Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Dali (tanrıça)

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
küçükresim|upright=1.27|Svan dergisi გივერგილ/Givergil'in 1969 sayısında yer alan, Svan sanatçı Vahtang Oniani'nin çizdiği Dali'yi tasvir eden bir çizim Dali , Güney Kafkas halklarının mitolojisindeki bir tanrıçadır. Özellikle Svan efsanelerinde görülmekle beraber, Megreller gibi diğer Güney Kafkas halklarında da Dali'ye eş değer kabul edilen figürler bulunmaktadır. Dali, dağ keçisi ve geyik gibi vahşi dağ hayvanlarının koruyuculuğunu yapan bir av tanrıçasıdır. Dali'nin yasaklarına itaat eden avcılar avlarında başarıya ulaşırken; kurallarına uymayanlar cezalandırılır. Dali, efsanelerde çoğunlukla altın saça ve parlayan cilde sahip güzel ve çıplak bir kadın olarak tasvir edilir. Efsanelerde bazen sevdiği hayvanların şeklini alan Dali, genelde sürüsünden ayırt edilecek bazı işaretler taşır. Söylentilere göre dağların yüksek kısımlarındaki bir oyukta yaşar ve kayalıklarda yaşayan toynaklı av hayvanlara göz kulak olur. Farklı karakterlerini ve ilişkilerini yansıtan birçok farklı bölgesel lakapla isimlendirilmiş olan Dali; Svan halk hikâyelerinde insanlardan sevgililer edinip kıskançlıktan öldüren, Svanların kültürel kahramanı Amirani'nin aralarında bulunduğu çocuklar doğuran ve sonrasında rakibi Aziz Yorgi ile çatışan biri olarak betimlenmektedir. Bazı efsanelerde diğer orman ilâhlarıyla birlikte tasvir edilen Dali'ye, zaman zaman efsanevi av köpeği Kurşa eşlik eder. Gürcistan'da Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan hikâyelerde Dali, ali denen kötü ruhla özdeşleştirilmiştir. Çeşitli yazarlar, Dali ve diğer mitolojik hikâyeler arasındaki paralelliklerden bahsetmiştir. Toynaklı hayvanlarla ilişkilendirilen bir av tanrıçası olarak, Yunan mitolojisindeki Artemis, Kelt mitolojisindeki Glaistig adlı acuze ve tek boynuzlu atı evcilleştiren bakire kız ile karşılaştırılmıştır. Dali'nin altın ve sabah yıldızı ile olan ilişkileriyle baştan çıkarıcılığı, benzer mitolojik temaları olan Afrodit ve İştar gibi tanrıçalarla Dali arasında bağlantı kurulmasına yol açmıştır. Günümüzde de Gürcü kültürünün bir parçası konumunda olan Dali, bazı yaşlı avcılar tarafından ormanın derinliklerinde karşılaşabilecekleri gerçek bir figür olarak görülmektedir. Kökeni [[Dosya:Trialeti silver cup.JPG|küçükresim|upright=.9|Trialeti Kupası'nın üzerine çizilmiş oturan figür ve geçit töreni|alt=Figürlerle süslenmiş lekeli gümüş kupa|sağ]] [[Dosya:Kartvelian languages az.svg|küçükresim|Svanca ve diğer Güney Kafkas dillerinin yaklaşık dağılımı|alt=Güney Kafkasya bölgesinde konuşulan dillerin renkli alanlarla gösterildiği harita]] Dali ile ilgili bilinenlerin başlıca kaynağı Svan folklorundaki mitler, dairesel dans şarkıları ve baladlardır. Dilbilimci antropolog Kevin Tuite'ye göre, Dali'yle ilgili günümüze ulaşan yazılı metinler birkaç yüzyıl önce Svaneti'de ulaşılabilen metinlerin çok küçük bir kısmıdır ve bölük pörçüktür. Tuite, yazılı metinlerin çoğunun muhtemelen erkekler tarafından yazıldığını ve Dali'ye olan kadın perspektifinin belirsiz olduğunu belirtmektedir. Dali, ayrıca 1930'larda Vera Bardavelidze ve 1950'ler-1970'lerde Elene Virsaladze gibi Gürcü akademisyenlerin akademik saha çalışmalarında kaydettiği sözlü geleneklerde de geçmektedir. Virsaladze'ye göre, Gürcü folkloru ve gelenekleri büyük ölçüde canlı kalmıştır ve modern Gürcü geleneklerinin kökeni muhtemelen 3.300 yıl öncesine uzanmaktadır. Dali ve Gürcü mitolojisindeki birçok tanrının kökeninin günümüzde bilinmeyen Güney Kafkas halklarının ortak dinine dayandığı 1915'te Niko Marr ve 1960'ta İvane Cavahişvili tarafından iddia edilmiştir. Bu dinin ve dolayısıyla Dali'nin kökeninin ne zaman ortaya çıktığının belirlenmesi, günümüze ulaşan yazılı kaynak eksikliğinden dolayı imkansız olabilir. Kesin olarak söylenebilecek tek şey, bu inançların Gürcistan'da Hristiyanlığın benimsendiği 3. yüzyıldanda önce ortaya çıktığıdır. Dali'nin ön plana çıktığı dönemden günümüze ulaşan sanatsal tasvirleri olup olmadığı bilinmemekle beraber, bazı figürlerin Dali ile bağlantılı olduğu iidia edilmektedir. Halk bilimci Miheil Çikovani, MÖ 2. binyıldan kalma Trialeti Kupası'nda tasvir edilen dairesel dansın Dali'nin onuruna yapıldığını düşünmektedir. Halk bilimci David Hunt ise kupadaki figürlerin, yaratıkların kadın bir metresini tasvir edebileceğini öne sürmektedir. A. I. Boltunova 1979 tarihli makalesinde, önceki araştırmalara dayanarak, 4. veya 5. yüzyıla ait bir Pasin sikkesinin üzerindeki figürün Dali'nin öncülünü temsil edebileceğini iddia etti. Buna karşın 2005'te nümismat John Hind bu iddianın olası gözükmediğini belirtti. Etimolojisi ve lakapları [[Dosya:Northeast Caucasian languages turkish.png|küçükresim|upright=1.2|Nah dilleri de dahil olmak üzere Kuzeydoğu Kafkas dillerinin yaklaşık dağılımı|alt=Kuzey Kafkasya bölgesinde konuşulan dillerin renkli alanlarla gösterildiği harita]] Dali adının etimolojisi tam olarak belli değildir. Gürcü mitolojisindeki birçok figürün kökeni erken Gürcü Ortodoks Kilisesi dönemine dayansa da, Dali bu figürlerden biri değildir. Dali kelimesinin Gürcücede "sabah" anlamına gelen dila ve Osetçede "şeytan" anlamına gelen delimon kelimelerinden türemiş olduğu iddia edildiyse de, bu bağlantılar tartışmalıdır. Kevin Tuite, kelimeyi Nah dillerinde "tanrı" anlamına gelen çeşitli sözcüklerle ilişkilendirmiştir: "Çeçence deela, İnguşça deele ve Batsça dale." Özellikle Allah'ı tanımlayan bu sözcükler, bölgedeki İslam öncesi ilâhlar için genel bir terim olarak da kullanılabilmektedirler. Orta Kafkas kültüründe kutsal kelimelerin diller arasında geçişi yaygındı; diller arasındaki kelime geçişleri, gerçek kelimeleri söylemeyi yasaklayan tabular sayesinde gerçekleşmiştir. Tuite, Dali'nin aslında Svanca bir ismi olduğunu ama tabular yüzünden bu ismin kullanılmadığını ve zamanla Nah dillerindeki "tanrı" kelimesinin Svancada "Dali" yi tanımlamak için kullanılmaya başlandığına inanmaktadır. Dali ve muadilleri, tanrıçanın mitolojik rollerini yansıtan çeşitli lakaplar ile de biliniyordu. Zaman zaman Dali'nin olağanüstü güzelliğine atıfta bulunularak sadece "Parlak" deniyordu. Tanrıçaya "Kraliçe Dali" olarak da hitap eden Svanlar, dağların yüksek kesimlerinde yaşadığı söylendiği için bazen de "Kayaların Dalisi" olarak adlandırmaktaydı. Raça ve Kaheti bölgelerinde "Hayvanların Metresi" ve "Kayalıkların Meleği" olarak adlandırılırdı. Megreller, Dali'nin eş değerine "Ormanlar Kraliçesi" veya "Ormanların Hükümdarı" demekteydi. Tasviri küçükresim|sol|upright=1.2|Bazı söylentilerde Dali'nin yaşadığı söylenen Uşba Dağı Dali, geleneksel olarak, insan yerleşimlerinden uzakta, dağların yüksek kesimlerindeki bir oyukta yaşıyordu. Bazı söylentilerde Dali'nin, buzlarla kaplı güney cephesi "Dali'nin Penceresi" anlamına gelen Dalis panjara olarak da adlandırılan çift zirveli Uşba Dağı'nda yaşadığından bahsedilmektedir. Bir buzulun kenarı ya da dağın zirvesi gibi mağaranın tam konumuyla ilgili çeşitli iddialar vardır. Bazı söylentilerde mağaranın girişi, Dali'nin mağarayı gizlemek için açıp kapadığı taştan bir kapıyla gizlenmiştir. Görece daha ender bir şekilde Dali, sürüsüyle beraber "devasa" bir ladin oyuğunun içinde yaşamaktaydı. Dali, âşık olduğu insanların cenazeleri gibi istisnai durumlar dışında köy ve benzeri insan yerleşimlerine asla girmemeyi bir kural olarak benimsemişti. Dali genellikle, uzun ve örgülü saçları olan, güzel bir genç kadın şeklinde tasvir edilmektedir. Çoğunlukla çıplak, kimi zamanlarda ise altın mücevherlerle betimlenir. Teni, "ışıldayacak" derecede beyaz olarak tanımlanır. Güzelliği "hem karşı konulamaz hem de berbattır" ve bir erkeğin kendisiyle konuşması dahi o erkeğin "deliye dönmesi" için yeterlidir. Çoğu zaman altın renkli olarak tasvir edilen Dali'nin saçları, bazı durumlarda ise gerçekten altındandı ve "güneş gibi parlardı". Daha az yaygın olan bazı hikâyelerde parıldayan saçlarının alevden oluştuğu ve tanrıçanın ilerlerken etrafa alevler saçtığı tasvir edilmektedir. Bazı hikâyelerde, doğaüstü güçleri olan saçlarını, kendisine yanlış yapan avcıları bağlamak için kullandığı da görülmüştür. Bir hikâyede, saç telini kendisine av yayı yapmak için çalan bir avcıyı saçlarıyla boğduğu anlatılmaktadır. Saçları "bir av yayında kullanılabilecek kadar güçlü" olmasına rağmen, tamamıyla zarar görmez bir yapıda değildi. Dali'nin saçlarının kendisine karşı tehdit etme, zarar verme ve öldürme amacıyla kullanılması da birkaç kez karşılaşılan bir motiftir. Birkaç hikâyede avcılar, Dali'nin saçlarını Dali'yi kontrol altına altına alma ve ona tecavüz etmek için tutmakta veya çekiştirerek tesvit edilmektedir. Ancak bu taktik, Dali'nin daha sonraları avcılardan intikam almasını engelleyememiştir. Dali'nin Megrel hikâyelerindeki dengi Tkaşi-Mapa'nın (anlamı: "orman kralı") yer aldığı bir hikâyede tanrıça, "şaşalı" saçlarını kesmekle tehdit eden avcının evlilik teklifini kabul eder. Avcı, tanrıçanın sürekli saçlarını yıkayıp taramasından sıkılır ve bu durumun son bulması için tanrıçanın tarağını saklar. Bunun üzerine tanrıça; avcının ailesini yok eder, çocuklarından birini öldürür, diğerini kaçırır ve avcının soyundan gelen herkesi lanetleyerek intikamını alır. Kadınlar da Dali'nin saçlarını ona karşı kullanabilmekteydi. Kocası avlanma amacıyla uzun zamandır evde olmayan kadınlar, kendi saçlarını keserek bunun karşılığında Tanrı'dan Dali'nin saçlarını kesmesi için dua ederek avcıların eve dönmesine izin vermesi için tanrıçayı zorlarlardı. Bir hikâyede, kocasının Dali ile seviştiğini tespit eden bir kadın, Dali'nin saçlarını kestikten sonra Dali'yi öldürür ya da dünyadan sürer. Saç kesme motifinin nadir görülen bir örneğinde ise, oğlunu veya kocasını Dali'nin etkisinden kurtarmak isteyen bir kadın, uyurken tanrıçanın yanına gizlice girer ve geyik sütüyle Dali'nin saçlarını yıkar. Saçları geyik sütüyle yıkanan Dali güçlerini kaybederek ya da kadına minnettar olarak kadının hizmetkârı hâline gelir. Tkaşi-Mapa ise saçları geyik yerine kara inek sütüyle yıkanarak savuşturulabilmektedir. Başlıca motifler küçükresim|Dali'nin şekline bürünmeyi tercih ettiği hayvanlardan biri olan beyaz geyik|alt=Yeşillik ve beyaz geyik Av hayvanları ve avcılık Dali'nin birincil mitolojik rolü, dağdaki toynaklı av hayvanlarının metresliğini ve koruyuculuğunu yapmaktı. Geyik, yabani koyun, dağ keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisi gibi hayvanları korurdu. Bazı hikâyelerde hayvanların sütünü sağarken tasvir edilirdi. Dali, avcılara iyilik etmek veya kötü şans getirmek, açgözlülüğü cezalandırmak ve etrafta yeterince av hayvanı olmasını sağlamakla sorumluydu. Dali'yi içeren hikâyelerde genellikle, özel olduklarını gösterme amacıyla işaretlenmiş hayvanlar yer almaktadır. Bu hayvanlar ya Dali'nin sürüdeki favorilerini ya da hayvan formuna bürünmüş Dali'yi ifade etmektedir. Bu özelliklerin arasında tamamen beyaz bir kürk, olağan dışı işaretler ve altın boynuzlar bulunur. Dali, büyüklüğünü hem hayvan hem de insan formuna göre değiştirebilmekteydi. Sevdiği hayvanların şeklini aldığında, genellikle bu türün diğer örneklerine kıyasla belirgin bir ölçüde büyük veya küçük olurdu. İnsan formunu aldığında da insanlardan çok küçük boyutlarda olabilirdi. Doğu Gürcistan'da avcılar, uçurumlara minik ayakkabılar bırakarak bunları Dali'ye sunmaktaydılar. Elene Virsaladze tarafından kaydedilen birkaç hikâyede, Dali'nin işaretli hayvanlarından birini yaralayan, öldüren ya da çok hırslı avlanan bir avcının ölümcül sonuçlarla karşılaştığı ifade edilmektedir. İki hikâyede Dali'nin, bir avcının ailesini lanetlediği, önce avcının oğullarının, sonrasında ise avcının öldüğünü belirtmektedir. Başka bir hikâyede Dali, avcının tanrıça tarafından işaretlenmiş Kafkas dağ keçisini yaralamasının ardından çığ ile Nakvderi kasabasını yok etmiştir. Bir hikâyede ise anne geyik ve yavrusunu öldüren avcı, Dali tarafından soyunu devam ettirmesi engellenmek üzere lanetlenmiştir. Svanca bir hikâye, Dali'nin dağ keçilerinden birini takip eden ve onları vurmaya çalışan üç erkek kardeşin sonlarını anlatır. Keçiyi ıskalayan ilk iki kardeş, yakınlardaki mağarasında saklanan Dali'nin saldırısına uğrayarak öldürülürler. Üçüncü kardeş ise saklanarak, keçinin, Dali'nin mağarasında gözden kaybolmasını izler. Ardından ortaya çıkan Dali'yi