Çocuklarımıza Arapça İsim Koymuyoruz Kampanyası: Bir Eleştiri
Son zamanlarda ortaya çıkan "Çocuklarımıza Arapça İsim Koymuyoruz" kampanyası, hayatımın şahit olduğu en saçma ve absürt girişimlerden biri. Bu kampanyanın arkasında yatan mantık ve amaç ne olursa olsun, bu durum bir felaket ve adeta kültürel bir intihar girişimi.
Bu kampanya, Türk milletinin köklerine ve kültürüne sırt çevirmekten başka bir şey değildir. Arapça isimleri reddetmek, aynı zamanda zengin tarihimizi ve mirasımızı inkâr etmek anlamına gelir. Bu isimler atalarımızın bize bıraktığı değerli hediyeler, biz ise bu mirası reddetmekte ve küçümsemekteyiz.
Kampanyayı başlatanlar, Arapça isimlerin "yabancı" ve "dış güçler tarafından dayatılmış" olduğunu iddia ediyorlar. Bu düşünceyi savunanlar, Batı kültürünün etkisinden kurtulmak ve "milli bir uyanış" yaşamak istiyorlarmış gibi görünüyor. Ancak bu argümanlar ne kadar geçerli?
Öncelikle, Arapça isimler sadece Müslüman toplumlarda yaygın olan isimler değildir. Birçok Hristiyan ve Yahudi toplum da Arapça isimleri benimsemiştir. Bu isimler yüzyıllar boyunca kültürler arasında karışmış ve evrilmiştir. Bu nedenle, Arapça isimleri reddetmek, aynı zamanda diğer kültürlerle bağlarımızı ve ortak tarihimizi de inkâr etmek anlamına gelir.
Ayrıca, bu kampanya adeta bir "kökleri reddetme" girişimi gibi görünüyor. Türkçe'de birçok kelime Arapça kökenlidir ve bu kelimeleri de mi reddedelim? Bu mantıkla ilerlersek, Türk dilini ve kültürünü korumaya çalışanlar, aslında en büyük zararı vermezler mi?
Bu kampanyanın bir diğer tuhaf yönü ise, Arapça isimleri reddetmenin pratikte nasıl uygulanacağıdır. Acaba bu kişiler, yıllardır kullanılan ve kökleşmiş Arapça isimleri nasıl değiştirmeyi planlıyorlar? Bu isimlerdeki insanlar, adeta kimliklerini inkâr edilmiş gibi hissederek ne hissedecekler?
Bu kampanya, adeta bir "korkaklık" ve "kaçış" girişimi gibi görünüyor. Sorunlarımızın ve zorluklarımızın kaynağı olarak yabancı kültürleri ve dilleri göstermek, kendi eksikliklerimizin üstünü örtmek için kolay bir yol gibi görünse de, bu durum bizi hiçbir yere götürmez. Gerçek sorunlarla yüzleşmek ve bunları çözmek yerine, adeta bir "kendi kendimize gol atıyoruz."
Bu kampanyaya katılanlar, Arapça isimleri reddeterek ne kazanacaklarını düşünmeliler. Bu hareket, bizi bölüp弱ertmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kültürel çeşitliliğimizi ve zenginliğimizi kabul etmeli ve bu farklılıklarımızla gurur duymalıyız.
Son olarak, bu kampanyaya katılanlara sesleniyorum: Lütfen gözünüzü gerçek sorunlardan saptırmayın. Bu saçma girişimlerle zaman kaybetmek yerine, enerjinizi ve çabanızı ülkemizin karşı karşıya olduğu gerçek sorunlara odaklayın. Unutmayın ki, bir milletin gücü, kültürel zenginliğinden ve çeşitliliğinden gelir. Bu zenginliği reddetmek, adeta kendi kendimizi zayıflatmak ve daraltmak gibi bir şeydir.
Son zamanlarda ortaya çıkan "Çocuklarımıza Arapça İsim Koymuyoruz" kampanyası, hayatımın şahit olduğu en saçma ve absürt girişimlerden biri. Bu kampanyanın arkasında yatan mantık ve amaç ne olursa olsun, bu durum bir felaket ve adeta kültürel bir intihar girişimi.
Bu kampanya, Türk milletinin köklerine ve kültürüne sırt çevirmekten başka bir şey değildir. Arapça isimleri reddetmek, aynı zamanda zengin tarihimizi ve mirasımızı inkâr etmek anlamına gelir. Bu isimler atalarımızın bize bıraktığı değerli hediyeler, biz ise bu mirası reddetmekte ve küçümsemekteyiz.
Kampanyayı başlatanlar, Arapça isimlerin "yabancı" ve "dış güçler tarafından dayatılmış" olduğunu iddia ediyorlar. Bu düşünceyi savunanlar, Batı kültürünün etkisinden kurtulmak ve "milli bir uyanış" yaşamak istiyorlarmış gibi görünüyor. Ancak bu argümanlar ne kadar geçerli?
Öncelikle, Arapça isimler sadece Müslüman toplumlarda yaygın olan isimler değildir. Birçok Hristiyan ve Yahudi toplum da Arapça isimleri benimsemiştir. Bu isimler yüzyıllar boyunca kültürler arasında karışmış ve evrilmiştir. Bu nedenle, Arapça isimleri reddetmek, aynı zamanda diğer kültürlerle bağlarımızı ve ortak tarihimizi de inkâr etmek anlamına gelir.
Ayrıca, bu kampanya adeta bir "kökleri reddetme" girişimi gibi görünüyor. Türkçe'de birçok kelime Arapça kökenlidir ve bu kelimeleri de mi reddedelim? Bu mantıkla ilerlersek, Türk dilini ve kültürünü korumaya çalışanlar, aslında en büyük zararı vermezler mi?
Bu kampanyanın bir diğer tuhaf yönü ise, Arapça isimleri reddetmenin pratikte nasıl uygulanacağıdır. Acaba bu kişiler, yıllardır kullanılan ve kökleşmiş Arapça isimleri nasıl değiştirmeyi planlıyorlar? Bu isimlerdeki insanlar, adeta kimliklerini inkâr edilmiş gibi hissederek ne hissedecekler?
Bu kampanya, adeta bir "korkaklık" ve "kaçış" girişimi gibi görünüyor. Sorunlarımızın ve zorluklarımızın kaynağı olarak yabancı kültürleri ve dilleri göstermek, kendi eksikliklerimizin üstünü örtmek için kolay bir yol gibi görünse de, bu durum bizi hiçbir yere götürmez. Gerçek sorunlarla yüzleşmek ve bunları çözmek yerine, adeta bir "kendi kendimize gol atıyoruz."
Bu kampanyaya katılanlar, Arapça isimleri reddeterek ne kazanacaklarını düşünmeliler. Bu hareket, bizi bölüp弱ertmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kültürel çeşitliliğimizi ve zenginliğimizi kabul etmeli ve bu farklılıklarımızla gurur duymalıyız.
Son olarak, bu kampanyaya katılanlara sesleniyorum: Lütfen gözünüzü gerçek sorunlardan saptırmayın. Bu saçma girişimlerle zaman kaybetmek yerine, enerjinizi ve çabanızı ülkemizin karşı karşıya olduğu gerçek sorunlara odaklayın. Unutmayın ki, bir milletin gücü, kültürel zenginliğinden ve çeşitliliğinden gelir. Bu zenginliği reddetmek, adeta kendi kendimizi zayıflatmak ve daraltmak gibi bir şeydir.