Danıştay Üyesi Aysel Demirel, sosyal medya hesabından Muharrem İnce'ye yönelik tartışmalı bir paylaşımda bulundu. Recep Erdoğan tarafından HSYK üyeliğine ve daha sonra Danıştay üyeliğine atanan Demirel, "Evet çok şükür başörtüsü mesele olmaktan çıkmıştır. Bugün gizlemeye çalıştığınız gerçek niyet ve çabalarınıza rağmen. Muharrem İnce zihniyetindekilerin yaşattıklarını unutmadık, unutmayacağız" ifadelerini kullandı.
Danıştay Kanunu'nun 2. maddesi, "Danıştay bağımsızdır. Yönetimi ve temsili Danıştay Başkanına aittir" derken, 4. maddesi ise "Danıştay Başkanı, Başsavcı, Başkanvekilleri, Daire başkanları ve üyeler yüksek mahkeme hakimleri olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunların kendilerine sağladığı teminat altında görev yaparlar" diyor.
Danıştay üyeleri, yüksek mahkeme hakimi olarak anayasa ve kanunların öngördüğü şekilde tarafsız ve bağımsız bir şekilde görev yapmalarının teminatı altında çalışırlar. Dolayısıyla bir Danıştay hakiminin siyasi görüşü ne olursa olsun, bu görüşünü işine ve açıklamalarına yansıtmaması gerekir. Gelişmiş ülkelerde hakimlerle ilgili merak edenler, onların nasıl bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev yaptıklarına tanık olabilirler.
Olayın ciddiyetine rağmen, Muharrem İnce'nin bu olaya "apolet sökme" tonunda yaklaşmaması gerekir. Zira burada bir kumpas da söz konusu olabilir. Bu hakimin "cübbesini alacağım" demesi durumunda, "vay sen benim türbanlı bacıma ne dedin" gibi bir kara propaganda başlatılabilir. Muharrem İnce, bu örnek üzerinden yargıya sızan siyasi etkilere dikkat çekmeli ve kadını hedef almamalıdır.
Aysel Demirel'in paydaşı, bir Danıştay hakiminin tarafsızlığını ve bağımsızlığını sorgulatır nitelikte olup, bu durum yargının güvenilirliği konusunda endişe yaratmaktadır.
Danıştay Kanunu'nun 2. maddesi, "Danıştay bağımsızdır. Yönetimi ve temsili Danıştay Başkanına aittir" derken, 4. maddesi ise "Danıştay Başkanı, Başsavcı, Başkanvekilleri, Daire başkanları ve üyeler yüksek mahkeme hakimleri olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunların kendilerine sağladığı teminat altında görev yaparlar" diyor.
Danıştay üyeleri, yüksek mahkeme hakimi olarak anayasa ve kanunların öngördüğü şekilde tarafsız ve bağımsız bir şekilde görev yapmalarının teminatı altında çalışırlar. Dolayısıyla bir Danıştay hakiminin siyasi görüşü ne olursa olsun, bu görüşünü işine ve açıklamalarına yansıtmaması gerekir. Gelişmiş ülkelerde hakimlerle ilgili merak edenler, onların nasıl bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev yaptıklarına tanık olabilirler.
Olayın ciddiyetine rağmen, Muharrem İnce'nin bu olaya "apolet sökme" tonunda yaklaşmaması gerekir. Zira burada bir kumpas da söz konusu olabilir. Bu hakimin "cübbesini alacağım" demesi durumunda, "vay sen benim türbanlı bacıma ne dedin" gibi bir kara propaganda başlatılabilir. Muharrem İnce, bu örnek üzerinden yargıya sızan siyasi etkilere dikkat çekmeli ve kadını hedef almamalıdır.
Aysel Demirel'in paydaşı, bir Danıştay hakiminin tarafsızlığını ve bağımsızlığını sorgulatır nitelikte olup, bu durum yargının güvenilirliği konusunda endişe yaratmaktadır.