gören avcı saklandığı yerden çıkarak Dali'yi saçlarından yakalar ve ona tecavüz ederek kendisinin metresi yapar. Hikâyede alışagelmedik şekilde Dali'yi alt eden bir avcının olması, hikâyenin, geyik güden bir cadıyı alt eden iki erkek kardeşin yer aldığı bir Oset efsanesinden esinlendiğini anlamına gelebilir. Tabular ve adaklarla teskin edilmesi Dali, hayvanlarına karşı koruyucu olmasına rağmen avcılara karşı her zaman düşmanca davranmaz, hatta belirli tabulara saygı duyan ve kendisine uygun adaklarda bulunan avcıları nimetlerinden faydalandırırdı. Bu tabular genellikle ruhani saflık ve aşırı avlanma ile ilgili endişelerle alakalıydı. Avcılar ise avdan önce ve sonra küçük kişisel kurbanlar adamaktaydılar. Dali, saf ve bu yüzden kutsal olarak kabul edilen dağlarına giren her türlü kirliliğe karşı son derece "hassas"tı. Herhangi bir şekilde saf olmadıkları takdirde avcıların avdan uzak durmalarını isterdi. Buradaki saflık genellikle kan ve kadınlarla ilgili olsa da; küfürlü konuşma, zina yapma ve yeni ölümler de saflığı bozan şeylerdi. Avdan bir önceki gece avcılar, eşleri de dahil olmak üzere herhangi bir kadınla cinsel ilişkiden kaçınmalıydılar. Ayrıca âdet kanaması saf kabul edilmediği için âdet gören veya doğum yapmış herhangi bir kadınla cinsel veya herhangi bir türlü temastan kaçınmaları gerekmekteydi. Avcıların eşleri de davranışsal tabuların öznesiydi. Bazı bölgelerde, kocaları avdayken eşlerinin saçlarını yıkaması, taraması ya da saçlarındaki örgüleri çözmesi geleneksel olarak yasaklanmıştı. Avcının âdet tabusunun devamı olarak, kadınların âdet, hamilelik veya doğum sırasında avdan et yemelerine izin verilmezdi. [[Dosya:E - Capra aegagrus aegagrus horns.jpg|küçükresim|sol|Gürcistan'daki dağlarda görülen Anadolu yaban keçisinin boynuzları|alt=Büyük çift kavisli boynuzları ahşap üzerine monte edilmiş]] Avcılık, Svanlar arasında kutsal bir eylem olarak görülürdü. Av, lamsir adlı tören ekmeğinin dua ederek Dali'ye sunulmasıyla başlardı. Avcılara, taşıyabileceklerinden daha fazla hayvan öldürmemeleri öğretilirdi ve bu miktar, genellikle av partisindeki her kişinin bir hayvan avlaması demekti. Avın başarılı geçmesi durumunda avcılar, avladıkları hayvanların organlarından parçaları Dali'ye şükranlarını iletme amacıyla sunarlardı. Bazı geleneklere göre avcılar, köylerine döndüklerinde, avladıkları hayvanın boynuzlarını Dali'ye bağışlarlardı. Bu tabulara saygı duyarak ve doğru adaklar sunarak ritüelin saflığının bozulmasını önleyen avcıların, kendilerinin ve ailelerinin karnının doyması için her zaman yeterli av bulacağına inanılırdı. Tabu ve kısıtlamalara uymayan avcıların ise, ihlalin boyutuna bağlı olarak başarısız bir av veya ölüm gibi çeşitli şekillerle Dali tarafından cezalandırılacağına inanılırdı. Kimi zamanlarda, tabu veya kurallardan birini ihlal ettikten sonra Dali'nin öfkesini uygun adaklarla azaltmak mümkün olabilirdi. Bir hikâyede, adamam kutsal ekmek sayesinde Dali'nin Enguri'yi taşırarak köyü yok etmesini engellediği yazmaktadır. Baştan çıkarma ve kıskançlık küçükresim|Geleneksel kıyafetlerini giymiş bir Svan avcı|alt=Geleneksel Svan kıyafetleriyle pipo içen adam Dali, hikâyelerde sık sık ölümlü avcılarla sevgili olarak tasvir edilir ve bu durum, söz konusu avcıya hem bereket hem de tehlike getirirdi. Geleneksel cinsiyet rollerinin tersine çevrildiği bu hikâyelerde, avcıyı seçen ve ilişkiyi başlatan tanrıçadır. Dali'nin sevgili seçerken hedefi sıklıkla, kendisini takip eden birisinden kurtarmış olmak gibi ona bir iyilik yapan avcılardı. Dali, etkilenmenin nişanesi olarak sevgililerine boncuk, mücevher veya makas gibi küçük nesneler verirdi. Bu nesneleri alan avcının ise bu hediyeleri kimseye göstermemesi gerekmekteydi. Dali'nin sevgilisi olan avcılar, avda kesin olarak başarılı olurdu. Avcıyı insan saldırılarından dahi koruyabilen tanrıça, avcının yaralarını da iyileştirebilirdi. Buna karşılık, avcının ilişki boyunca servetinin sırrını açığa çıkarması ve ölümlülerle sevgili olması yasaklanırdı. Dali ile ilişki kurmak "tehlikeli bir işti". Dali'nin güzelliği, "Dalelukdune" veya "Dali'ye kapılmak" olarak adlandırılan avcının tutkusunun neredeyse çılgınlık seviyesine çıkmasına yol açmaktaydı. Dali'den etkilenmiş avcılar, tanrıçanın onları bulmasını beklemeden vahşi doğada Dali'yi ararlardı. İlişki sona erdikten sonra, avcının herhangi bir sadakatsizlik yapması tanrıçanın ölümcül gazabıyla karşılaşmasına neden olabilirdi. Avcı, tanrıçanın hayvanları tarafından saldırıya uğrayabilir veya cezbedilmesi sonucu çıktığı uçurumdan düşerek ölebilirdi. Dali'nin Megrel eşdeğeri, onu sinirlendiren avcıları taşa çevirirdi. Avcı bu ilişkiden kurtulmuş olsa bile, tanrıçayı kızdırmaktan korktuğu için hayatının geri kalanında ölümlü biriyle sevgili olamazdı. Bir avcının, ilişkinin uzunluğunu sınırlaması veya daha sonra bir ölümlü ile evlenme hakkını güvence altına alması gibi ilişkinin şartları konusunda Dali ile anlaşması mümkündü. Bu şartlar ilişki başlamadan önce belirlediğinde Dali de bu şartlara saygı duyardı. Bazı söylentilere göre bir avcı, kendi iç çamaşırlarını başka bir misafire vererek bu erkeği Dali'nin yeni ilgi odağı olmasına yol açabilir ve bu sayede Dail'yle olan ilişkisini güvenli bir şekilde sonlandırarak güvenli bir şekilde evlenebilmesine yol açardı. Avcının ölümüyle bile Dali'nin sevgilisine karşı olan saplantılı davranışları sona ermezdi. Avcının ölümünden kendisi sorumlu olsa bile, naaşın başında yas tutmak için dağdan köye inerdi. Bazı köylerde, Dali'nin yeni gömülmüş ölüleri mezardan çıkarıp cesedin üzerinde ağlamasını engellemek için aile üyeleri mezarın başında nöbet tutardı. Bazı köylerde ise, avcının ailesi cesedi evde yalnız bırakarak Dali'nin vücudu giydirmesini ve bir süreliğine yas tutmasını sağlardı. Özellikle doğurganlık tanrıçası olarak görülmese de, başlıca efsanelerden ikisi Dali'nin doğum yaptığını anlatmaktadır. Efsanelerden biri, tanrıçanın doğumdan sonra bebeğini düşürdüğünü, bebeğin bir avcı tarafından kurtardığını ve ödül olarak Dali'nin avcıyla cinsel ilişkiye girdiğini yazar. İkinci efsanede ise avcıyı baştan çıkaran Dali, avcıdan hamile kalır ve yarı tanrı-kahraman bir erkek