçekleştirmekten ziyade mutluluğun anahtarını bilmekle mümkündür. Çocuk, iş, ev, para değil asıl mutluluk insandadır. Kendini geliştirmek, insan olmaya odaklanmak, dünyaya gönderilen insanın en zor sınavı gibi geliyor bana. İnsan, yapayalnız olduğunu bilse bile kendini kandırmalı ve neşeyi bulabilmek için daha katlanılabilir kılmak zorundadır. Herkesin kendi tercihiyle mutlu olabileceği bir dünyada, çocuk sahibi olanlarla olmayanlar aynı dertlerle boğuşur. Ancak gerçek mutluluk anlayışından değil, anlamdan, keyif almaktan, kendine odaklanmaktan ve zorlukları kucaklamaktan gelir. Anneannemizin dediği gibi, hayat zordur, çok zordur. Geçip gidebilmek en büyük başarıdır. Elbette sonunda insanın ellerinde ne kalır, varoluşun garip hüznüyle insan olabildik mi, olamadık mı, bunu sorgulamak da ayrı bir çelişkidir...
Çocuk yetiştirmek isteyenler olduğu gibi, bazıları da kendilerini tercih eder. İkincisi, ilkiyle kıyaslandığında daha zor bir karar olabilir. Yirmi yıllık evli bir çift olarak biz, kendimizi tercih ettik. Bu kararı konuşarak, değerlendirerek aldık. Ancak işler bu kadarla kalmadı. Anne babaya, kardeşlere, akrabalara, iş arkadaşlarına, sokaktan geçerken soranlara sürekli kendini savunmak zorunda kaldık. Kararınızı açıkladığınızda hiçbir değeri olmadığı gibi, yargılanır, sorgulanır hatta kınanırsınız. Etrafın kabul etmesi uzun zaman alabilir. Ya da anlamasa da kabul eder gibi yaparlar ama aslında içten içe hâlâ eleştirirler. Çocuk sahibi olmadıysanız, konuşma hakkınız dahi yoktur onların gözünde. İlk yıllar zor geçti çünkü aile büyükleri bu kararımızı pek beğenmediler. Özellikle anneannemiz, her fırsatta çocuk sahibi olmanın hatalı olduğunu ima etti. Ancak kararlılığımız karşısında sustular. Bazıları söylemek istediklerini içine attı, bazıları ise bakışlarıyla ifade etti ama sonuçta sessiz kaldılar. Çocuk yetiştirmek çok zor bir iş. Tüm fedakarlıklara rağmen beklenmeyen birine dönüşen evladı kabul etmek çok takdir edilecek bir durum. Bununla birlikte, en zor olan kısmın insanın kendisiyle uğraşması ve gelişmesi olduğunu düşünüyorum. Çocuğunuz büyür, kendi yolunu çizer. Siz ise ona destek olmaya, hayatını kolaylaştırmaya, yaşlıları idare etmeye çalışırsınız. Ancak insan kendisi için ne yapacak? Zengin bir işi, fiziksel olanakları, gereksinimleri, hatta çocuğu veya köpeği olsa bile hala mutsuz olabilir. Soyunu sürdürmek, çocuk sahibi olmak veya lüks tatillere gitmek bazı şeyleri gerçekleştirmekten ziyade mutluluğun anahtarını bilmekle mümkündür. Çocuk, iş, ev, para değil asıl mutluluk insandadır. Kendini geliştirmek, insan olmaya odaklanmak, dünyaya gönderilen insanın en zor sınavı gibi geliyor bana. İnsan, yapayalnız olduğunu bilse bile kendini kandırmalı ve neşeyi bulabilmek için daha katlanılabilir kılmak zorundadır. Herkesin kendi tercihiyle mutlu olabileceği bir dünyada, çocuk sahibi olanlarla olmayanlar aynı dertlerle boğuşur. Ancak gerçek mutluluk anlayışından değil, anlamdan, keyif almaktan, kendine odaklanmaktan ve zorlukları kucaklamaktan gelir. Anneannemizin dediği gibi, hayat zordur, çok zordur. Geçip gidebilmek en büyük başarıdır. Elbette sonunda insanın ellerinde ne kalır, varoluşun garip hüznüyle insan olabildik mi, olamadık mı, bunu sorgulamak da ayrı bir çelişkidir...