Çocukluk arkadaşı başlığına yazacaktım aslında ama bu başlığın açıldığını da görmüş bulundum. Hiç aklıma gelmemişti oysa ki, zaten insan çocukluk arkadaşını kaybedeceğini de hiç düşünmüyor. İnsan oyun arkadaşı ölür müymüş? Evet ölüyor. Cem, şimdi sana yazmak istiyorum biraz. Sen benim giden ilk arkadaşımsın. Salı sabahı aldım haberini, Efkan aradı. Kalp krizi geçirmişsin gece yarısı. İnanmadım. Okuldaydım haberini aldığımda, cenazesi beşte Beşiktaş cemevinden kalkacak dedi. Öylece kalakaldım. Arkadaşlarım geldi, seni anlattım, fotoğraflarını gösterdim. Voleybol oynardık hep seninle bahçede saatlerce. Ben voleybolu seninle sevmiştim, hatırladım. Sonra yaz okulu öğrencileri geldi onları sınava aldım, sanki sen hiç gitmemişsin gibi gündelik işleri yapmaya devam ettim, kendime şaşırdım. Herkes gittiğinde odanın kapısını kilitledim. Oturdum hıçkıra hıçkıra ağladım. Zaman geçmiş ama ne kadar geçtiğine bakmadım, okuldan çıktım. Cenazene gelirken tuhaf bir şey yaşadım. Dalgın bir şekilde çıkmış, Beşiktaş’a gelmiştim. Daha bir buçuk saat vardı cenazenin, evet senin cenazenin kalkmasına (ne kadar yabancı bir cümle bu). Başım çatlıyordu, kendimi bir kafeye attım. İyi gelir diye bir kahve aldım. Oturmak için yer bulamadım, etrafa bakındım. Tek başına oturan bir kız vardı, masasına gittim, buraya oturabilir miyim dedim. Normalde rahatsız etmek istemezdim ama ayakta duracak halim yoktu. O da tabii buyrun dedi. Sigarasını yakmış kahvesini içiyordu. Ben de bir sigara yaktım. Instagram’ı açıp fotoğraflarına baktım yeniden. En son 16 haziranda fotoğraf paylaşmış, herkesin bayramını kutlamışsın, gülümsüyorsun. Gözlerim dolmuş o sıra. Masasına oturduğum kız iyi misiniz diye sordu. İyiyim derken sesim titredi sanıyorum, anlatmak ister misiniz ben dinlerim dedi. Arkadaşımı kaybettim dedim birden, aslında anlatmak istememiştim. Fakat ağzımdan çıktı öylece. Çok üzüldü, sana güzel dualar etti. Sonra bugün benim doğum günüm biliyor musunuz dedi. O doğum gününde hiç tanımadığı birinden ölüm haberi almıştı. Ben de senin vefat ettiğin günde hiç tanımadığım birinin doğum gününü kutladım. O gün Beşiktaş’ta yüzbinlerce kişi vardı ama ben gittim senin öldüğün gün doğum günü olan bir kızın masasına oturdum. Hayat çok tuhaf değil mi Cem? Cenazene gelirken birlikte dershaneye gittiğimiz yoldan geçtim. ıhlamur caddesinde hani. Çocukken uzun gelirdi, ne kadar kısa sürdü diye şaşırdım içimden. Sonra işte geldim. Cenaze namazını izledim. Senin için edilen dualara amin dedim. Ablanı gördüm. Aysun abla mahvolmuş, görseydin belki ölmezdin be Cem dedim. Ama görmedin. Gitmiştin çoktan. Ah Cem. Çocukluk arkadaşı, oyun arkadaşı, sınıf arkadaşı, güzel uyu. Zihinlerde hep gencecik hatırlanacaksın, bunun ne kadar güzel göründüğünü bilemezsin. Belki de bilirsin, bilmiyorum. Hoşça kal.