çocuk doğurur. Dönüşüm zamanları [[Dosya:Venus-pacific-levelled.jpg|küçükresim|Bazen sabah yıldızı olarak anılan Venüs gezegeni|alt=Venüs gece gökyüzünü aydınlatırken]] Öncelikle bir av tanrıçası olmasına rağmen Dali'nin şafak, sabah yıldızı ve yılbaşı arifesi gibi sembollerle ve geçiş durumlarıyla ilişkisi vardır. Svan avcılara, şafaktan önce evlerini terk etmeleri ve avlanma yerlerine sabah yıldızının ışığıyla ulaşmaları öğretilirdi. Avlanma yerlerinde, bir ateş yakar ve sabah yıldızı aracılığıyla Dali, Apsat (küçük av hayvanlarının tanrısı) veya Aziz Yorgi (avcıların koruyucusu) gibi av tanrılarına dua ederlerdi. Avcı Betkil'in hikâyesinde avcının, Dali'nin ellerindeki ölümü bazen sabah yıldızının gökyüzünde göründüğü veya gecenin şafağa dönüştüğü anda gerçekleşmektedir. Dali, yılbaşı arifesinde eski yıldan yeni yıla huzurlu bir geçişin getiricisi olarak da kutlanırdı. Dali, bu kutlamalarda Dæl Ešxwamiš veya "Yılbaşı arifesinin Dalisi" lakaplarıyla anılırdı. Tüm ev halkı, kutsanmış tahıldan pişirdikleri özel ekmeklerle Dæl Ešxwamiš'e teklifler yapardı. Vera Bardavelidze, 1930'larda yaptığı alan araştırmasında gittiği çeşitli köylerde bu kutsanmış ekmeğin farklı türlerini belgelemiştir. Bazı somunlar, dikim festivalinde parçalandıkları ve toprağa ekildikleri bahara kadar tutulurdu. Mitoloji Betkil ile olan ilişkisi küçükresim|Mulahi ve Muzhali köylerinde yer alan geleneksel kuleler, 1875|alt=Geleneksel köy ve arka planda dağlar küçükresim|Gebi köyünü çevreleyen dağlar|alt=Dağlar ve gökyüzünde beyaz bulutlar Dali'nin ilişkilerinden en yaygın bilineni, efsanevi avcı Betkil (veya Betgil) ile olanıdır. Dali'nin duygularına ihanet eden Betkil, yüksek bir uçurumdan düşerek ölmüştür. Hikâye, geleneksel Svan dans şarkıları "Bail Betkil", "Betkan Kutsa" ve "Betkani" eşliğinde anlatılır. Bu danslar, her yıl Paskalya'dan sonraki üçüncü pazar günü, Gürcistan'ın Raça bölgesinde, Betkil'in öldüğüne inanılan uçurumun dibinde gerçekleştirilirdi. Uçurumun kesin konumu belirsiz olup; Tuite, uçurumun Svaneti bölgesindeki Mulahi ve Muzhali köylerinde olduğunu iddia ederken, halkbilimci Anna Chaudhri ise uçurumun Gebi köyünde olduğunu belirtir. Her yıl yapılan bu danslar yağmur çağırma ritüeli ile bağlantılıdır. Hikâye, Dali'nin Betkil'i seçip takip etmesiyle başlar. Ona kendi iyilik simgelerinden (boncuk, yüzük veya uğur getiren bir nesne) birini verir ve kendi karısı da dahil olmak üzere ölümlü kadınların dokunuşundan kaçınmasını ister. Betkil, bir süre ona sadık kalır ve avları her zaman verimli geçer. Bir gün, yeminini ölümlü bir kadınla bozar (çoğunlukla karısıyla ve bazen baldızıyla) ve bu kadın tanrıçanın simgesini çalar. Buna sinirlenen Dali, beyaz bir geyik veya çengel boynuzlu dağ keçisi formuna bürünerek, bundan haberi olmayan Betkil'i dağın tepesine getirir. Betkil'in arkasında bıraktığı köyden dağa giden yol kapanarak, parçalanarak ya da eriyerek, Betkil'i zirveye doğru ilerlemeye zorlar. Betkil dağın tepesine geldiğinde, Dali insan formuna döner ve Betkil ile yüz yüze gelerek sinirli bir şekilde aldatmasının ve simgeyi kaybetmesinin hesabını sorar. Betkil'in ayaklarının altındaki zemin tamamen parçalanır ve onu tek el ve ayakla asılı bırakır. Dali, ortadan kaybolarak Betkil'i ölüme terk eder. Hikâyenin bazı versiyonlarında, Betkil ölümünden önce ailesinden çeşitli şekillerde onun için yas tutması ister ve ölümlü sevgilisi saf değilken avlanmasına izin verdiği için ağıt yakar. Betkil hikâyesinin bazı varyasyonlarında, dağa çıkarken Betkil'e doğaüstü köpek Kurşa eşlik eder. Bu versiyonda birkaç gün boyunca dağda mahsur kalan Betkil'in bir müddet sonra yiyecek bir şeyi kalmaz. Kurşa, Betkil'e hayatta kalması için onu öldürüp yemesi konusunda ısrar eder. Betkil, bazı versiyonlarda Kurşa'nın dediğini yaparken bazılarında ise köpeği öldürür ama yiyemez. Üçüncü versiyonda ise Kurşa'yı yardım çağırması için köye gönderir. Köylüler, Betkil'in yardıma gelir ve ona ip fırlatır ancak Dali'nin dağları uzadıkça uzar ve halatlar ona ulaşamaz ve Betkil, gibi düşerek ölür. Beyaz Mangur Beyaz Mangur olarak bilinen başka bir avcının Dali ile olan karşılaşması alışılmadık şekilde iyi sonla bitmiştir. Hikâyenin akademik araştırmacılar tarafından kaydedilen ve ilk olarak 1939'da yayınlanan bir versiyonunda, Beyaz Mangur meşhur ve müreffeh bir avcı olarak tanımlanır. Bir gece Beyaz Mangur boş bir mağaraya sığınır. Mağaraya gelen Dali, Mangur'dan neden mağarada olduğunu açıklamasını ister. Mangur, akşam karanlığında gidecek başka bir sığınağı olmadığını açıklar. Dali, eğer başka birini mağarada görseydi gördüğü kişi için talihsiz bir dönüş ayarlayacağını; ancak Mangur gibi bir adama zarar vermenin yazık olacağını söyler. Bunun yerine Mangur'u yatağa davet eder. Bir karısı ve çocuğu olduğunu söyleyen Mangur önce bu teklifi kabul etmez, ama sonrasında rahatlayarak Dali'yle ilişkiye girer. Dali, Mangur'a bol bol av hayvanı vereceğini ve başı derde girerse kendisini çağırmasını söyler. Sabah olunca, Beyaz Mangur Dali'nin mağarasından ayrılır; ancak kısa süre sonra düşmanlar tarafından saldırıya uğrar. Dokuz düşmanını öldürse de dokuz yerinden ciddi şekilde yaralanır. Mangur yardım için Dali'ye seslenir ve tanrıça kayalıkların arkasından sıçrayarak Mangur'un düşmanlarını bir dişbudak dalıyla katleder. Bir dokunuşla Mangur'un yaralarını iyileştirir ve onu eve gönderir. "Dali Sarp Kayalıklarda Doğuruyor" Dali'nin kayalıklar üzerinde doğum yaptığı hikâye, Dælil k'ojas khelghwazhale (Dali Kayalıklarda Doğuruyor) adlı geleneksel daire dansı eşliğinde bir şarkı olarak nesilden nesle aktarılmıştır. Arkeolojik bulgular ile doğrulanan dilbilimsel analiz, şarkının antik bir kökeni olduğunu göstermektedir. Şarkı, tanrıçanın doğururken acı dolu çığlıklarını duyan Mepsay veya Mepisa adlı bir avcı ile başlar. Doğumdan hemen sonra Dali, bebeği dağdan aşağı düşürür ve bebek, burada bekleyen bir kurt tarafından kaçırılır. Kurdu vuran avcı, bebeği tekrar Dali'ye getirir. Dali, avcıya ödül olarak çeşitli av hayvanları hediye etmeyi ya da onunla sevgili olmayı sunar. Dali'nin cinsel ilişki teklifini tedbirli bir şekilde reddeden avcı, avlarda başarılı olmak istediğini söyler. Avcı, sonrasında altın boynuzlu bir dağ keçisini vurmaya çalışır, keçinin tanrıçanın kendisi olduğundan habersizdir. Mermi, dağ keçisinin boynuzlardan seker ve avcıyı öldürür. Bu hikâyede, çocuğun babasının adı ve çocuğun başına gelenlerden bahsedilmemektedir. Amirani [[Dosya:The Soviet Union 1989 CPA 6090 stamp (Amiraniani, Georgian epic poem. V. Oniani).jpg|küçükresim|sol|upright=1.3|1989 tarihli SSCB posta pulundaki Amirani tasviri]] Dali'nin doğum hikâyelerinden ikincisinin daha fazla varyasyonu vardır; ancak bu hikâye genellikle kültürel kahraman Amirani ve Amirani'nin doğuşu üzerine odaklanmıştır. En bilinen versiyonunda Dali, kendisini dağlarda bulan avcıyı sevgilisi olarak alır. Birlikte geçirdikleri birkaç günden sonra birliktelikleri, avcının eşi tarafından öğrenilir. Duruma sinirlenen avcının eşi, Dali'nin saçlarını keser ya da Dali'yi saçlarıyla bağlar. Sonuç olarak, Dali aniden dünyayı terk etmek zorunda kalır. Bazı varyasyonlarda, saçlarının kesilmesi Dali'yi kesin olarak öldürür. Eğer Dali öldürülmüşse, hamileliği ölümünden sonra keşfedilir. Eğer dünyadan ayrılmışsa, ayrılmadan önce hamile olduğunu ilan eder. Dali, çocuğunun güçlü bir kahraman olacağını ancak bir "kahraman" kadar da güçlü olmayacağını açıklar. Her iki durumda da Dali'nin sevgilisi bebeği rahimden isteksizce keser. Bazı versiyonlarda prematüre doğan bebek, gelişiminin tamamlanması için bir boğanın midesine veya bir ineğin rahmine (bazen her ikisi de) yerleştirilir. İlkbaharda doğan bebek, Baba Tanrı veya Aziz Yorgi tarafından bulunur ve Amirani adıyla vaftiz edilir. Amirani'nin doğum hikâyesinin başka bir versiyonunda, uyumakta olan Dali'nin saç örgülerini kesen ölümlü avcı, sonrasında ona tecavüz eder. Hamile kalan Dali'nin karşısına Sulkalmahi adında yaşlı bir avcı çıkar. Dali, Sulkalmahi'ye bebeği serbest bırakması için yalvarır ve avcıya bebeğe Amirani adını vermesini ve ona kendi bebeğiymiş gibi bakmasını söyler. Amirani, genellikle Dali'nin oğlu olarak tasvir edilse de, Guria bölgesinde, Dali'nin bir suça öfkelenerek yetişkin Amirani'yi tuzağa düşürmeye çalıştığı "Dali ve Amirani" adlı bir hikâye yaygındır. Amirani köpeğiyle beraber dağları dolaşırken, yerde alevler görür ve kayalıklardan ilerleyerek alevleri takip ederek bir süre sonra alevlerin Dali'nin saçı olduğunu anlar. Dali, onu aradığını söyleyerek Amirani'yi dağın tepesine çeker. Köpek, Dali'nin kötü niyeti konusunda Amirani'yi uyarır ancak Amirani köpeğin tavsiyesini dikkate almaz ve Dali'yle tanışmak için dağa tırmanır. Amirani dağın tepesine ulaştığında Dali kaybolur ve Amirani, kendini Dali'nin saçlarına bağlı bir şekilde uçuruma asılmış halde bulur. Köpeği, ona ulaşamadığı için bir kuşu Dali'nin saçını koparmaya ikna eder. Kuş, Amirani'yi kurtarmak üzereyken Dali döner ve kuşu lanetler. Sonrasında bu kuşun türünü zayıf ve işe yaramaz hale getirir. Bu hikâye, Dali'nin saçını av yayı yapmak için çalan isimsiz avcıyı saçlarıyla boğduğu hikâyenin farklı bir versiyonudur. Aziz Yorgi küçükresim|upright=.8|Eski Gürcü armasının üzerindeki Aziz Yorgi tasviri|alt=Altı köşeli yuvarlak turuncu rozet ve rozetin içinde ata binen bir adam Hristiyanlığın Gürcistan'da yayılmasıyla beraber Svan mitolojisinde Aziz Yorgi, Dali'nin rakibi olarak tasvir edilmeye başlanmıştır. Yorgi'nin temel görevi; koyun çobanları, arıcılar ve en önemlisi avcılar gibi kendi halkının yararı için dünyayı sömüren erkekleri korumaktır. Betkil hikâyesinin geç bir varyasyonu, Svan dans şarkısı "Monadire Chorla" ("Avcı Chorla") eşliğinde, Dali ve Aziz Yorgi arasındaki önemli bir çatışmayı tasvir eder. Şarkıda, Chorla adında bir avcı, tanrıçayı öfkelendireceğini bilmesine rağmen, payına düşen dağ keçilerinden fazlasını öldürür. Dali, Chorla'yı tehlikeli bir uçurumun üzerine bağlayarak açgözlülüğü için cezalandırır. Chorla, köpeğini yardım çağırması için gönderir. Avcının köpeği, yanında Aziz Yorgi ile geri gelir. Aziz Yorgi, duruma müdahale ederek Chorla'nın İsa'ya olan inancını ödüllendirir. Yorgi, Chorla'yı serbest bırakmadıkça dağları fırtına ve toprak kaymalarıyla kirletip yok edeceğini söyleyerek Dali'yi tehdit eder. Tehdit edilen Dali, Chorla'yı serbest bırakır. Yorgi, daha sonra Chorla'yı koruma altına alır ve gelecekte sınırsız avlanabileceğini beyan eder. Bu hikâyenin bazı versiyonlarında, tekil bir tanrıça yerine "Daliler" şeklinde adlandırılan bir grup ruha atıfta bulunulur. Tuite, Oset mitolojisinde Aziz Yorgi ve Aziz İlyas'a benzeyen çoğul benzetmeler bulmuştur. Bu benzetmeler, isimlerini aldıkları Hristiyan azizlerin özelliklerini paylaşan ruh gruplarıydı. Buna karşılık Virsaladze, tek tanrıçadan ruhlar topluluğuna geçişi, Dali'nin Svan mitolojisinde ikincil bir role düştüğünün kanıtı olarak görmektedir. İlişkili figürler Dali, Svanların taptığı tek av tanrısı değildi ve bazen diğer tanrılarla birlikte çalışırken tasvir edilirdi. Giorgi Şaraşidze, Dali'nin Çıplak Dağın Efendisi'ne (Ber Shishvlish) yardım etmek için üç Svaneti orman tanrısıyla birlikte çalıştığını yazmıştır. Bu tanrılar; küçük av hayvanları tanrısı (Cxek'isk angelwez), Apsat, Orman Meleği (tilki ve ayı gibi orman hayvanları üzerinde hüküm sürüyordu), ve kurt ile avcıların tanrısı Aziz Yorgi'dir. Miheil Çikovani, bu tanrıların çoğunun orijinal anaerkil efsaneden sonra geliştirildiğine inanır. Çikovani'nin bahsettiği orijinal efsanede Dali, tüm hayvanların metresidir. Çikovani, özellikle Ber Şişvlişi, Dali'nin yerine geçen başarısız bir figür olarak görmektedir. Doğu Gürcistan'daki bazı gruplar, Apsat ve Dali'yi, sırayla vahşi hayvanların sürülerini koruyan kardeşler olarak görürdü. Apsat'ın hayvanlardan sorumlu olduğu zamanın, avcıların avlanması için uygun bir zaman olduğu söylenirdi, ama nöbeti Dali devraldığında hayvanları yakından izlerdi ve avcıların hayvanları avlamaları çok daha zorlu olurdu. Svaneti dairesel dansı metkhvar mare, hem Dali hem de Apsat'ın nöbetçiliğini methetmektedir. Bazı durumlarda Apsat, Dali'nin kocası, oğlu ve hatta babası olarak tasvir edilirdi. Tuite'ye göre, iki tanrı arasında rollerin bölünmesi Apsat'ın önceden var olan bir inanç sistemine uyarlanmasının sonucuydu. Bu inanç sisteminde av hayvanlarının birincil koruyucusu bir kadın figürüydü. Dali'nin yanında başka bir Gürcü av tanrısı olan Oçopintre'den (veya Oçopinte) de sıkça bahsedilir. Bazı kaynaklar, sürüde birlikte çalıştıklarını ve hayvanları avcılardan koruduklarını bildirmektedir. Buna karşılık, Virsaladze, Hevsureti bölgesinde yaşayan Hevsurilerin, Oçopintre'yi Dali'den çok daha önemli bir figür olarak gördüklerini bildirmektedir. Hevsuriler, Dali'yi küçük bir figür olarak görürdü. Bazı kaynaklarda Dali'ye av köpekleri, özellikle de kara kulaklı efsanevi av köpeği Kurşa eşlik ederdi. Ancak Kurşa, Dali hikâyelerinde olmazsa olmaz bir figür değildir. Kurşa, daha çok Dali'nin oğlu Amirani ve Betkil gibi erkek avcılara eşlik ederdi. Hristiyanlaşmadan sonraki tasviri Hristiyanlığın Gürcistan'da yayılmasıyla birlikte birçok pagan inancı Hristiyan ideolojisine uyacak şekilde değişti. Dali'nin av metresliği gibi özellikleri Aziz Yorgi'ye aktarılmaya başlandı. Avcı Çorla hikâyesi, Dali'nin özelliklerinin Yorgi'ye aktarıldığı hikâyelerden biridir. Etnomüzikolog Maka Hardziani, Çorla hikâyesinde Yorgi'nin Dali'ye karşı kazandığı zaferi, Hristiyanlık etkisi karşısında pagan inançların zayıflamasının bir simgesi olarak tanımlar. David Hunt, Dali'nin Amirani'yi boğmaya çalıştığı hikâyenin, Hristiyanlıkta kadın tanrıçaların kabul edilmemesini yansıttığını iddia eder. Bu hikâyede Dali, kötü niyetli ve "cadı görünümlü" bir figürdür. [[Dosya:Francisco de Goya y Lucientes - Witches' Sabbath (The Great He-Goat) crop.jpg|küçükresim|upright=.9|19. yüzyılda Francisco Goya'nın çizdiği Cadı Ayininin detayı. Resimde Şeytan keçi formunda gösterilmiş.|alt=Korkmuş kalabalığın önündeki şeytani keçi figürü]] Dali'nin Hristiyanlığın yayıldığı dönemde statü ve güç kaybetmesi değişen halk uygulamalarına da yansıdı. Bir zamanlar Dali'ye edilen dualar Yorgi'ye edilmeye, Dali'ye adanan adaklar Yorgi'ye adanmaya başlandı. Tarihi Leçhumi bölgesindeki Tsheta köyünde "orman kadını" ile karşılaşan avcılar, sadece Yorgi'nin adını söyleyerek kadını ormandan kovabilirdi. Yorgi'nin Dali'yi gölgede bırakmaya başlamasıyla beraber Dali, kötü ruhlar ve demonik görüntülerle ilişkilendirilmeye başlandı. Dali'nin karakteri ali adlı kötü bir ruhla özdeşleştirildi. Dali gibi alinin de avcılar ve yüksek kayalıklarla bağlantısı vardı. Ancak Dali'nin yeni tasvirinde güzellik ve parlak saçların yerini çirkinlik almıştı. Gezginleri aliden koruyan büyü, Dali'yi "yanlış yerleştirilmiş özelliklere sahip bir kadın" olarak tanımlardı. Geriye doğru uzanan uzuvlar, "korkunç bir sima" ve "kanla kirlenmiş korkunç saçlar" Dali'nin özelliklerinden bazılarıydı. Bu dönemde Dali'nin kötü yönleri vurgulandı ve avcılar ile doğayı koruması önemsiz bir detay gibi gösterildi. Dali'nin sık sık dönüşmeyi tercih ettiği yaban keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisi gibi hayvanlar, Hristiyanlıkta Tanrı'ya karşı çıkan kötü bir varlık olan şeytanı tasvir etmek için kullanılırdı. Dali'nin bu değeri düşürülmüş uyarlaması bazen şeytanla ilişkili olarak tasvir edilirdi. Virsaladze ve Hunt, dönemin mevcut pagan inançlarını değiştirerek pagan inançlarını şeytan ve kötülükle ilişkilendiren Hristiyan kilisesinin, Dali mitindeki değişikliklere sebep olduğunu ileri sürmüştür. Kilisenin yaptığı bu değişiklikler pagan inançlarını itibarsızlaştırmayı hedefliyordu. Virsaladze'ye göre, kilisenin çabası tamamen başarılı olmamıştır ve Dali'ye olan inanç, özellikle Hristiyan kilisesinin daha az etkin olduğu dağlık bölgelerde, Hristiyanlıkla beraber devam etmiştir. Virsaladze'nin yirminci yüzyılın ortalarında yaptığı araştırma sırasında görüştüğü yaşlı bir adam, Dali'nin hem tanrı hem de eziyet eden bir ruh olarak tanımlamıştır. Bu tanımlama, mitin her iki versiyonunun da modern çağda mevcut olduğunu göstermektedir. Mitolojik paralellikler Bazı yazarlar, Dali ve diğer mitolojilerdeki hikâyeler arasındaki paralelliklerden bahsetmiştir. Dali'ye eşdeğer figürler birçok Kafkas grubunun mitolojisinde görülmektedir. Kafkas ve Yunan mitolojisinden çeşitli figürlerin bilimsel olarak karşılaştırması da yaygındır. Bazı akademisyenler, bu benzerliklerin Antik Yunanistan ve Antik Gürcistan halkları arasındaki temasın göstergesi olduğunu iddia etmiştir. Ön Hint-Avrupa halklarındaki şafak tanrıçası Hausos'un Dali'nin olası atası olduğu ve Hausos'tan türeyen benzer tanrıçalarla Dali'nin ilişkili olduğu öne sürülmüştür. Diğer yazarlar, Dali'nin, Batı Avrupa mitolojisindeki en eski avcılık (veya hayvan) metresi figürünün korunmuş halini temsil ettiğini yazmaktadır. Bu figür, başka yerlerde değiştirilmiş veya bozulmuştur. Kafkasya'daki eşdeğer figürler küçükresim|Gürcistan'ın günümüzdeki uluslararası sınırlarının üzerinde gösterilmiş tarihî Svaneti bölgesi|alt=Modern Gürcistan haritası ve kırmızıyla işaretlenmiş Svaneti bölgesi Dali, Svanların en önemli ilâhıydı. Diğer Kafkas halklarının, Dali ile kabaca eşdeğer kabul edilebilecek önemli tanrıları ve bölgesel farklılıklar gösteren mitleri vardı. Megrelya bölgesinde yaşayan Megreller, Tkaşi-Mapa adlı altın saçlı av tanrıçasına saygı duyardı. Akademisyenler, mitolojik rolleri ve ilişkilerindeki örtüşmelerden dolayı Tkaşi-Mapa'nın Dali'yle eşdeğer olduğunu düşünmektedir. Her ikisi de vahşi doğada yaşar, çeşitli hayvanların çehrelerine bürünür, ölümlü sevgililer yapar ve tehlikeli sonuçlara yol açacak derecede kıskançlık yaparlardı. Çikovani'nin 1972'deki çalışması üzerine çizim yapan Tuite, açıkça bir av tanrıçası olmasa da, Kuzeydoğu Gürcistan'da bilinen altın saçlı tanrıça Samdzimari'nin ("kolye takan") Dali'yle benzer, hatta eşdeğer olduğunu öne sürmüştür. Samdzimari ve Dali, erişilemeyen veya insan yerleşimi olmayan yerlere giden insanları baştan çıkaran figürlerdi. Her iki tanrıça da kendi bölgesinde Aziz Yorgi'nin kadın karşılığı olarak bilinirdi. Erkek av tanrısına ibadet eden Kafkas kültürlerinde genellikle Dali gibi "hayvanların metresi" olarak kabul edilen bir figürle ilgili hikâyeler vardır. Ancak bu figür, tanrı olarak kabul edilmiyordu. Birçok yerde bu karakter sadece "orman kadını" veya benzeri bir adla bilinirdi. Virsaladze bu figürü Dali ile eşdeğer kabul etmiştir. Erkek bir ruh olan Oçopintre'ye ibadet eden Hevsuriler, "uçurumların küçük koruyucusu" kavramını korumuştur. Başlıca av tanrıları Æfsati olan Osetlerde, orman kadını olarak bilinen bir figür de vardı. Kuzey Kafkasya'da yaşayan Kumuklar ile Leçhumi ve Guria bölgelerinde yaşayan halk, güçlü bir av tanrıçasından ziyade bir orman kadınına inanıyordu. Kuzey Kafkasya halkı Avarların mitolojisinde Dali gibi altın saçları olan, "Orman Güzeli" adında bir figür vardır. Farklı toplumlarda tekrarlayan bir "orman kadını" (veya daha nadir görülen şekliyle "orman adamı") kavramı, Hristiyanlık ve İslam Kafkasya'da yayılmadan önce bölgede muhtemelen var olan Pankafkas mitolojisine kanıt olarak önerilmiştir. "Orman kadını", Nart destanlarındaki yinelenen bir motiftir. Destanda anlatılanlar bölge mitolojisinin çoğunu desteklemektedir. Osetlerin alt kolu olan Digorlar, Dali ile bazı benzer özellikleri olan bir figüre sahiptir. Figür, geyik sürüsünün çobanlığını yapan bir cadıdır. Dali gibi beyaz bir geyiğin şekline bürünmeyi tercih eden cadı, saçlarını, onu rahatsız eden avcıları bağlamak için kullanır ancak çoğu Dali hikâyesinin aksine, avcılar hikâyenin sonunda cadının üstesinden gelir. Nart destanındaki diğer hikâyelerde, Dali gibi geyiğe dönüşen, cildi parlayan ve avcılarla sevgili olan tanrıçalar veya büyülü kadınlar yer almaktadır. Tuite, ayrıca Nart destanında su ruhu olarak geçen Dzeraşşe ile Dali arasında benzerlikler olduğunu kaydetmiştir. Benzer şekilde altın rengi saçları olan Dzeraşşe, balık ya da geyik şeklini alabilirdi. İki heceye dayalı isimler arasında bağlantı olabileceğini söyleyen Tuite, sözcükler Çerkesçeye çevrilirken fonemlerin değişmesi sonucunda kelimelerin değişmiş olabileceğini not düşmüştür. Yunan mitolojisi [[Dosya:Circe Gumery cour Carree Louvre.jpg|küçükresim|upright=.7|Kirke (1860), Charles Gumery|alt=Circe'nin mermer heykeli, çıplak.]] Tuite, Amirani'nin annesi olarak Dali'nin rolüyle, Yunan mitolojisindeki Akhilleus'un annesi Nereid Thetis'i karşılaştırmıştır. İki tanrıça da bir ölümlüyle sevgili olmuş ve yarı tanrı bir oğlan doğurmuştur. Tanrıçanın oğulları, büyük olasılıkla kendi mitolojilerindeki yaratıcıya meydan okuyacak kadar güçlüydü ve ikisinin de kaderinde savaşçı olmak vardı. Her iki karakter de son derece zorlu figürler olmasına rağmen potansiyellerine ulaşamaz ve sonunda mağlup olurlar. Tuite, iki efsane arasındaki benzerliğin, Antik Yunan ve Kafkas halkları arasındaki tarih öncesi temasın bir göstergesi olduğunu öne sürmektedir. Klasik dönem bilgini Egbert Bakker, Homeros'un Odysseia eserindeki cadı-tanrıça Kirke karakteri ve Dali'nin arasında; hayvanları koruma, cinsel yırtıcılık, şafak vakti ile yılbaşıyle olan ilişki ve düşman oldukları tanrısal erkek muadil gibi ortak özelliklerin olduğunu belirtmiştir. Tanrıçalar arasındaki benzerlikleri, Gürcü ve Yunanlar arasındaki kültürel alışverişin kanıtı olduğunu belirterek, Svanların anavatanının, Yunanistan ile yakın ticaret ilişkileri içinde olan Antik Kolhis Krallığına yakın olduğunu ifade etmiştir. Bazı kaynaklarda, Dali'nin Artemis'le olan benzerlikleri kaydedilmiştir. Artemis de vahşi hayvanlar ve avcılığın efendisiydi, ama Dali'den farklı olarak daha namusluydu. Her iki tanrıça da, özellikle medeniyet ve vahşi doğa arasındaki geçişler ve sınırlarla ilişkiliydi. Hint-Avrupa tanrıçaları Demna Şengelaia, 1940'lardaki eserlerinde Dali'yi Babil tanrıçası İştar'a eşdeğer olarak kabul etmiştir. Şengelaya'ya göre, ataerkil değerlere karşı mücadele eden anaerkil temalar her iki mitolojiye de yansımıştır. [[Dosya:Naked woman holding her breasts-Sb 7742-IMG 0880-black.jpg|küçükresim|sol|upright=.7|İştar'ı tasvir ettiği düşünülen, göğüslerinin tutan kadın heykelciği, Susa (c. MÖ 1300 - c. MÖ 1100)|alt=Göğüslerini tutan kadını gösteren taş heykelcik]] Virsaladze; İştar, Frigya tanrıçası Kibele, Fenikeli Astarte ve Kartacalı Tanit de dahil olmak üzere birçok tanrıça ile Dali arasında benzerlikler bulmuştur. Tüm bu tanrıçalar, baharın gelişini ve doğanın yeniden doğuşunu temsil eden bir hikâye döngüsünde ölümlü bir sevgiliyle ilişkilendirilmiştir. Virsaladze, özellikle Dali ve İştar arasındaki hayvanlar üzerinde egemenlik, şafak vaktiyle olan ilişki ve erkekleri korkutan cinsel saldırganlık gibi benzerlikler olduğunu vurgulamıştır. Virsaladze'ye göre, Dali'yi çevreleyen mitoloji, "ölümlü genç bir adamla birlikte olan, hayvanların, ormanların, kayalıkların ve suyun koruyucu azizesi, metresi ve hükümdarı ile ilgili gelenekler ve şarkılardan oluşan antik bir döngü"nün korunmuş bir formunu temsil etmektedir. Virsaladze'nin görüşüne göre bu mitolojik motif, doğayı ve hayat veren tanrıçaları kutsayan anaerkil inanç sisteminin parçasıydı. Anaerkil inanç sistemi sonraki dönemde yerini ataerkil inanç sistemine bırakmıştır. Walter Burkert ve Paul Friedrich gibi önceki dönem yazarlarının çalışmalarından yararlanan Tuite; Dali, Yunan tanrıçası Afrodit ve Eros, Sümer tanrıçası İnanna ve Babil tanrıçası İştar'ın muhtemelen Ön Hint-Avrupa tanrıçası Hausos'tan türediğini açıklamıştır. Hausos ve bu tanrıçalar arasındaki benzerliklerin başında altın (hem renk hem de değerli metal olan), hayvanlarla olan ilişki, yıkıcı kıskançlıkla birlikte baştan çıkarıcı davranışlar ve sabah yıldızıyla olan ilişki vardır. Tuite, bu benzerliklerin hepsine "şafak tanrıçası kompleksi" adını vermiştir. Tuite, şafak tanrıçası kompleksinin kapsayıcı temasını "belirsizlik ve geçiş" olarak tanımlar. Tanrıçaların mitolojik ilişkilerinin, geceyle gündüz, eskiyle yeni ve ölümle doğum arasındaki geçişler gibi daha geniş kavramlar için bir sembol niteliği taşıdığını belirtir. Dali'nin hem sabah yıldızı hem de Yılbaşı arifesi ile özdeşleşmesi, Dali'nin "geçişlerin efendisi" statüsünü doğrudan güçlendirir. Arkeolog Elena Rova, Tuite'nin çalışmasına dayanarak, Mezopotamya ve Gürcistan halkları arasında Tunç Çağı boyunca sembol ve inançların aktarıldığına dair kanıtlar olduğunu yazdı. Bu tahmininde, 2014'te Gürcistan'ın Dedoplis Mindori arkeolojik sit alanındaki Aradetis Orgora höyüklerinde keşfedilen süslü kumtaşı levha parçalarını temel aldığını belirtti. MÖ 14. - 13. yüzyıllara tarihlenen levhada, sekiz köşeli İştar Yıldızına benzeyen dokuz köşeli bir yıldız figürü vardır. Rova, ürünün kendisinin uzun mesafeli ticareti veya dolaylı memetik aktarımı yoluyla yıldız tasarımının Mezopotamya'dan Gürcistan'a yayıldığına inanmaktadır. Bu sembol, sonraki dönemde Dali gibi bir güneş tanrıçasını temsil etmek için kullanılmış olabilir. Rova'ya göre, İştar'ın bazı özellikleri Dali'ye benzer olduğu için, Dali'nin sembolü yerel halk tarafından bilinçli olarak seçilmişti. Batı Avrupa figürleri [[Dosya:DomenichinounicornPalFarnese.jpg|küçükresim|Muhtemelen Domenichino tarafından çizilmiş duvar resmi, Nazik ve düşünceli bakire kızın, tekboynuzu evcilleştirmek için yeterli gücü vardır c. 1602 (Palazzo Farnese, Roma)|alt=Tekboynuz tutan kadının duvar resmi]] David Hunt, Dali'nin etrafındaki av mitolojisi ile Batı Avrupa'daki tekboynuz kavramı ve tekboynuzu evcilleştiren kızı karşılaştırmıştır. Tek boynuzlu at hikâyelerinin genellikle yüksek dağlarda geçtiğini ve avlanma odaklı olduğunu belirtmiştir. Tekboynuz, geleneksel tanıma göre keçi ve geyik gibi çatal tırnaklıdır. Buna karşılık, toynaklı hayvanlar Kafkas dağlarında avlanan avcılar için önemli bir avdır ve mitolojilerinde ağırlıklı olarak bulunur. Dali, favori hayvanlarını tekboynuza benzeyecek şekilde işaretlerdi; bilhassa işaretlenmiş hayvanların tek boynuzlu ve saf beyaz renkte olmaları tekboynuz özelliğiydi. Hunt, tek boynuzlu atı evcilleştiren kadın motifi ile yabani av hayvanlarını koruyan doğaüstü metres veya tekrarlayan tanrıça fikri arasında bir paralellik bulmuştur. Kanıtın "koşullu ve seyrek" olduğunu kabul etmesine rağmen, tek boynuzlu at hikâyesinin eski Avrupa av mitolojisinden alındığını iddia etmiştir. Bu mitolojinin Kafkasya'da korunduğuna ama diğer yerlerde yok olduğuna inanmaktadır. Hilda Ellis Davidson ve Anna Chaudhri, Dali'yi konu alan hikâyeler ile Kuzey İskoçya'da geçen Glaistig hikâyesi arasında benzerlikler bulmuştur. Glaistig, yaygın olarak yüksek dağlarda yaşayan ve toynaklı av hayvanlarını koruyan bir acuze olarak tanımlanır. Dali gibi, Glaistig de hikâyeye bağlı olarak yardımsever veya kötü niyetli olabilir. Glaistig, her ne kadar çoğunlukla hayvanlarını koruyor olsa da, bazı hikâyelerde ona uygun teklifler sunan saygılı avcıların avlanmasını izin vermiştir. Diğer hikâyelerde, kendine yaşlı bir kadın süsü vererek dağ kulübelerinde kalan avcıları avlardı. Hem Dali hem de Glaistig, doğaüstü güçleri olan saçlarını kurbanlarını bağlamak için kullanırdı; Dali avcıları doğrudan bağlarken, Glaistig avcıların av köpeklerini bağlardı. Ardından av köpeklerini sahiplerine saldırmaları koşulunda serbest bırakırdı. Davidson ve Chaudhri, "vahşi hayatın kadın koruyucusu"nun yaygın bir mitolojik tema olduğu ve Dali ile Glaistigin bu figürün yerel versiyonlarını olduğu sonucuna varmıştır. Dali, tanrıçanın gücünü ve güzelliğini koruduğu, efsanenin korunmuş bir biçimini temsil ederken, Glaistig, tanrıçanın çirkin bir acuzeye indirgendiği ve Dali'ye kıyasla önemli ölçüde daha az saygı gördüğü, efsanenin değiştirilmiş bir formunu temsil ediyordu. İskandinav orman kadını, Yunan Artemis ve İrlandalı Cailleachi referans alan Davidson ve Chaudhri, baştan çıkarıcı güzelliği olandan rahatsız edici olana kadar benzer figürlerin bir zamanlar Avrupa'nın çeşitli yerlerinde yaygın olduğunu iddia etmektedir. Koruyucu figürün çirkin veya kötü olduğu değiştirilmiş formlar, saygı duyulan tanrıça figürlerinin unutulmasından sonra öne çıkmıştır. Günümüzde [[Dosya:Dali Chasm of Venus.jpg|küçükresim|Venüs'teki Dali Chasma ve Latona Corona'nın görünüşü|alt=Venüs manzarası ve siyah gökyüzü]] Dali'nin kültürel önemi, özellikle avcılık mesleğinin devam ettiği kırsal alanlarda olmak üzere bölgedeki halklar arasındaki devam etmektedir. 2013 yılında yapılan bir araştırmada, genç veya eğitimli nüfusun çoğunlukla Dali'yi mitolojik bir figür olarak kabul ettiği, birçok yaşlı avcının ise halen daha Dali'yi gerçek bir figür olarak düşündüğü gözlemlenmiştir. Dali'ye inanan insanlar tarafından araştırmacılara, tanıdıkları avcıların Dali ile karşılaşıp yaralanmasını ya da delirmesini içeren hikâyeler anlatmıştır. Modern çağda, Dali'ye ithaf edilen eponimler ve edebi göndermeler, Dali'nin kültürel anlatımının devam ettiğini gösterir. Venüs'teki Dali Chasma ve Tkaşi-mapa Chasma, Dali ve Dali'nin Megrel eşdeğeri Tkaşi-Mapa'nın ardından isimlendirilmiştir. Gürcistan'da keşfedilen soyu tükenmiş bir keçi türünün (capra dalii) fosili, Dali'nin ardından adlandırılmıştır. C. dalii fosilinin parçaları, ilk olarak 2006 yılında Dmanisi arkeolojik sit alanına yerleştirildi. Fosildeki türün, Batı Kafkas dağ keçisi (capra caucasica) ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Dali de dahil olmak üzere Gürcü folklorundan sayısız figür Gürcü romancı Konstantine Gamsakhurdia'nın 1936 tarihli Stealing the Moon adlı romanında yer almaktadır. Grigol Robakidze'nin yazdığı ve 1932'de yayımlanan Megi - Ein georgisches Mädchen adlı romanda Dali figürüne, İvlite karakteriyle yer vermiştir. Robakidze, romanda efsanevi Midia figürünün karakteristik özelliklerine sahip gerçekçi bir kadını sunmayı amaçladığını belirtmiştir. 1969 yılında kazara ölen Svan dağcı Miheil Hergiani'ye ithafen yazılan iki şiirde, dağcının ölümünün yasını tutan Dali'ye gönderme yapılmaktadır. 2019'da, Lentehi kentindeki ana meydana yapılması planlanan çeşme projesinin tasarımından Dali figürü kaldırıldı. Tsageri ve Lentekhi kentlerinin Gürcü Ortodoks cemaatinden Piskopos Stephan, tanrıça figürünün putperestlikle bağdaştırılmasını şiddetle eleştirdi, buna karşın belediye başkanı Badri Liparteliani, bu değişiklikle çeşmenin verimliliğinin ve görsel çekiciliğinin arttırılmasının amaçlandığını belirtti. 2021 yılında düzenlenmeye başlanan Svaneti Uluslararası Film Festivali'nde 1. olan kısa filme "Tanrıça Dali Ödülü" verilmektedir. Ayrıca bakınız Britomartis - Yunan mitolojinde dağ ve avcılık tanrıçası Notlar Kaynakça Özel Genel Kategori:Gürcü mitolojisi Kategori:Bereket tanrıçaları Kategori:Doğa tanrıçaları Kategori:Güneş tanrıçaları Kategori:Avcılık tanrıçaları Kategori:Hayvan tanrıçaları Kategori:Dağ tanrıçaları
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri